Erdoğan laikliği böyle tarif etti
Abone olBaşbakan Tayyip Erdoğan İngiltere'de yayımlanan Financial Times'ın yazarı Vincent Boland'ın Türkiye'nin AB üyeliği ve AK Parti hükümetiyle ilgili sorularını yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''17 Aralık'ın hem Avrupa
Birliği, hem de Türkiye için bir dönüm noktası olacağını'' söyledi.
Erdoğan, AB konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine, ''Eğer AB
bir Hıristiyan kulübü olmayacaksa o zaman Türkiye'yi kabul etmesi
gerek. Türkiye bu birliğe değişik medeniyetlerin temsilcisi olarak
girecek. AB liderlerinin de bu gerçeği gördüğüne inanıyorum'' dedi.
Türkiye'ye yönelik itirazlar konusundaki bir soruya Erdoğan, Fransa
ve benzeri ülkelerin kamuoylarında Türkiye'nin üyeliği konusunda
ortaya çıkan kaygıların politik liderlik sayesinde aşılabileceği
yanıtını verdi. Erdoğan, ''AB üyeliğinin Türkiye açısından taşıdığı
tarihi önemle'' ilgili bir soru üzerine şunları kaydetti: ''Bu
karar Türkiye'yi artık izole ve kapalı bir toplum olmaktan çıkarıp,
dünyanın geri kalanıyla temas halinde, açık ve şeffaf bir toplum
haline getirecek. Yalnız bir ülke artık pek fazla bir şey ifade
etmiyor. Ülkeler diğer dost ülkelerle dayanışma içinde daha çok şey
başarıyor.'' Bir başka soru üzerine Erdoğan, ''Dinle siyaseti
karıştırmayı doğru bulmuyoruz'' diyerek, partisinin ''Müslüman
demokrat değil, muhafazakar demokrat'' olduğunu söyledi. Erdoğan,
''Batıda bazı çevreler bizi Müslüman demokrat olarak tanımlıyor.
Ancak bizim muhafazakar demokrasi anlayışımızda sadece toplumun
temelini oluşturan Türk ailesinin değerleri, toplumun örf, adet ve
geleneklerine bağlılık vardır. Bu demokratik bir tutumdur, dini bir
tutum değildir'' diye konuştu. ''AK Parti'nin din temelinde
kurulmuş bir parti olmadığını'' da belirten Erdoğan, ''Ben dinci
bir parti olmadığımızı söylediğimde bazı kişiler bana (hayır siz
dinci bir partisiniz) diye yanıt veriyor. Ne diyebilirim? Eğer
partimizde dininin gereklerini yerine getiren kişiler varsa ve bu
da birilerini rahatsız ediyorsa ben buna bir şey yapamam'' dedi.
Kendisinin ve siyaset arkadaşlarının ibadet etmesini savunmak ve
izah etmeye çalışmaktan bıktığını kaydeden Erdoğan, ''Hıristiyan
bir politikacının ibadet etmesi ne kadar normalse burada da
aynıdır. Bu da zaten laik devletin çizdiği sınır değil mi?'' diye
konuştu. Türkiye'yi cumartesi günleri yayımlanan ''Magazin'' ekine
kapak yapan Financial Times, yaklaşık 5 sayfalık yazıya, Erdoğan'ın
Başbakanlık koltuğuna giden yolda karşılaştığı güçlüklere geniş yer
vererek başladı. AB üyeliğinin Türklerin büyük çoğunluğu için Büyük
Önder Atatürk'ün koyduğu modern Türkiye hedefine giden yol olarak
görüldüğünü belirten yazar Vincent Boland, Türkiye'nin Avrupalı
komşuları içinse ülkenin AB'ye kabulünün ''sembolik bir hareket''
olarak kabul edildiğini savundu. ''Bu, Avrupalılar için AB'nin
Hıristiyan kulübü olmadığını gösterecek bir adım'' ifadesini
kullanan Boland, Türkiye topraklarının yüzde 97'sinin Asya'da
bulunduğunu ve halkının da yüzde 90'ından fazlasının Müslüman
olduğunu hatırlatarak, ''bu üyeliğin, NATO üyesi ve müttefik
Türkiye'nin Avrupa ailesine demir atmasını sağlayacağını ve
Türkiye'nin bütün Müslüman dünyaya demokratik model
oluşturacağını'' kaydetti. Türkiye'nin zaman zaman bazı
uygulamalarıyla evrensel siyasi ve kültürel trendlerden ayrıldığını
savunan yazar, buna örnek olarak Erdogan'ın 1999 yılında hapse
atılmasını ve sonra Başbakan yapılmasını gösterdi. Bu çerçevede
Türkiye'nin ''ikinci bir İran'' olup-olmayacağı, bir Avrupa ülkesi
olup-olmadığı, değilse bunun AB'ye asla katılmamasını mı
gerektirdiği sorularına yer veren yazar, ''Bu soruların çok sarih
yanıtları yok. Çünkü Türkiye karmaşık, anlaşılmaz bir ülke.
Görünüşte son derece modern, ancak bunun altında geleneksel bir
yapı saklı'' iddiasında bulundu. Bu yapının kolay kolay
değişmeyeceğini savunan Boland, ''Başbakan Erdoğan'ın siyasi
çıkışının bütün bu tartışma ve çelişkileri somutlaştırdığını'' öne
sürdü. ''Başbakan Erdoğan'ın Anadolu'nun bağrından, dikkat çekici
ve yaygın bir görüşün temsilcisi Müslüman muhafazakar bir
politikacı olarak çıktığını'' belirten Boland, ''Erdoğan'ın,
1980'den bu yana Türkiye'yi yöneten hükümetlerin yolsuzlukları ve
Türkiye'nin ilerlemesine dair kaçırdıkları fırsatları protesto eden
seçmenin oyuyla iktidara geldiğini'' yazdı. Erdoğan'ın Başbakan
seçilmesinin Türk halkının İslami değerlerin yanı sıra Cumhuriyet
geleneğini kucaklama arzusunun göstergesi olduğunu vurgulayan
yazar, Başbakan Erdoğan'ın çocukluk yılları ve yetişme koşullarına
da geniş yer verdi. Vincent Boland, Erdogan ile Başbakanlık'taki
makamında kısıtlı bir sürede ve kalabalık bir ortamda söyleşi
yaptığını hatırlattı. Yazısında, Türkiye'deki çok sayıda yazar,
siyaset ve toplum bilimcinin Erdoğan'ı siyasetin en tepesine
taşıyan koşullarla ilgili görüşlerine yer veren Boland, Ankara'da
görüştüğü Erdoğan ile ilgili izlenimlerine de geniş yer verdi.
''Onu beklediğim gibi, son derece etkileyici buldum'' diyen Boland,
Başbakanı uzaktan tanımanın zor olduğunu, zeki yüzünü ve seri
hareketlerle çevresini izleyen gözlerini görüp onu tanımlayabilmek
için, onunla tokalaşmak gerektiğini belirtti. Tarz ve
davranışlarının Başbakan'ın ne kadar ciddi bir kişilik olduğunu
gösterdiğini de kaydeden Boland, yazısına şöyle devam etti: ''Bu da
onu seçmenin gözünde popüler yapan özelliklerinden biri. Zira
Türkler artık yüzeysel politikacılardan bıkmış durumda. Oy veren de
vermeyen de aslında ülkenin dümeninde ciddi bir kişinin
bulunmasından memnun.''