Engin Ardıç paranın hesabını sordu
Abone olEngin Ardıç, CHP leyhine çekildi diye Sarıgül'e övgü dizen gazetecilere sordu: Toplanan paralara ne oldu?
Medyanın keskin dilli yazarlarından Sabah
gazetesi yazarı Engin Ardıç, "" adlı bugünkü köşe yazısında TDH
siyasi hareketi için toplanan paraların akibetini sormak için
ilginç bir metot kullandı.
"CHP leyhine feragat etti, çekildi" şeklinde Sarıgül'e iltifat edenlere yüklenen Engin Ardıç, "Aydın Doğan'ın ve Zafer Mutlu'nun bazı uşakları, genel olarak da "CHP medyası" denilen yayın organları, "yabancı uzman görüşü" severler... Hele bu uzman "Türk hükümetini eleştirirse" görüşleri tadından yenmez. Hemen sazan gibi üstüne atlayıp "iktibas ederler", bu da kesmez, dış haberler servisinden "lisan bilen" bir kız bulup görevlendirirler: Git şu adamla konuş, birinci sayfadan verelim..." şeklinde giriş yaptığı yazısında demeçlerin nereye kadar kullanılabildiğine dikkat çekti;
İşte Ardıç'ın yazısından ilgili bölüm;
"Yabancı Türkiye uzmanı Türkçe bilmese de olur, nasılsa kız
İngilizce bilmektedir!
Dış haberler servislerinde keşke bir de Fransızca bilen kız
çalıştırsalardı...
Çünkü o zaman kız geçen gün çıkan "Le Nouvel
Observateur" dergisini tararken Türkiye uzmanı
Jean-François Bayart'ın demecine rastlayacaktı. (Belki bu suretle
matbuat cahilleri şu derginin adını "Nouvelle"
yazmamayı da öğreneceklerdi!)
Ama kızcağız hayal kırıklığına uğrayacaktı, çünkü özene bezene
yaptığı çeviri gazetesinde yayınlanmayacak, akıntıya kürek çekmiş
olacaktı. Çünkü efendim, bu Fransız uzman Türk hükümetine
saldırmıyor. Aydın Doğan ve Zafer Mutlu'ya hükümeti devirmekte
hiçbir yararı dokunmaz."
"Ben de bildiğiniz gibi hükümet yandaşı, iktidar yalakası,
dönek, liboş ve de vatan haini olduğum için adamın söylediklerini
buraya aktarayım dedim" diyerek söz konusu medya mensuplarının
görmediği demeci yayınlayan Engin Ardıç, yazıya her zamanki hicivli
üslubu ile bir giriş yaptı:
Bakalım neler demiş, CNRS kuruluşu araştırma müdürü Jean-
François Bayart? (Yok efendim, Celal Bayar'ın akrabası değil,
korkmayınız.)
Diyor ki, "İsrail-Türkiye ilişkilerinin bozulmasında yeni
bir eşik aşılmıştır. Fakat Erdoğan İsrail devletini değil,
İsrail'de iktidarda bulunan koalisyon hükümetini suçluyor. Bunun,
bir Ahmedinejad'ın kışkırtmalarıyla hiçbir ilgisi yok! İsrail
ordusunun dokuz Türk'ü öldürmüş olduğunu da unutmayalım. Ankara'nın
İsrail'le askeri işbirliğini nasıl sürdürebileceğini görmek zor, bu
ülkenin PKK'yı gizlice desteklediği kuşkuları varken... Kudüs ve
Arap-İslam dünyası arasında arabuluculuk girişimlerini sürdürmesi
de zor... Bu olayda kaybeden taraf İsrail oldu. Bölgedeki tek
dostunu kendinden uzaklaştırdı. Bu dost şimdi Tahran, Şam ve Iraklı
Kürtler'le ilişkilerini düzeltme yolunda...
Türk diplomasisi 'Yeni Osmanlı' değildir. Bölgesel
bir 'ulus-devletler' sistemiyle uyumludur, yeniden
kurulacak bir imparatorluk sistemi peşinde koşmuyor. Doksanlı
yıllarda Yugoslav iç savaşında takındığı tavır bunu kanıtladı.
Türkiye bölgesel bir güçtür. Fakat Ermenistan'la barışma çabaları,
mali kriz içinde bulunan Yunanistan'a verdiği destek, Türkiye'nin
dış politikasındaki 'Müslüman' boyutunun ikinci
derecede geldiğini gösteriyor. Türkiye, İran'la nükleer takas
anlaşmasında gösterdiği gayret ve Afrikalı ve Latin Amerikalı
yöneticilerin bu ülkeyi ziyaretleriyle bir 'global güç'
olmak istediğini kanıtladı. Bu proje, Avrupa Birliği'ne
girme çabasının yerine geçiyor değildir. Kaldı ki bu giriş eski
cazibesini de kaybetmiş durumdadır. AB, yetmiş milyon Türk'ü
küçümseyerek ciddi bir risk aldı: Yükselmekte olan ülkeleri yeni
bir bağlantısızlık ya da bir Putin veya bir Ahmedinejad tarzı
milliyetçiliğe itme riskini...
İş henüz oraya varmış değil. Ama Sarkozy'nin politikasının da sonu
yok. Fransa'nın hatası, Türkiye'nin AB içinde 'Amerika'nın
Truva atı' olacağından korkması oldu. Ama NATO şemsiyesi
altında bile bu ülke hiçbir zaman köpek olmamıştı! 2003 yılında
Irak savaşına katılmayı reddetmemiş miydi? Türkiye çok akıllı bir
oyuncu. Tıpkı Fransa'nın 'Avrupa gücü' anlayışı
gibi bir konum peşinde."
Yazı burada bitiyor ama Engin Ardıç'ın asıl mevzuu yeni başlıyor:
"Evet, bu adamın söylediklerinden hiçbir ticari çıkar
sağlayamayız. Öyleyse yayınlamayalım. Ne yapalım? Biz dönüp Mustafa
Sarıgül'ü yıkayalım yağlayalım.
Ne büyük adammış, CHP için kendini feda etmiş...
Bunu yazacak çakal çok da, yutacak ahmak var mı acaba?
Onlar kendi bildiklerinden geri durmasınlar, ben de sorumu yeniden
sorayım: Büyük devlet adamı, büyük solcu Sarıgül... Parti kuracağım
diye topladığınız paralar ne oldu?
Geri verecek misiniz, yoksa siz de bazı şakşakçılarınız gibi
"hayır kurumlarını" mı düşünüyorsunuz?"
Bakalım Engin Ardıç'ın merak ettiği sorunun cevabı kimden gelecek?