Enerji konusunda Türkiye üs olacak
Abone olİtalya'da bir düşünce kuruluşunca düzenlenen formda konuşan Başbakan Erdoğan, dünya enerji politikalarında Türkiye'nin gelecekteki yerini Rotterdam örneğiyle açıkladı
Başbakan Erdoğan, Ambrosetti Düşünce Kulübü tarafından Como'da
basına kapalı olarak düzenlenen forumda konuşma yaptı. Alınan
bilgiye göre Başbakan Erdoğan, konuşmasında Kasım ayı sonunda
devreye girmesi beklenen Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından söz
ederken, Ceyhan'ı geleceğin petrol süpermarketine dönüştürmek
istediklerini kaydetti. Ceyhan'ı Rotterdam gibi dünyanın önemli
enerji ticaret ve ihraç merkezlerinden biri haline getirmeyi
amaçladıklarını ifade eden Erdoğan, Kerkük-Yumurtalık ve
Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hatlarına ek olarak, tanker
trafiğinin Türk Boğazları'nda oluşturduğu tehdidin hafiflemesi için
Samsun-Ceyhan by-pass petrol boru hattının inşa edileceğini
bildirdi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ceyhan'a yanaşacak
tankerlerin aynı anda, aynı noktada, Irak, Azeri, Kazak ve Rus
petrolünü yüklemesi mümkün olacaktır. Bu sayede, petrol şirketleri,
tankerlerini fazla liman dolaştırmadan, çeşitli menşe ve
kalitelerdeki petrolü, tek bir terminalden, Ceyhan'dan yükleyip,
rafinerilerine ve tüketici pazarlarına gönderme imkanına sahip
olacaklardır. Bu tarz bir esneklik, arz kaynağı esnekliği,
özellikle tanker taşımacılığında, şu anda petrol piyasalarının en
büyük ihtiyaçlarındandır.'' Başbakan Erdoğan, Türk Boğazları'nın
güvenliğinin artırılmasına yönelik çalışmalardan da söz ederken,
Samsun-Ceyhan gibi by-pass petrol boru hattı projelerinin
gerçekleştirilmesiyle, tanker ve tehlikeli madde geçişinin,
İstanbul'u ve deniz çevresini tehdit etmeyecek, makul bir düzeye
indirilmesini öngördüklerini anlattı. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattında petrolün, Eylül ayı sonunda Türkiye-Gürcistan sınırına
ulaşacağını belirten Erdoğan, Kasım ayında Ceyhan'da düzenlenecek
törenle ilk tankere petrol yükleneceğini kaydetti. Başbakan
Erdoğan, böylece yılda 150 bin gros tonluk 333 adet petrol
tankerinin Türk Boğazları'ndan geçmemiş olacağını söyledi.
Boğazlardaki bir çarpışma ve onu izleyen bir infilakın sadece
İstanbul'un kültürel varlıklarına ve çevreye telafisi mümkün
olmayan zararlar vermekle kalmayacağına, aynı zamanda binlerce
insanın yaşamını yitirmesine yol açabileceğine dikkat çeken
Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bu nedenle, başlattığımız 'Gönüllü
Prensipler' girişimiyle Türk Boğazlarını by-pass edecek alternatif
petrol ihraç yollarının arayışına gidilmiş ve petrol şirketleri
başta olmak üzere bütün taraflarla diyaloga girmek suretiyle, Türk
Boğazlarını by-pass edecek ham petrol boru hatlarına yönelmeleri
teşvik edilmiştir.'' Erdoğan, bu yönde büyük petrol şirketlerinden
ve üretici ülkelerin gösterdiği destekten duydukları memnuniyeti de
dile getirerek, şöyle devam etti: ''Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı
Projesinin gerçekleşmesiyle Türk Boğazlarındaki trafik daha da
güvenli hale gelecektir. Bu vesileyle, Samsun-Ceyhan boru hattının
diğer by-pass projeleriyle karşılaştırıldığında sağladığı
avantajlara da dikkatlerinizi çekmeyi umuyorum. Samsun-Ceyhan
projesi tek ülkeyi kat eden yegane by-pass projedir. Mevcut olan
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve Ceyhan-Kırıkkale (Ankara) NATO
boru hattı nedeniyle Samsun-Ceyhan boru hattı güzergahlarının üçte
ikisi halen kamulaştırılmış bulunmaktadır. Maliyeti düşüren bu
faktör aynı zamanda çevrenin korunması bakımından da önemlidir.
Samsun-Ceyhan projesinde petrol dünyanın en büyük tankerlerinin
yanaşabileceği derin denize Akdeniz'e ulaşacaktır. Ceyhan
Terminali'nden yüklenecek bu tankerler hem batıya hem güney Asya'ya
kolaylıkla ulaşabileceklerdir. Samsun-Ceyhan petrol boru hattını
İsrail'e uzatma projesi üzerinde de çalışmaktayız.'' Başbakan
Erdoğan, Türkiye'nin enerji stratejisinin ikinci önemli parçasını,
''Enerji talebinin karşılanmasında yerel kaynaklardan azami ölçüde
yararlanılması, ithalatın kaynak ve ülke temelinde
çeşitlendirilmesi, Türk enerji sektörünün iberalleştirilmesi,
sektör şeffaflığı ve serbest rekabet ile AB'nin enerji piyasasıyla
entegrasyonun sağlanması'' olarak sıraladı. Türkiye'nin temel
enerji kaynakları bakımından büyük ölçüde dışa bağımlı olduğunu
belirten Erdoğan, Türkiye'nin geçen yıl yüzde 9.5'lik bir büyüme
gerçekleştirdiğini vurguladı. Bu büyümenin enerji talebini
tetikleyeceğinin açık olduğuna dikkat çeken Erdoğan, Türkiye'de iç
talepteki artış nedeniyle, enerji kaynakları alanında dışa
bağımlılığın 2020 yılında yüzde 78 seviyesine yükselmesinin
beklendiğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, bu oranın sürdürülebilir
olmadığının açık olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin gelecek 20 yıl
içinde yüzde 60 oranında artması beklenen enerji tüketiminin
karşılanabilmesi için 54.000 MW'lık yeni kapasite oluşturmayı
planladıklarını bildirdi. Bunun da 80 milyar dolarlık bir yatırım
gerektirdiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin enerji gereksiniminin
sadece fosil kaynaklarıyla karşılanmaya çalışılmasının enerji arzı
güvenliği, sürdürülebilir ve çevre dostu bir enerji politikası için
yeterli olmayacağının açık olduğuna dikkat çekti. Erdoğan,
Türkiye'nin toplam enerji tüketiminin önemli bir bölümünün iç
kaynaklardan karşılanmasının önem taşıdığını da vurgulayarak, bu
çerçevede geleceğe yönelik enerji politikalarında, hidro enerji,
rüzgar, jeotermal, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarına ilişkin çalışmalara hız verdiklerini anlattı.
Türkiye'nin özellikle hidro enerji açısından zengin bir potansiyele
sahip olduğunu ifade eden başbakan Erdoğan, Türkiye'nin sahip
olduğu hidro enerji potansiyelinin hali hazırda sadece yüzde 35'ini
kullanabildiğini söyledi. Tayyip Erdoğan, hidro enerjinin,
özellikle kalkınmakta olan ülkeler için öneminin, artık herkes
tarafından kabul gördüğüne dikkat çekerek, son olarak Dünya
Bankası'nın bu konudaki stratejisini gözden geçirmiş ve hidro
enerji projelerini destekleme kararı almış olmasının memnuniyet
verici olduğunu söyledi. Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı:
''Türkiye ayrıca, hidrojen gibi alternatif enerji kaynaklarına
ilişkin AR-GE çalışmalarında da yer almakta ve bu konularda
uluslararası işbirliği projelerine aktif katılım sağlamaktadır.
Diğer taraftan, nükleer enerjinin de Türkiye'nin gündeminde
olduğunu vurgulamak isterim. Bu çerçevede, 2015 yılına kadar üç
nükleer santral kurarak, 4500 MW'lık bir kapasite oluşturulmasını
ve enerji arzımızda bugün sıfır olan nükleerin payını yüzde 6'ya
çıkarmayı öngörmekteyiz. Küresel enerji arz ve güvenliği açısından
üstlendiğimiz rolün bilincinde olduğumuzu, özellikle Avrupa'nın
enerji güvenliğine önem verdiğimizi, bu kapsamda üstümüze düşen
sorumlulukları yerine getirmeye kararlı olduğumuzu vurgulamak
isterim. Enerji konusunda uluslararası alanda diyaloğa ve
işbirliğine özel önem atfediyoruz.''