Erdoğan sonbaharda seçime gidecek
Abone olBu müthiş iddia Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş'a ait. Kurtulmuş'un bu konuda iki önemli gerekçesi de var..
SP lideri Numan Kurtulmuş’a göre Erdoğan sonbaharda
erken seçime gidecek. Bunun iki nedeni var: “Birincisi
Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunun için erken bir seçime gidip
kendi yanlılarından oluşacak bir AK Parti grubu yapmak istiyor.
İkincisi, ekonomik koşullar günden güne kötüye
gidiyor...”
Aydın Ayaydın'ın sorularını yanıtlayan SP lideri Kurtulmuş'un
çarpıcı açıklamaları:
AKP İLE SAADET ARASINDAKİ TEMEL FARK
-AKP iktidarını nasıl görüyorsunuz? Yol arkadaşlarınız olan AKP’den farklı özelliğiniz nedir?
Milletin bürokratik oligarşiye karşı olan tepkisi, 3 Kasım 2002’de AK
BAŞBAKAN SONBAHARDA ERKEN SEÇİME GİDECEK |
"Sonbaharda erken seçim var. Başbakan iki açıdan erken seçime gidecek. Birincisi Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunun için erken bir seçime gidip kendi yanlılarından oluşacak bir AK Parti grubu yapmak istiyor. İkincisi, ekonomik koşullar günden güne kötüye gidiyor. En erken seçim AK Parti için kaçınılmaz." |
Parti’yi iktidara taşıdı. Fakat AK Parti, bürokratik oligarşinin
taşeronu olduğu neo-liberal ekonomipolitiği uygulamaya devam ettiği
gibi bürokratik oligarşiyi de tasfiye etmede başarılı olamadı. AK
Parti zamanla bu sistemin bir aktörüne dönüştü. Temel
farkımız, AK Parti, IMF gölgesinde bir parti, biz kendi
programımızı kadrolarımızla uygulayacak bir partiyiz.
Saadet Partisi değerlerine bağlı, AK Parti ise sürekli modaya uyan
bir parti. AK Parti’nin ekonomik modeli iki balıkçı köyü
olan Dubai modelidir.
-SP olarak ana görevleriniz nelerdir?
Temel görevimiz önce ülkemizde, sonra bölgemizde, sonra tüm
yerkürede, dini, dili, ırkı, milleti, tabiiyeti ve düşüncesi ne
olursa olsun, herkese insanca yaşamayı temin edecek sosyal refahı,
adaleti, özgürlüğü sağlamak.
RÜYALARINDA MURAT GÖRMÜYORLARDI ŞİMDİ CİPLERDEN
İNMİYORLAR
- AKP’nin geçmişte söyledikleri ile bugünkü yaptıkları
örtüşüyor mu?
En çok dikkatimizi çeken, “yolsuzluğa ve yoksulluğa” hayır diyerek
iktidara gelmiş bir ekibin zamanla devletçi reflekslerle
yasakçılığa savrulması ve yolsuzluklara bulaşmasıdır.
Yolsuzluklarla mücadeleyi taahhüt eden bir parti, yolsuzluklarla
anılmaya başlamıştır. AK Parti iktidarınde servet el değiştirmiş,
AK Parti yandaşları zengin olmuş ve rüyasında Murat marka
araba görmemiş olan sonradan görme zenginler “cip”lerden inmez
olmuşlardır. Bunları yazmaya çalışan medya üzerinde de
baskı oluşturmuştur.
- AKP’nin medya üzerinde baskı kurduğunu mu
söylüyorsunuz?
Bunu ben değil, 72 milyon Türk halkı ve bütün dünya görüyor ve
söylemeye çalışıyor. Eğer basın siyasi iktidarın baskısını
hissediyorsa, böyle bir baskının var olup olmadığını tartışmanın
bir anlamı yoktur. Türkiye’de yapısal olarak basın ile
iktidar iç içedir. AK Parti iktidarı bunu da aşarak medyayı esir
almıştır. Çünkü gazeteleri okuyucuları değil patronlar
finanse ediyor. Patronlar ise aynı zamanda kamuyla iş
yapıyor. Burada doğrudan veya dolaylı bir baskının ya da
etkinin olmaması mümkün değildir. Mesela medya patronlarının kamu
ihalelerine girmemesi gerekiyor. AK Parti muhalefette bunu
savunuyordu ama halen RTÜK Kanunu’nda gerekli değişikliği bile
yapmış değildir. Yani iktidar da medya ile siyaset
arasında ilişkiyi ve etkileşimi mümkün kılan düzenlemeleri koruyor.
Buradan sorun çıkmaması tabii ki mümkün değildir.
AKP'NİN DOĞRU YAPTIĞI TEK ŞEY
- AKP, toplum ihtiyaçlarına cevap verdiğine inanmıyor
musunuz?
Milletimizin meşrutiyet döneminden beri temel bazı talepleri
vardır; sosyal refahtan pay almak yani yoksulluğun giderilmesi ve
siyasal karar alma süreçlerine katılmak, yani temsili demokrasi.
Maalesef AK Parti iktidarında bütün vaatlere rağmen bu
gerçekleşememiştir. AK Parti iktidarı yandaşlarını zengin eden,
sonradan görme cip modasına uyan bir görünüm kazandı.
Halkı unuttu.
- AKP’nin hiç mi yaptığı olumlu bir şey
yok?
İki dönem üst üste genel seçim ve 2 yerel seçim kazanmış bir
partinin elbette olumlu icraatları vardır. Örneğin sağlık
sisteminde yapılanlar, sosyal yardımlar vs. Burada asıl olan bu
kadar yüksek siyasal ve sosyal destek karşılığı üretilen
politikaların ne kadar yeterli olduğu ve kurumsallaştığı
meselesidir. Bu açıdan bakıldığında bardağın halen çok boş
tarafları olduğu ve bunun muhalefet tarafından dile getirilmesi
gerektiğidir. AK Parti’nin tek doğru yaptığı Davos’taki One
Minute’tür. Onun da devamını getiremedi. Şovda kaldı.
KÖŞKÜN SÜRESİ 5 YILDIR
Peki size göre cumhurbaşkanlığı süresi kaç yıldır? Aday olmayı
düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanlığı süresi 5 yıldır, tartışılmaz. Şu anda gündemimizde
böyle bir sorun yok.
Anayasa değişikliğine nasıl bakıyorsunuz?
Biz teklifimizi defalarca dillendirdik. Bırakın Anayasa’yı millet
yapsın, bir Anayasa Meclisi seçilsin ve millet Anayasa’sını
hazırlayıp TBMM’ye göndersin ve nitelikli çoğunluk şartıyla
referanduma sunulsun. AK Parti’nin yapmaya çalıştığı günü
kurtarmaya yönelik ve işine gelen değişiklikleri yapmaktır. Bunu
kabullenmemiz mümkün değildir.
REFERANDUMU DESTEKLERİZ
Referanduma nasıl bakıyorsunuz?
Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, belirli konularda millete
gitmekten başka çare yoktur. Ancak referanduma sadece bir konuda
halkın görüşünü almak için gidilir. AK Parti iktidarı bunu da
sulandırıp içine ilgili ilgisiz ne varsa koyuyor. Biz her halükarda
referandumu destekleriz.
Açılım konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Hükümet bu konuda taşeronluk yaptığı için alt yapıyı oluşturmadan
uygulamaya soktu. Yüzüne gözüne bulaştırdı ve açılımın altında
kaldı.
Hükümet ile TSK arasında uyum var mı?
Her iki taraf da “var” dediğine göre vardır. Fakat bizce temel
sorun TSK’nın ne kadar millet iradesine bağlı olduğudur. Bütçesi
halen TBMM’ce denetlenemeyen bir kurumdan bahsediyorsak ortada
ciddi sorunlar var demektir. Onun için TSK ile milli irade arasında
bir uyum var mı asıl bunu konuşmak daha uygun olur.