Bazı kimselerin hayata bakış açısını, siyasete yaklaşımını, ülke
yönetimine olan değerlendirilmesini ölçüp biçince bir an alkım
sekteye uğruyor.
Ben 1962 doğumluyum, ülkemin gidişatını değerlendirirken, yarım
asrını yaşamış diğer kısmını da yazılı sözlü tarihten bilen birisi
olarak tarafsız bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum, siyasetin
kalitesi bana çok düşük geliyor, tabi üzülmemek elde değil.
Bakıyorum birçoğunuzun bildiği gibi cumhuriyetimizin tarihi
süreci içinde 3-5 lider ön plana çıkıyor. Bunlar arasında da en çok
dikkat çeken Cumhurbaşkanımız Recep tayip Erdoğan’dır
Bu muhterem zat, önce İstanbul gibi bir dünya şehrini yer altı
yer üstü hizmetleriyle adam etti.
Adalet ve Kalkınma Partisinin başına geldiğinden bu yanı da
ülkeyi bir mega İstanbul edasıyla huzura kavuşturmak istiyor, ama
içeriden dışarıdan birileri ona ayak bağı oluyor.
Eğer muhalefet dünya ölçülerinde muhalefet yapsaydı şimdi
Türkiye Cumhuriyeti “marka ülke” olmuştu.
Her fırsatta negatif eleştiri ile standartları düşün bir
muhalefet yapan muhalifler birçok kere hükümeti devirmeye çalışan
aktörlerin de yanında durdu.
Erdoğan’ın bakış açısı ülke insanına bir şeyler kazandırdı,
*Dindar insanlarımızın dini yaşantıları kimseye sıkıntı
vermez,
*Kürt vatandaşlarımızın varlığı ve haklarına kavuşmaları bir
tehdit oluşturmaz,
*Birbirimizle uğraşmazsak hep birlikte huzur ve zenginlik içinde
yaşayabiliriz.
*"Türkiye Türkiye’nden daha büyüktür” tezini
kanıtladı ve hem İslam dünyasına hem de dünyaya karşı bir
sorumluluğumuzun olduğunu hissettirdi.
*Suriye meselesinde “yanı başımızdaki sorundan bigane
kalamayız” düşüncesini yaşama geçirdi.
Bütün bu olmazsa olmazları yaparken muhalefetten bir katkı
alamadığı gibi dışarıdan da hep engellerle karşılaştı.
Gezi olaylar,
Hakan Fidan’ın tutuklama teşebbüsü,
17-25 Aralık operasyonlar,
En son 15 Temmuz “vatanı paymal etme” teşebbüsü her biri ayrı
bir bela Hükümetin çalışmalarını yavaşlatan dış destekli iç
musibetlerdi.
Ya çözüm sürecindeki ihanete ne demeli? Nerdeyse ülke barış ve
huzurun eşiğine gelmişti. PKK oraya buraya saldırdı, yolları
kapattı, bomba yüklü araçlarla karakollara saldırdı, yetmedi hendek
barikat savaşına/siyasetine başladı.
İnsan bir az vicdanının sesini dinleyince “aman Allah’ım
bu kadarı da olur mu?” demekten kendini alıkoyamıyor.
Peki böyle mi olmalıydı? Tabiî ki hayır!
İktidarı muhalefetiyle yekvücut olup, ülkeyi daha iyi bir
yönetime kavuşturtmaya çalışmaları gerekirdi.
Muhalefet yine muhalefetliğini elbette ki yapacak/yapmalı ama
dünya ile düşman ile işbirliği içinde olduğu görüntüsünü
vermemelidir.
Ben Reis’in dostlarından sevenlerinden biriyim, ama zaman zanan
yapıcı eleştiri yaptığım oluyor. “Erdoğansız olmuyor ama!”,
“Ne idamı ne hali Reisim”, “Bu sözün kime ne faydası var”
… vb. bir çok yazıda eleştiri yapmak durumunda kaldım. Tabi
muhalefet muhalefet olsaydı bana iş düşer miydi?
Ben gördüğümü, duyduğumu, anladığımı göz önünde bulundurunca
“Erdoğan’a karşı olmak kabahattir” demek içimden
geliyor.
Benden söylemesi.