Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
14 Mayıs seçiminden önce TV100’deki “Cengiz ile Ahtapot”
programında “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kaybederse arkasından
yazacağım ilk yazı şu olacak” deyip o yazının ne olacağını
açıklamıştım.
Şunu yazacaktım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok bakımdan eleştirdim. Ama onun
arkasından şunu asla inkar edemem.
Erdoğan bütün dünyanın kafasına Türkiye’nin büyük ve çok önemli bir
devlet olduğu gerçeğini yerleştirdi…”
Yani yabancıların anlayacağı dille, Don’t f…k with Turks” dedi.
Türklere bulaşmayın…
Seçimi kazandı.
Şimdi bu yazıyı daha zor yazacağım.
Yanlış anlamayın bu rejimin yarattığı baskıdan dolayı
değil.
Kendi mahallemin baskısından dolayı yazmam zorlaştı.
Seçim geçtiğine göre artık oyumu da açıklayabilirim.
Hayatım boyunca oy verdiğim hiçbir parti iktidar olamadı.
Yetmişaltı yaşımda verdiğim oy da iktidar olamadı.
Ama bu gerçeği bir kere daha yazma ihtiyacı duyuyorum.
Bunun nedeni de açıklayayım…
Nedini de şu:
Muhalefetin keskin kalemlerinin Kılıçdaroğlu’nu doğradığı şu
günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir açıklaması gözlerden
kaçtı.
Erdoğan bütün dünyaya seslendi ve şöyle dedi:
“Bundan böyle KKTC tanınmadığı sürece kimseyle müzakereyi kabul
etmeyeceğiz…”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra belki de en
önemli açıklamasıydı ve muhtemelen Türkiye’nin başta Batı olmak
üzere ilişkilerinde büyük etkileri olacak bir dönemin başladığını
ifade ediyordu.
Önce şunun altını çizeyim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye politikasını daha ilk günden
itibaren çok yanlış bulanlardan biriyim.
“Bu politikadan vazgeçilmezse sınırımız Peşaver’e dönecek” diye
yazıp uyaran ilk gazeteciydim. Ayrıca yaratacağı devasa göçmen
sorununa da değindim.
Mısır ve Rabia politikasının daha ilk gününden yanlış
bulanlardanım.
Ne yazık ki bunlar bize çok pahalıya patladı.
Akdeniz’de tek başımıza kalmamızın nedeni oldu.
Buna karşılık Ruzya politikasını daha il günden
destekleyenlerdenim.
Çok da başırılı buluyorum.
Keza Dağlık Karabağ sorunu ve Ermenistan’la ilişkilerde beni çok
şaşırtan bir çizgi izliyor.
Ve sonuç alıyor.
Dünyanın 25 yıldır çözemediği Dağlık Karabağ sorununu Erdoğan
çözdü.
KKTC ile ilgili bu sözlerde gelince…
Başımızı çok ağrıtabilir.
Ama “Yanlış” da diyemiyorum.
Hayatı boyunca Batılılaşmayı ve Batı değerlerini savunmuş,
hala da savunan bir insan olarak Avrupa ve ABD’nin iki konuda çok
yanlış yaptığını düşünüyordum.
Biri KKTC politikaları…
Öteki ise AB’nin Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmemesi…
Bana göre KKTC ve Türkiye üzerine düşen her şeyi yaptı.
KKTC halkı, iki kesimi daha rahat psikolojide bir araya
getirebilecek olan referandumda, Türkiye ve adadaki ulusalcıların,
milliyetçilerin tepkisini çekme pahasına, evet oyu vererek, belki
de tarihinin en riskli kararını aldı.
Ama bütün bu iyi niyetin karşılığı ne oldu?
Derin bir anlayışsızlık…
Ben bu konuda Cumhurbaşkanımızın arkasındayım.
Büyük mücadele gerektirecek bu kararı başarıyla uygulamak için
içerdeki tahkimatı kuvvetle indirmekte yarar var.
Demokratik tahkimatı demek istiyorum.
İnsan haklarına saygılı, Adaleti tarafsız ve adil şekilde işleyen,
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi apacık siyasi mahkumlar
hakkındaki Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarını uygulayan bir ülke, KKTC’deki bu büyük meydan
okumamızda elimizi kuvvetlendirecek kozlar olacaktır.
Büyük ve çok zor seçimi kazanmış bir Cumhurbaşkanına bir şey
söylemek haddime düşmez.
Ama iyi niyetli bir vatandaş olarak bunları söyleme hakkımın da
bulunduğunu düşünüyorum.
Bu yazıda da sadece o hakkımı kullanıyorum.
Bugünlerde en çok kimin ne düşündüğünü merak ediyorsun diye sorarsanız…
‘Banko Fazıl Say’ın düşüncesi’ derim …
Şu günlerde en çok onun ne diyebileceğini merak ediyorum.
Ekrem İmamoğlu’nun bizleri Karadeniz gezisine davet ettiği o günleri hatırlıyor musunuz?
Hani Nagehan Alçı ve beni de davet ettiği için güya CHP yanlısı medyanın Ekrem İmamoğlu ile Nagehan ve bana ettiğimi hakaretleri…
İşte tam o günlerde Fazıl Say’ın hiç unutmayacağım tviti patlamıştı.
“Seni aday maday yap tır mayaca cağın…”
Neticede o değil ama Kemal Bey yaptırmadı.
Şimdi o günlerde Kemal Bey’e en büyük desteği verenler habire ona saydırıyor.
Ama Fazıl Say’dan bir ses yok…
Acaba hala İmamoğlu için kullandıığı o cümle hakkında şimdi ne düşünüyordur?
Hani şu “Sen aday maday yap tır mayaca cağım” cümlesi için.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın A 330 veya B747 seyahatlarinde yanına
aldığı gazeteci kadrosu benim için her zaman merak konusu
oluyor.
Azerbaycan dönüşü o uçakta gazetecilerle çekilen fotoğrafa
baktım.
Vallahi bana sanki hepsi aynı kalemden çıkmış çizgi kahramanlar
gibi göründü.
Sanki hepsi aynı koyu renk elbiseyi giymiş, aynı yüz ifadesi ile
gülen veya somurtan bir kadro.
Aralarında sadece iki farklı erkek var.
Bir Ahmet Hakan…Hiç olmazsa kravat takmadığı için…
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç olmazsa ceket giymediği, mavi bir
yelek giydiği için…
Cumhurbaşkanının dönüşte Merkez Bankası Başkanlığına yeni atanan
Hafize Gaye Erkan için söylediği şu söz tuhafıma gitti:
“Ve Merkez Bankasında bir de bayan yönetici olsun diye
düşündük”
Acaba bu cümle sadece bana mı tuhaf geldi?
Mesela şunu düşünüm
Uçaktaki karede 5 kadın gazeteci görünüyordu.
Acaba onlar da uçakta “ Beş de bayan gazeteci olsun” diye mi
kadroya alındılar?
Yoksa mesleki yetenekleri için mi…
Cumhuriyet kuşaklarının en ünlü sanatçılarından biri Suna Kan
öldü…
Benim kuşağımdan her insan gibi benim için de çok önemli bir
figürdü.
Ama baktım arkasından hiçbir resmi yetkili bir mesaj
yayınlamadı.
Mehmet Barlas için en duygulu mesajı yayınlayanlardan tek kelime
gelmedi.
Şu sıralar Kemal Kılıçdaroğlu’nu dövmekten bitap düşen muhalif
medya da bu yorgunluktan herhalde farkına varmadı.
Dün baktım bir tek Rasim Ozan Kütahyalı farkına varmış ve bunu
yazıyor.
Samimi olarak çok hoşuma gitti.
Attığı tvitle buna dikkati çekmiş.
Üstelik bunu yaparken aynı zamanda Sana Kan’ın üzerine yıkılan bir
olayı da tanıklarıyla anlatarak yalanlamış.
Ne diyeyim.
Helal olsun sana ROK…