Erdoğan Kılıçdaroğlu'na görev verecek mi? Bomba mesaj
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na 'hükümet kurma görevini vereceği' iddialarına cevaben “Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle vakit geçirecek zamanımız yok” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda muhtarlara seslendi. Davutoğlu’nun
görevi iadesinin ardından gözlerin çevrildiği Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan ilginç bir mesaj geldi.
Hükümet kurma görevini Kılıçdaroğlu’na verip vermeyeceği tartışılan Erdoğan, Saray’ı boykot eden CHP’yi ima ederek, “Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle vakit geçirecek zamanımız yok” dedi.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından önemli satırbaşları:
SİLAHI DOĞRULTANLAR...
Şimdi silahı doğrultanlar aynı şeyi söylemiyor mu? Yat yat, kalk
kalk… Mantık bu. Onlarda hiçbir bu noktada böyle bir değerlendirme
yok, onların itikadi bir derdi de yok. Ret, inkar ve asimilasyon
politikalarının tüm ağırlığıyla milletimizin üstüne çöktüğü o kara
günleri zihnimizde canlı tutmalıyız.
Biz göreve gelirken, OHAL var mıydı? Vardı. Bir ay içerisinde
kaldırmadık mı? O zaman güneydoğuyu, doğuyu dolaşırken
vatandaşlarım bize şunu söylüyordu. OHAL’i kaldırın yeter… E
kaldırdık. Peki yetti mi kardeşlerim? Ondan sonra neleri konuştuk.
Televizyon dediler, 24 saat yayın, başlattık. Kendi dilimizde
propaganda, başlattık. Üniversitelerde enstitüler kuruldu. Bütün
bunların yanında Bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Çerkez vesaire bu
ayrımlar ortadan kaldırıldı mı? Kaldırıldı. Alt yapı üst yapı
yatırımları yapılıyor. Bütün bu ayrımlar kalkmasına rağmen, hala bu
ülkede, bu fidanlarımızın öldürülmesinin şehit edilmesinin sebebi
nedir?
OKULLARI YIKAN YAKAN DA BUNLAR
13 yıl önce söylense, yok canım üniversite buraya nereden gelecek…
E geldi. Şimdi en ücra köşedeki benim Kürt kardeşim, evladını
oradaki üniversiteye gönderebiliyor. Bunları o üniversiteleri bile
yakmanın yıkmanın gayreti içindeler. Okulları yakanlar,
hastanelerimizi yakanlar bunlar, camilerimizi yakanlar yıkanlar
bunlar.
BİZ EMRİ DAĞDAN ALMADIK
Bir taraftan ekonomiyi düzlüğe çıkartma çabası içinde olduk,
diğer yandan da demokrasinin alanını genişletme mücadelesi verdik.
Ama biz emri dağdan almadık, biz emri Hak'tan ve halktan aldık.
Farkımız buydu. Bu badirelerin tamamını da milletimizin
desteğiyle aştık. Bugün önümüzdeki duran meselelerin çözüm adresi
de yine milletimizdir, milletimizin iradesidir.
Geçtiğimiz 12 yıllık dönemde birliğimizi beraberliğimizi
güçlendirmek için çok samimi gayret sarf ettik. Çok ciddi riskler
aldık. Bölgenin kalkınması gelişmesi için çok ciddi yatırımları
hayata geçirdik. Sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde
yapılan yatırımların tutarı 260 milyar. Yani eski rakamla 260
katrilyon yatırım yaptık. Ben laf değil icraatı söylüyorum,
yaptıklarımızı söylüyorum.
Sadece şu Van’da, 17 katrilyon yatırım yaptık. Yeniden Van'ı inşa ettik. Sadece deprem olayında, 1,5 yılda 2 yılda Van’ı yeniden inşa ettik. Depremle ilgili yaptığımız yatırım 5 katrilyon."
"ÖLECEKSEK BİR KERE ÖLELİM AMA ADAM GİBİ
ÖLELİM"
Türk'tür Kürt'tür Roman'dır diye bakmadık buna. Onun için de ret
inkar ve asimilasyon politikalarını ortadan kaldırmaya yönelik
adımlar attık. Açık söylüyorum bu süreçte devlet de hükümet
de üzerine düşenleri ziyadesiyle yerine getirmiştir.
Milletimizde sabırla ve umutla bu sürece gerekli desteği vermiştir.
Ancak örgüt ve onun güdümündeki parti, ortaya çıkan bu güzel
iklimi, yalanla şımarıklıkla zehirlemiş, tercihini şiddetten
baskıdan yana kullanmıştır.
"MUHTAR KENDİ MAHALLESİNDE KİM OTURUYOR? BUNU BİLMEYECEK
Mİ?"
Malum bir gazete, ismini de rahatlıkla veriyorum Cumhuriyet Gazetesi, halkı şikayet etti diyor. Söylüyorum, muhtar kendi mahallesinde, köyünde hangi evde kim oturuyor? Bunu bilmeyecek mi? Bilmez mi? Bilecek. Bu terörist midir, değil midir? Bunu bilmez mi? Bilir. Ha bunu oradaki en yakın güvenlik gücüne, karakoluna her yerine bildirecek. Çünkü muhtarın bu noktada atacağı adım devleti güçlü kılacaktır. Devletin güçlü olması oradaki halkımızın huzuru için refahı için mutlaktır. Buna mecburuz. Aksi takdirde terör şehir merkezinde, can alıyor. Buna fırsat veremeyiz.
Devlet ve hükümet sonuna kadar tercihini bilesiniz ki kardeşlikten ve huzurdan yana kullanmıştır. Yeniden çatışmaları başlatan bölücü örgüt olmuştur. Bu süreçte siyasetin diliyle hareket etmesi gerekenler ise, örgütün şiddetten ve kandan yana olan tavrına teslim olmuşlardır. Aksini iddia eden yalan söylemektedir.
"SON SEÇİMDE ALDIKLARI OYLARI TERÖRE ALAN AÇMAK İÇİN
KULLANANLAR..."
Bölücü örgütün bombayla, silahla, maskeyle baskıyla
gerçekleştirdiği eylemler, tevil yoluna gidenlerin yolu, başını
kuma gömen deve kuşu gibidir.
Son seçimde her ne kadar üzerinde ciddi şaibeler olsa, aldıkları oyları teröre alan açmak için kullananlar, bunun hesabını millete de adalete de vereceklerdir. Gelinen noktada örgüte değil devlete silah susturma çağrısı yapanlar da apaçık bir gaflet ve hıyanet içindedir. Devletin güvenlik gücü silah bırakır mı ya? Onun o enstrümanıdır. Halkının güvenliği huzuru için.
"TERÖRİST SİLAHI BIRAKACAK, BETONA
GÖMECEK..."
Terörist silahı bırakacak. Sadece bırakmayacak, betona gömecek ve
bu da tespit edilecek.
Şimdi çıkmış ne diyor? Silahlar sussun. Ne demek silahlar sussun? Sakın ha bu oyuna gelmeyin. Silahı bırakıp, betonla gömeceksin. Bak dünyada bu terör örgütlerine böyle yaptırıldı. Silah gömüldü, betonlandı ve bu da tespit edildi. Silahlar ya teslim edilecek, ya betona gömülecek ya da bu ülkeyi terk edecekler.
Bu yönde ifadeler kullananların asıl niyetleri başkadır. Örgütlere sırtlarını dayadıklarını söyleyenler, bu duruşlarıyla ekmeğini yedikleri bu vatanın sırtına hançer saplama içindeler. Bu ihanete destek olan sözde aydın güruhu, köşe yazarları, yaşanan her ölümün dökülen her gözyaşının sorumluluğuna ortakdır. Bunlar ihanet içindedir. Ekmeğinin peşinde veya görevinin başında olan insanları, hunharca öldüren teröristlere tek çift söz söylemeyip, güvenlik güçlerine saldıranların yeri alçaklık çukurunun en dibidir.
"O KÖŞE YAZARLARINA SÖYLÜYORUM"
O köşe yazarlarına söylüyorum. Önünde bir çok kariyeri olanlara da
söylüyorum. sizin kariyeriniz, sizin kalemlerinizden akan mürekkep
kandır. Benim için önemli olan şehidimin o ulaştığı makamdır.
Bugün de tek sorumluluğumuz yine milletimize karşıdır. Ama şimdi ne diyorum. Çözüm süreci artık buzdolabındadır. Milli birlik ve kardeşlik projesiyle biz yolumuza devam ediyoruz. Bu mesele kesinlikle bir al ver meselesi değildir. Bir demokrasi meselesidir. Hak ve özgürlük meselesidir. Hak ve batıl meselesidir, kalkınma meselesidir.
Terörün yolu kana ölüme çıkar. Türkiye’nin önündeki bu meselenin, birlik beraberlik kardeşlik ortak gelecek etrafında bütünleşme yoluyla çözüleceğine olan inancımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Terörde ısrar edenler hak ettikleri karşılığı görmektedirler.
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE HÜKÜMET KURMA SORUNU
VAR"
Türkiye işte böyle bir ortamda hükümet kurma çalışmalarına sahne
oluyor. Türkiye henüz yeni hükümetine kavuşamadı. Bu durumda çözümü
yine millet iradesinde aramak durumundayız. Bu süreci yürütüyorum.
Ancak burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum.
Türkiye’nin önünde hükümet kurma sorunu var. bununla birlikte ciddi
bir terör sorunu var. Suriye sınırında yaşanan ciddi hadiseler var.
Ekonomide atılması gereken adımlar var. Bugün üzerinde konuşmamız,
tartışmamız çözüm yolları aramamız gereken öncelikli meseleler
bunlar.
"ŞAHSIMLA İLGİLİ SORUNLARI NEDİR DİYE
BAKTIĞIMIZDA..."
Ama ülkemizde bir kesim, tüm bunları gece gündüz onları bırakarak
şahsımı tartışıyor. Peki şahsımla ilgili sorunları nedir diye
baktığımızda, çocukça tenkitler kaprisler dışında bir şey
göremiyoruz. Ve bunlara bir şey sormak lazım. Sizin bu ülkede
dikili bir ağacınız var mı? Hangi eseri yaptınız ya? Yok. Bu ülkede
3,5 yıl iktidar ortağı oldunuz ne yaptınız? Hiçbir şey yapamadan,
çekip gittiniz. Siz kaçtınız ya, yönetemediniz.
Buyurun şimdi bakıyoruz görev verdiğim sayın başbakan
kendilerini ziyaret etti, dolaştı. Kendi başarısızlıklarının, hayal
kırıklıklarının faturasını şahsıma keserek sorumluluklarını
unutturmaya çalışanlar beyhude uğraşıyorlar.
"SİYASET İŞİ GÜCÜ BIRAKIP ERDOĞAN’IN ŞAHSIYLA AİLESİYLE
UĞRAŞMAK DEĞİLDİR"
Bir başka ifadeyle, proje üreteceksiniz, hizmet üreteceksiniz, çözüm üreteceksiniz. Yani siyaset yapacaksınız. Siyaset işi gücü bırakıp Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla ailesiyle uğraşmak değildir. Kalkıp benim evladıma, ismiyle “Bilal’i ver iktidarı al” bu ne biçim yaklaşımdır ya. Eğer benim oğlumun yaptığı bir yanlış varsa, yaptığı bir yolsuzluk varsa buna hesabı soracak olan yargıdır. Sen kimsin? Benim evladımla ilgili iktidar bağlantısını nasıl kurarsın. Nasıl böyle bir hakareti yaparsın? Ama evladı olmayanların böyle bir saygısızlığı yapmasından daha doğal bir şey olmaz.
Çünkü bunlar aile nedir bilmez, evlat nedir bilmez. Dolayısıyla hak hakikat nedir bilmez. Sadece maalesef böyle kuru sıkı hakaretlerle bir yere vardırmak isterler. Nedir o Mussolini Hitler, aynaya bak ya. Önce kendinin nerede olduğunu görürsün. Biz ilhamımızı ne mussolini’den ne de Hitler’den aldık. Biz haktan aldık. Bunu bir defa bileceksin.
"ŞAHSIMLA UĞRAŞANLARIN AKLI BAŞINDA BİR TEKLİF
GETİRDİĞİNİ DUYAN VAR MI"
Eğer şu anda bu ülkede, halkımın kabullenmekte zorlanacağı bir yola
eğer gidiyorsa Türkiye’de hükümet kurma çalışmaları, bunun
vebalinin kimde olduğunu halkım çok iyi görecek, bunun bedelini de
ödetecektir.
Bugüne kadar şahsımla uğraşanların, aklı başında bir teklif getirdiğini duyan var mı? Peki sen siyasetçi olarak bunda sorumlu değil misin? Niye kalkıp vücudunu taşın altına koymuyorsun? Bunların böyle bir derdi yok.
"BEŞTEPE'NİN ADRESİNİ BİLMEYENLERİN..."
E zaten Beştepe’nin adresini bilmeyenlerin de bizim vakit geçirecek
bir zamanımız yok. Şahsımın üzerinden, milletin taciz eden, daha da
ileri gidip millete hakaret eden bu anlayış kaybetmeye mahkumdur.
Bunlar çalışmadan, terlemeden ülkenin geleceğinin kendi ellerine
teslim edilmesini istiyorlar. Milletimiz “üç kuruşa beş
köfte yok” diyor. Önce hak edeceksiniz, sonra talep
edeceksiniz. Bu millet seni kurtarmaya geliyorum deyip, sırtına
yeni yükler bindirerek kaçıp gidenleri çok gördü. Hezimetlerinin
sebebi olarak şahsımı görenlere, dönüp kendilerini bir
sorgulamalarını tavsiye ediyorum.
"YÖNETİM SİSTEMİNİN DEĞİŞTİĞİ İFADEMİ DİLLERİNE
DOLADILAR"
Bunlar yönetim sisteminin değiştiği ifademi dillerine doladılar.
Meclis'te kabul edilen, artık ülkemizde cumhurbaşkanı halk
tarafından seçiliyor. İlk uygulaması 10 Ağustos'ta gerçekleşti.
Türkiye tarihinde ilk defa, kendisine yeni bir yönetim modeli
oluşturmuyor mu? Anayasa literatürü ortadadır. Bu bir sistem
değişikliğidir. Bakın anayasadan mı bahsediyorum? Bunu bile idrak
etmekte zorlananların, ülkedeki diğer meselelerin çözümü konusunda
çok ciddi tereddütlerimin olduğunu belirtmek durumundayım.
İşte tekrar seçimlere doğru hızla gidiyoruz
"ANCAK MECBUR KALDIKALRINDA SEÇİM MEYDANLARINA
ÇIKMIŞLARDIR"
Zırvalarını tekrarlamaktan başka bir iş bilmeyenler, dertlerini
seçimde millete anlatacaklardır. Gerçi bunlar hep sandıktan
kaçmanın çabası içinde olmuşlar. Ancak mecbur kaldıklarında seçim
meydanlarına çıkmışlardır.
Tablo böyle olunca, kürsüye çıktılar ne dediler? Hodri meydan erken seçim dediler. Şimdi istemiyorum.
"BU NE MENEM İŞTİR?"
Öbürü çıktı şununla yapmam dedi, sonra yapabilirim. Beştepe'ye
gitmem dedi, baktık Beştepe'ye gidebilir demeye başladılar. Bu ne
menem iştir?
"SİZ GELDİNİZ DE CUMHURBAŞKANI KAPIDAN MI
KOVDU"
"Derler ya, baba bir hırsız yakaladım, oğlum getir. Gelmiyor baba.
Bırak gitsin... Gitmiyor baba... Bunların durumu da tam böyle.
Sonra da çıkıp 'Cumhurbaşkanı hükümet kurmayı
engelleriz' diyorlar. Siz geldiniz de cumhurbaşkanı sizi
kapıdan mı kovdu? el sıkıştınız da cumhurbaşkanı elinize mi
vurdu?