Erdoğan TRT canlı yayınında konuştu
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın kapılarını ilk kez TRT'ye açtı. Canlı yayında gündemi değerlendiren Erdoğan, başkanlık sisteminin birileri tarafından spekülasyon haline getirildiğini söyledi.
İNTERNETHABER- Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Türkiye'de başkanlık sistemi tartışmalarını AK Parti iktidarları
öncesi başlatıldığını, sistemi ilk kez Demirel'in önerdiğini
hatırlattı. Başkanlık sistemi olsaydı Türkiye gelinen noktadan daha
ileride olurdu diye konuşan Erdoğan, G20 ülkelerinden 10'unun
başkanlık sistemiyle yönetildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, TRT ekranlarında canlı yayında gazetecilerin sorularını
yanıtladı. Gündemdeki konuları değerlendiren Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın Saray'daki ilk konukları ise Nasuhi Güngör, Akif Beli,
Hilal Kaplan, Saadet Oruç ve Mahmut Övür oldu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başkanlık tartışmalarıyla ilgili soruları cevaplandıran Erdoğan, başkanlık sistemi üzerinde birçok spekülasyon yapıldığını söyleyerek "Birçok alışkanlıkları siz değiştirmeye, reforme etmeye yönelik adımlar atarsanız bunların üzerinden spekülasyonları muhakkak yaparlar" ifadesini kullandı.
Başkanlık sistemini daha önce 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de gündeme getirdiğini, Özal'ın başkanlık sistemini "en ideal sistemlerden bir tanesi" olarak ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"G20 ÜLKELERİNİN 10 TANESİNDE BAŞKANLIK VAR"
"Dünyada şu anda G20 ülkeleri içerisinde, en gelişmiş ülkeler
malum, bunların içerisinde şu anda 10 tanesi başkanlık
sistemiyle yönetiliyor, geri kalan 8 tanesi başkanlı sistemi değil,
böyle bir yapı içerisinde artık bir gerçeği görmemiz lazım.
Acaba çok daha seri, kolay nasıl muasır medeniyetler seviyesinin
üstüne çıkarız. Bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Çünkü
çok başlılık bir defa ayaklarımızı adeta prangaya vurmuş gibi
süreci ağırlaştırıyor, hızlandırmıyor. Şu anda parlamenter
demokrasi dediğimiz olay nedir? Parlamento esaslıdır. Parlamento
esaslı sistem de başkanlık sistemi yok farz edilmiyor ki orada da o
var. Burada şimdi bazıları Amerikan sistemi diyor, bu tartışılır,
ayrı bir konu. Amerika'da Temsilciler Meclisi var, Senato var.
Türkiye de illa onu yapacak değil. Türkiye bunu kalkar sadece
parlamento olarak, milletvekilleri olarak alır onlarla bu süreci
işletir.
"TABİ Kİ DENETİM ESASLI OLACAK"
Denetim esaslı mı olacak? Tabii ki denetim esaslı olacak. Denetleyen neresi olacak? Parlamento olacak, Meclis olacak. Yani Meclis'in vermediği bir izni siz bir defa kullanamazsınız. Anayasa ile başkana verilmiş olan tabii ki bir yetkiler vardır, onun belirlenmiş bir yetki alanı vardır. O yetki alanında hareket edeceği gibi aynı zamanda parlamentonun kendisine vereceği yetkileri kullanma hakkı doğacaktır. Bunun nereye kadar olacağı, bunları belirleyecek olan yine orasıdır. Bir defa denetimsiz bir anlayışın olması çok çok sıkıntılar doğurur böyle bir sıkıntıya zaten mahal vermek mümkün değildir.
"BEN DAMDAN DÜŞMÜŞ BİRİYİM"
Ben damdan düşmüş birisiyim. Damdan düşmüş birisi olarak bu işleri biraz biliyoruz. İstanbul Büyükşehir'de yaptığımız uygulamalar ortada, başarımız ortada, bunu İstanbullu biliyor. 12 yıllık ülkemizdeki başbakanlığımız döneminde yaptıklarımız da ortada. Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı biz geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk. Birçok kez bizim önümüz tıkanmıştı, bunları aşana kadar çok mücadeleler verdik.
"ÇALIŞACAĞIM ADAMI BEN BELİRLERİM"
Çalışacağım adamı ben belirlerim. Benle gelen benle gider. Bunu şu andaki sistemde yapamazsınız, sizinle gelen sizinle gitmiyor. Birileri bunu engelliyor, mesela yargı engelliyor. Yargı bunu engellediği zaman yerindelik ne olacak? Halk sorumlu olarak kimi tutuyor? Siyasiyi tutuyor. Yargıdakini tutuyor mu? Hayır. Yargıdaki gelip 'ben 11 defa alırım, 12'nci defa tekrar atarım' diyor. Yargıyla böyle bir sürtüşmenin içerisine giriyorsunuz. Böyle memleket yönetilmez ki şehirler yönetilmez ki kurullar yönetilmez ki. Bunların hepsi parlamenter sistemin bana göre eksikleridir, yanlışlarıdır. Başkanlık sistemiyle bunların ben aşılabileceğine inanıyorum.
"BASİT BİR ÖRNEK VEREYİM, NASUHİ BEY'İN KENDİSİ..."
Şu anda mevcut yapı içerisinde bu böyle. Ben basit bir örnek
vereyim. Nasuhi Bey'in kendisi... Bu hükümet Nasuhi Bey'i TRT'de
genel müdür muavinliğine atadı. Kaç kez alındınız görevden? Şimdi
bu nasıl yürüyecek? Siz bir kuruma inandığınız birisini
atıyorsunuz. Bakıyorsunuz ki birileri bir şikayette bulunuyor,
hemen görevden alınıyor. Bu sefer hükümet, 'ben buna
inanmışım, ben bunu getireceğim' diyor tekrar sizi atıyor.
Yargı alıyor, siz atıyorsunuz, yargı alıyor, siz atıyorsunuz. Kurum
ne oluyor? Oradaki ast, üst ilişkisi bozuluyor. Bizim hukuku
zorlama noktasından sıyrılmak için bu işi başarmamız lazım. Böyle
bir adımın atılabilmesi için öncelikle anayasa değişikliği şart.
Anayasa değişikliği için 367 şart. Burada hükümetimizin öyle
bir adımı atabilmesi için 367'yi yakalaması lazım veyahut da
330'u yakalaması lazım, referandumla böyle
bir değişikliğini halka götürsün. Sistemi değerlendirme
noktasında kanaatlerimi söylüyorum, sistem noktasında böyle
bir şeye inandığım için konuştum. Bizim Burhan Bey'in konuyla
ilgili yazmış olduğu kitabı var. Başka yazılmış bu konuyla
ilgili birçok kitaplar var. Bunların tartışılması, halkımızın bu
tür sistemleri tanıması, anlaması bakımından isabetli olacağı
inancındayım.
ERMENİ MESELESİ
Ermeni diasporası Türkiye ile bir kavganın içersinde süreci
işletmeye çalılıyor. Biz diyoruzki samimiyseniz eğer, açalım
arşivlerimizi bırakalım tarihçilerimiz tartışsın, raporlarını bize
sunsunlar ve siyasiler olarak oturup konuşalım. Eğer ödememiz
gereken bir bedel varsa biz bunu ödeyeceğiz fakat buna
yanaşmıyorlar. Hiç alakası olmayan ülkere gidip kendilerine göre
karar çıkartıyorlar. Sorsanız haritada Ermenistan'ın yerini
göstermez fakat parlamentoda Ermenistan ile ilgili karar
çıkarıyorlar.
"KOBANİ'Yİ KİM İNŞA
EDECEK?"
Şimdi bu DEAŞ terör örgütü tamam oradan çekildi. Ama bakın o kadar
insan ne olacak? DAEŞ'in oradan çekilmesi yeterli değildir.
Kobani'yi bombalayanlar nerede? Orayı kim inşa edecek. Ben kaç defa
kendilerine havadan bombalamayla bu iş çözülmez dedim.
"HAVA HAREKATI BOŞ
ÇIKTI"
Burada kara harekatı kesinlikle yapılmalıydı. Bu yapılan hava
harekatı boş çıktı. Biz kesinlikle sadece DEAŞ ile ilgili yapılacak
bir operasyonu da kabul etmiyoruz. Bu operasyon kesinlikle rejim
kaynaklı yapılmalı. Benim anlamadığım Kobani neden bu kadar gündeme
geliyor. Neden sadece Kobani üzerinden konuşuyoruz.
"İKİNCİ BİR K. IRAK YARATILMAK
İSTENİYOR"
Ben bunu Sayın Fabius'a da söyledim. Orada ikinci bir Kuzey Irak
yaratılmak isteniyor. Ben Sayın Obama'ya da söyledim PYD denen
örgüt PKK'nın uzantısıdır. Bunlara silah veriyorsunuz peki bu
silahlar ne olacak?
"HALEP'İ YALNIZLIĞA TERK
ETTİLER"
Rejim Halep'i bombalarken birileri sessiz kalıyor. Halep'te ılımlı
muhalefeti bu mücadelede yalnızlığa terk ettiler.
"SEVSİNLER SİZİ"
TOKİ gitsin inşaa etsin' diyorlar. Biraz argo olacak ama 'sevsinler
seni' derler. Bütünüyle inşaasına giremeyiz.
ÇÖZÜM SÜRECİ
"Ben, Çözüm Süreci'nde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların
samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi
olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar
olmazdı" ifadesini kullanan Erdoğan, "Samimi olsalar, bakın çok
daha ilgincini söyleyeceğim, hükümet, devlet şurada, diyelim ki
Yüksekova'da havalimanı yaptırıyor, çoktan burası bitecekti, hala
yapılan tehditler oradaki iş makinelerinin yakılması sebebiyle
burası bitmiyor. Yollar aynı şekilde, yol kesmeler. Cizre'de açılan
hendekleri görüyorsunuz. Bunları yapmak suretiyle kim zarar
görüyor? Orada yaşayan benim Kürt kardeşlerim değil mi? Bunlar bir
taraftan çıkıyor diyorlar ki 'Biz Kürtlerin temsilcisiyiz' öbür
taraftan insanca yaşamasına engel olacak ne varsa onu
yapıyorlar.
"ADA İLE DAĞIN TALİMATLARI BAZEN
KESİŞMİYOR"
Çözüm süreci konusunda nasıl bir yol haritası olacak? PKK'nın
silah bırakacağına dair bir takım şeyler vardı, Kandil farklı,
İmralı farklı. Türkiye'nin en büyük projesi belki. Nasıl bir 6 ay
bekliyor bizi bu çerçevede?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, "Bu
konuda bunların bir defa istikametini belirleyecek emir meselesinde
nereden, kimin emriyle neyi, nasıl yapacağız gibi belirlenmiş bir
yolları yok.
Bakıyorsunuz Ada bir talimat veriyor, Dağ bir talimat veriyor ve bu
talimatlar zaman zaman tabii kesişmiyor. Kesişmeyince farklı
adımlar atılıyor ve bakıyorsunuz hemen bilgiler geliyor. 'Bizi
dinlemeyen bazı grupların uygulamasıdır' diyor. Burada tabii siz
neticeye varabilir misiniz, varamazsınız. Sık sık da biliyorsunuz
yeni yeni örgüt isimleri çıkıyor ortaya. Alıştıklarınızın dışında
da örgüt isimleri çıkıyor. Niye hedef saptırmak için. Şimdi mesela
iç güvenlik yargı paketi şu anda çıkıyor. İç güvenlik yargı
paketiyle birlikte ben doğrusu Çözüm Süreci'nde önemli mesafe
alınacağına inanıyorum. Silah bırakmaydı, molotof kullanılmaması
olayıydı, maske olayıydı vesaire buna benzer her şey. Çünkü, halk
huzur istiyor. Benim Kürt vatandaşım da huzur istiyor ama tehditler
neticesinde huzura kavuşamıyor ki. Burada hukuktan taviz
vermeksizin bu adımların atılmasıyla birlikte ben inanıyorum ki bir
defa benim Kürt vatandaşım, Kürt kardeşim burada ortaya çok daha
farklı bir direnç koyacaktır. Bunu bir çok bu noktada görüştüğümüz
STK'lar olsun, mesela muhtarlar olsun, hepsi bakıyorum aynı
noktadalar. Fakat onların bu zeminini bizim ne yapmamız lazım,
güçlendirmemiz lazım. Devletin de yanında, arkasında olduğunu
hissetmesi lazım.
"ÇÖZÜM SÜRECİNİN EN BÜYÜK ENGELİ PARALEL
YAPI"
Çözüm Süreci'yle ilgili olarak bir defa bu sürecin oturması,
yerleşmesi her şeyden önce Türkiye'deki iktidar mücadelesini,
iktidar beklentisi içerisinde olanların aleyhine geliştireceği için
buna bir defa olumlu yaklaşmıyorlar. Mesela biz bu konuda bu göreve
geldiğim ana kadar hiçbir zaman karamsar olmadık, rahat hareket
ettik. Akil insanları topladıysak bundan dolayı topladık. Benden
sonra Sayın Başbakan aynı şekilde bu süreci devam ettirdiyse bundan
dolayı devam ettirdi. Niye? Bizim derdimiz var. Bizim derdimiz şu,
Türkiye huzura nasıl kavuşacak.
Daha sonra bize gördüklerini, bildiklerini, tespitlerini hem
raporla hem de özet sunumlarla ifade ettiler. Bunu engellemek
isteyen Türkiye'de tabii siyasi mücadelenin içerisinde olanlar
olduğu gibi siyasi mücadelenin dışında olanlardan da Çözüm
Süreci'ne engel olmak isteyenler var. Tabii burada birinci derecede
paralel devlet yapılanması olarak benim sık sık ifade ettiğim
örgüttür. Bazıları buna cemaat diyor, cemaatle alakası yok bu işin.
O samimi cemaatleri de yani onlara saygısızlık yapmış oluruz.
Burası artık bir örgüttür ve bunu bizler biliyorsunuz Milli
Güvenlik Kurulunda da gündeme getirmek suretiyle, Milli Güvenlik
Kurulunda 'legal görünüm altındaki illegal faaliyetleri yürüten
örgütler' diyerek biz paralel devlet yapılanmasını orada kayda
girdik. Bunu tavsiye kararı olarak hükümete de gönderdik. Hükümet
de buna uyarak, burayla ilgili Bakanlar Kurulu kararını çıkardı.
Bu, şu demektir: 2015 Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin içinde
artık PDY veya PY olarak yerini almıştır. Nedir? Legal görünüm
altında bir illegal örgüt. Buna karşı tabii şu anda devlet bütün
kurumlarıyla mücadelesini sürdürmeye başlamıştır. Sürdürüyoruz,
sürdüreceğiz.
"BÖYLE BİR YARGI MENSUBUNA GÜVEN
OLMAZ"
Bu uzantılar içerisinde aktörler kimler diye baktığınızda burada
paralel devlet yapılanmasının, paralel yapının temsilcilerini
görüyoruz. Geçenlerde bir gazetede, şu anda açığa alınmış olan
savcılardan bir tanesinin açıklaması çok çok manidar. Orada ben
sadece bir kısmını okumakta fayda görüyorum. O da şudur: Yani her
şeyi bir tarafa koyalım ama o hakikaten insanın tüylerini diken
diken yapıyor. Yani, 'bence' oraya o kelimenin konulması, sen bir
yargı mensubusun, sen 'bence' diyemezsin. 'Bunun arkasındaki hedef
başbakan' diyemezsin. Tahminler üzerine bir şeyi bina edemezsin.
Mesela çok enteresan, oğlumla ilgili yaptığı açıklamada diyor ki,
'Bilal Erdoğan'la ilgili olarak somut herhangi bir şey yoktur.'
Ondan sonra bana geliyor, benimle ilgili de ortaya herhangi bir şey
koyamıyor, 'bence' diyor, 'hedef Erdoğan'dı' diyor. Şimdi bir savcı
eğer böyle bir ifadeyle ortaya çıkıyorsa ben diyorum ki, burada
hukuki sorumluluk yoktur. Böyle bir yargı kurumuna, müessesine veya
mensubuna güven de olamaz. Açığa alınma meselesinde bu işin nereden
nereye vardığını göstermesi bakımından bu çok büyük bir önem ifade
ediyor. Tabii nerelerden nerelere geldik. Nasıl bir mücadele bu
süreçte verildi. Her geçen gün bu işin haklılığı da ortaya
çıkıyor."
"BAKIYORSUNUZ POLİS ZIRHLI ARAÇTAN
BOMBA ATIYOR"
Mesela geçenlerde biliyorsunuz emniyet teşkilatında işte zırhlı
araçtan polis bakıyorsunuz bombayı atıyor Allah'tan ki o
paralel ama arkadan gelen paralelci değil, hemen olaya müdahale
ediyor ve yakalayıp teslim ediyorlar. Emniyet teşkilatı
gibi bir teşkilatımızın içerisinde böyle bir kırılma yaşanırsa,
böyle bir Allah muhafaza ayrılık yaşanırsa biz nereye varacağız.
Güvenliğimizi nasıl sağlayacağız? Aynı şey silahlı kuvvetlerimizin
içinde olursa bizim halimiz ne olacak? Bunlar ciddi olarak ele
alınması gereken konular. Onun için hükümetimizin şu anda vermiş
olduğu mücadele sıradan bir mücadele değil. Bizim verdiğimiz
mücadele sıradan bir mücadele değil. Aklıselim sahibi
vatandaşlarımıza özellikle şunu hatırlatmak istiyorum; bu işi
lütfen hafife almayalım. Tabularla yaşanan bir dünya değil, biz
Allah'ın verdiği bu aklı, Allah'ın verdiği ilmi, tecrübeyi, her
şeyi biz hak yolunda, adalet yolunda, hukukun tesisi için
kullanalım. Hukukun tesisi için bunu kullanamazsak, birileri mazlum
durumuna düşer, birileri de zalim durumuna düşer. Biz zalimlerin
yanında yer alamayacağımıza göre, burada devlet-millet kaynaşması
lazım ki bu süreci atlatalım ve Çözüm Süreci'nden de beklediğimiz
neticeyi o zaman çok daha farklı bir şekilde alırız diye
inanıyorum.