Erdoğan dönüş yolunda bombaladı

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan, Ukrayna ve Bosna-Hersek'i kapsayan geziden dönerken önemli açıklamalar yaptı.

Erdoğan, Türkiye'nin antisemitizmi suç kabul ettiğini, Batı'nın ise hâlâ İslamofobi'yi bir insanlık suçu sayamadığını söyledi. İnsanların kutsallarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası ve ulusal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurguladı.

Başbakan, 25 Eylül'de BM'de yapacağı konuşmada İslam dünyasının tepkisini çeken film konusunda önemli mesajlar vereceğini ifade etti. Türkiye'den filme ölçülü bir tepki olduğuna işaret ederken, "Son 10 senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık." ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan'ın hakaret filmi başta olmak üzere dış ve iç siyasete ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

İslam'a hakaret eden filmle ilgili gerilim devam edecek gibi gözüküyor. Türkiye'nin yapabileceği bir şey var mı?

Biz zaten buradan yola çıktığımızda açıklama yaptık. Baktık süreç ilerliyor, Yalta'da uluslararası medya olduğu için orada mesajımızı tazeledik.

Türkiye'nin, inançlara hakaretin nefret suçu kapsamına alınması için bir çabası olacak mı?

BM'de bunu gündeme getirip önemli mesajlar vereceğim. Sebep netice ilişkisidir dedim. Tahrik biçiminde olduğu zaman insanların kutsallarına, dini inançlarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası düzenlemelerin yapılması gerekir. Uluslararası hukuk noktasında değerlendirmeler yapılabildiği gibi ulusal hukuk açısından da bir şey yapılabilmeli. Türkiye olarak biz başı çekelim. Fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü; farklı insanların fikir, düşünce, inanç özgürlüğünün sınırına kadardır. Sen fikir, düşünce, inanç için her şeyi söyleyebilirsin ama onunkinin sınırına gelince orada duracaksın. Varşova'da uluslararası toplantıya katılmıştım. Ben nihai metne İslamofobi'yi bir nefret suçu olarak soktum.

Arap sokağı ayaklandı ama Türkiye sakin. Bizi, diğerlerinden ayıran ne?

Bizim verdiğimiz mesajlar var. Toplum bu mesajlara bakıyor. Sizin mesajınız yoksa o zaman halk sokağa dökülüyor. Son 10 senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık. Biz 1980 öncesi dönemleri geçtik. Her geçen gün, her alanda atılan adımlarla, çıkan yasalarla inceleme sağlandı. Bosna'da üniversitelerde kızlar yanımıza geliyor ağlıyorlar. 'Siz, üniversitelerin, imam hatiplerin önünü açtınız' diyorlar. Buradaki üniversitelere gelen kız öğrencilerin oranı yüzde 60-70'lerden yüzde 35-40'a düştü. Artık başörtülü kızlar buraya gelmiyor, erkek öğrenciler geliyor. Görüntüde sayısal olarak az görülüyor ama gerginliği alıyor.

Ulusal hukukta nefret suçu için bir adım atılacak mı?

Niye yapılmasın? Ömer Çelik'e talimat veriyorum, hemen onun çalışmasını yapalım. Filmle ilgili değil, benzer hareketler için. Değerlere, inançlara hakaret anlamında bunları suç sayan düzenleme. Yasalarda muğlaklık varsa onları açmak lazım. Bu konuda Türkiye dünyaya öncü olacak. Antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden halkının tamamına yakını Müslüman olan ülkenin başbakanıyım. Ama Batı, İslamofobi'yi insanlık suçu ilan edememiştir, teşvik etmiştir. Örneğin Avrupa'da Almanya... (Filmi çeken) Ne diyor? 'Ben, Müslümanların aşırı uçlarını tahrik etmek için yaptım' diyor. Bu süreci rahatlatmak için bir uluslararası konferans işine girebiliriz. Medeniyetler İttifakı çatısı altında bunu yapabiliriz.

İSRAİL 3 ŞARTI YERİNE GETİRMELİ

Türkiye ile arasını düzeltmek için İsrail'in son dönemlerde çabayı yoğunlaştırmasının sebebi nedir?

İsrail, İslam dünyasında iyi bir yere oturamamıştır. Bir normalleşme sürecine girmesi için de gayretleri yoktur. Senin sadece Türkiye ile münasebetin var. Böyle münasebetin olan ülke yok ki... Gel bu münasebetini iyi tut. Sen kalkıyorsun böyle bir dostunu kaybediyorsun. Normalleşme için Yahudilerin dünyadaki en zengin adamını bana gönderdiler. Birkaç ay oldu. Neymiş? Normalleşme için arabulucu olacakmış. Dedim ki üç şartımız var. İsrail özür dileyecek, tazminatı ödeyecek ve Filistin-Gazze üzerinden ablukayı kaldıracak.

İsrail'in bu çabasını neye bağlıyorsunuz? Sadece bir şartı yerine getirmeleri, özür dilemeleri yeter mi?

Sadece özür yetmez. Yalnızlığa itildiler. Şu anda ciddi manada köşeye sıkıştılar. İran'la atışmalarına bakmayın, bu blöf. Ben İsrail'in, İran'a saldırması gibi şu anda bir ihtimal görmüyorum. Üç şartın hepsini aynı anda yapacak. Obama, Putin, Berlusconi, İngiltere devreye girdi, 3 madde dedim.

Suriye konusunda B planımız var mı?

Bizim BM Güvenlik Konseyi'nden netice arayışımız A planı idi. O olmayınca biz ne yaptık? Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin de teklifiyle yeni süreci başlattık. Ama bu arada, 'Rusya, İran, Türkiye üçlü çalışalım' dedik. Bundan da netice alamadık. Putin, "Dışişleri bakanları görüşsün' dedi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'la Ahmet (Davutoğlu) Bey görüştü. Söyledikleri şey şu: 'Bu giderse kim gelecek?' 'O giderse kim gelecek?' diye sormayın. Demokrasiyi konuşuyorsak, o giderse halk kimi isterse o gelecek. Halkın istediği geldiği andan itibaren iş bitmiştir. Ama onlar kumanda edecekleri birini arıyorlar.

HEM TÜSİAD'A HEM KILIÇDAROĞLU'NA ATEŞ PÜSKÜRDÜ

HABERİN DEVAMI DİĞER SAYFADA

[PAGE]

ABD'nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

ABD şu anda işe daha müdahil olmuş değil. Şu anda etkili olan Rusya'dır, İran'dır. Olumsuz yaklaşımı nedeniyle Rusya... Çin, Rusya'nın yanında hareket ediyor. İkisinin takındığı tavır, İran'ın oradaki tutumunu etkiliyor. ABD bizi destekliyor, ama seçimler midir nedir bilmiyorum. Şu anda kendisinden beklenileni yapmıyor.

ABD'den CIA başkanı, genelkurmay başkanı düzeyinde ziyaretler söz konusu. Ne ortaya koyuyorlar?

Türkiye'nin bölgedeki etkisi hepsi tarafından biliniyor. Bu sadece ABD'nin istihbarat örgütü ile alakalı değil. Aynı şey Rusya için de geçerli. Onlar da görüyor, İsrail de görüyor. Bunlarla temaslar istihbarat noktasında yürüyor. Sadece Suriye değil geneliyle, bölgenin sorunları ile alakalı. Genelkurmay başkanının gelmesi büyük ihtimalle iade-i ziyaret. Bölgedeki konular da bu ziyaret sırasında konuşulacaktır.

KILIÇDAROĞLU İLE HİÇBİR ŞEY KONUŞULMAZ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar patlaması üzerine gitmekte kararlı...

Bu öyle bir adam. Ben genelkurmay başkanımı dinlerken, 'Bir personel merak saikiyle Almanların getirdiği fünyesi üzerinde olan el bombalarından birini eline almıştır, ondan olabilir. Bu ihtimal var' diyor. Bu adamla (Kılıçdaroğlu) bir şey konuşulmaz.

Bölgedeki operasyonlarla ilgili son bilgi nedir?

Şemdinli'deki operasyonu Genelkurmay Başkanı Necdet Özel bizzat oradaki karargâhtan yönetti. Çok ciddi bir temizlik harekâtı yapıyorlar. Köy korucularına da bir güven geldi. Hakkâri-Yüksekova arasında bir köye propagandaya geldiler. Kendilerinden yardım istediler. Köyün yakınında da bir karakola baskın yapmaya çalıştılar. Bir karşı operasyonla oradaki tüm güvenlik güçlerimiz, herhangi bir kayıp vermeden onlardan 20 kişiyi etkisiz hale getirdiler. Askerlerimiz sivil kaybı konusunda çok hassas. Şurada bir köy mü var? Mağaraya yakın yerlerde bakıyorsunuz terör örgütü göçebe evleri oluşturuyor ki, asker orayı vurmasın. Bomba atmasın.

İran'ın PKK'ya destek verdiği iddiaları vardı...

İranlı yetkililerle yaptığımız görüşmelerde İran, 'Böyle bir desteğimiz söz konusu değil. İşbirliğini sürdürmeye hazırız' diyorlar. Biz de onların bu yaklaşım tarzına 'evet' diyoruz. İran'la da istihbarat konusunda MİT müsteşarımız yoğun bir çalışma içinde. Geçen gün oradaydılar. Onlar da algılasınlar. Biz belli şeylerin farkındayız. Buralardan destekler gelmiş filan... 'Sizlerden hassasiyet göstermenizi istiyoruz' diyoruz.

TÜSİAD BAŞKANI KENDİ İŞİNE BAKSIN

TÜSİAD Başkanı Boyner'in açıklamalarına ne diyeceksiniz?

Öğrenmek hakkımızdır falan. Kimin hakkı nedir, nereye kadardır? Onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O, işine baksın.

Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar'daki iddialarının arkasında duruyor...

Ben konuşacağım ama konuşmayayım. Bir defa her şeyi öğrenilmesi gerekenlerin azami ölçüde sinyalini veren merci neresidir? Hükümettir. Yargıdır. Yargı tüm incelemelerden sonra ne dedi: 'Sabotaj yoktur' dedi. Anamuhalefet lideri ne diyor? Bir el bombasıyla bu kadar kalın yapılmış çatı çöker mi diyor. Bu ne zekâ. Bir el bombası olur mu? Binlerce el bombası. Biri patlayınca diğerleri de patlıyor. Ben işi, işin başında olan genelkurmay başkanımdan dinliyorum. Ben emekliden dinledim diyor. Emeklinin kalifikasyonu nedir, bilmiyorum. Savcı açıklama yaptı, orada sabotaj yoktur dedi.

Haluk Koç, Oslo'da PKK ile mutabakat metni imzaladılar diye bir iddia ortaya attı...

Çıksın bana şunu ispat etsin. Benim gönderdiğim istihbarat teşkilatının başındaki müsteşarımın ya da yardımcımın altında imzası var mı, yok mu? Eğer böyle bir şey gösteremiyorsa, o adamlar namerttir. Oradaki konuşulanlar anlaşmadır denilebilir mi? Benim bilgim olmadan müsteşarım ya da yardımcısı öyle bir şey imzalayacak. Ben onu orada tutacağım. Mümkün mü? Devlet yönetimi nedir bunlar bilmiyor. 5 tane koyunu verin, çaldırır gelirler.

Günün Önemli Haberleri