En başarılı proje: AK Parti!

Erdoğan dezavantajlı pozisyonuyla, hem askerlere, onun emrindeki yüksek yargıya, hem de yaygın medyaya karşı büyük bir zafer kazanmıştı.

Nazım ALPMAN nazimalpman@internethaber.com

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 14 Ağustos 2001’de kuruldu. Başında Pınarhisar Cezaevinden yeni çıkmış İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan vardı.

Bu partinin geleceğine yönelik güvensizlik o boyuttaydı ki, Erdoğan’ın koltuğuna (İstanbul Belediye Başkanlığı) onun oylarıyla oturan Ali Müfit Gürtuna bile AKP’ye ilk olarak katılanlar arasında yer almadı. Oysa AKP’nin İstanbul’un desteğine o günlerde çok ihtiyacı vardı.

Ancak yaygın kanı eski yapının devam edeceği yolundaydı:

-Askerler AKP’ye asla iktidarı vermezler!

Emekli generaller yaygın medyada bunu açık olarak dile getiriyorlardı:

-Türkiye’nin idaresi İstanbul Belediye reisine kalmamıştır!

Nitekim askerler bu yönde en etkili hamleyi yaptılar, seçimlere kısa süre kala Tayyip Erdoğan’ın adaylığı Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edildi.

Yaygın medya bu çizgiye uygun tavır aldı. Seçimleri ANAP-DSP-MHP koalisyonunun kazanacağını varsayarak sayfalarını bu partilere tahsis etti. İki partiyi ise hiç görmedi:

-AKP ve CHP!

2 Kasım 2002 Genel Seçimleri Pazar gecesi sonuçlandığında görüldü ki, parlamentoya sadece bu iki parti girmiş!..

Erdoğan dezavantajlı pozisyonuyla, hem askerlere, onun emrindeki yüksek yargıya, hem de yaygın medyaya karşı büyük bir zafer kazanmıştı.

AKP kendisine yatırım yapanların yüzünü kara çıkarmamıştı. Artık AKP ve Erdoğan’ın önündeki bütün engeller kalkacaktı. Bunun için “uluslararası toplum” bütün ağırlığıyla duruma el koyabilirdi. Koydu da… Hiçbir “resmi” unvanı olmayan Erdoğan, Paris-Londra-Washington’da devlet başkanları tarafından kapılarda karşılandı.

Mesaj açıktı:Bizim muhatabımız Tayyip Erdoğan’dır!

Birden bire Siirt’in bir köyünde (Parvari-Doğanköy) seçim sandığının 17.00’den önce kapandığı fark edildi. Erdoğan’ın seçime girebilmesi için gerekli yasal düzenleme Deniz Baykal’ın gayretiyle yapıldı. 9 Mart 2003’te seçimler yapıldı Erdoğan milletvekili olarak TBMM’ye geldi.

Eğer AKP genel seçimlerde yüzde 34 oyla tek başına iktidar olacak bir başarı yerine yüzde 20’nin altında oy alarak ancak 120-130 milletvekili çıkarabilseydi, o zaman yukarıdaki “gelişmelerin” hiç biri yaşanmayabilirdi.

Uluslararası toplum (çoğu ABD-azı İngiltere) Ortadoğu ve Müslüman toplumlar için yeni bir proje inşa ediyordu. Bu projede de artık askerlere yer yoktu. Çünkü onların en büyük varlığı komünizme karşı oluşturulacak güvenli bir set olmaktı. Artık komünizm olmadığına göre Türk siyasetinde de postala gerek yoktu.

Askerler bunu geç anladıkları için yumuşak bir geçiş olamadı. ABD dünyada kendi kurduğu bütün illegal yapıları tasfiye ederken, “Türk Gladyosu” biraz da kalın zarlı beyin yapısı nedeniyle buna karşı direniş göstermekten çekinmedi.

AKP bugün 10. Yılını kutluyor. Bunun dokuz yılının iktidarda geçmiş olması sadece şans olarak değerlendirilemez.

Adalet ve Kalkınma Partisi dersini çok iyi çalışan, çağın gereklerini uluslararası ortaklarının bakış açısı içinde kavrayan,  onlara karşı yanlış yapmamaya özen gösteren, uyumlu, dikkatli, yüksek sadakatini hiçbir zaman kaybetmeyen bir siyasi organizasyon olarak yoluna devam ediyor.

Üst üste üç genel seçim, iki yerel seçim, iki referandum kazanmasıyla da rüştünü ispat etmiş olduğu teslim edilmelidir. Bu verilere bakarak alkışlamak gerekir:

-Adalet ve Kalkınma Partisi ABD’nin en başarılı projesidir!

     

Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler

Üzeyir ÜzeyirovBulgaristan’da siyasi mücadele veren bir Bulgaristan vatandaşı bir Türk… Değişik eylemler yapıyor. Hepsinin tek amacı var: Türk olduğunu anlatmak!

En son yargılandığı mahkemede Türkçe ifade vereceğini söyledi. Önce direnç gördü, sonra mahkeme ona bir tercüman temin etti. Artık yargılama Türkçe-Bulgarca devam edecek.

Türkiye medyası bunu çok önemli ve olumlu bir gelişme olarak gördü!!!

Şimdi yapılacak bir iş kaldı:

Üzeyir Üzeyirov’u Diyarbakır’a davet etmek:

-Gel kardeşim şu bizim KCK Davası’nı da izle bakalım, bizim medya da bu davayı bir görsün, tanısın… Anadilde savunma ne demektir sen onlara anlat!

Vaktiyle 1990’ların başındaAziz Nesin bunu bir kitapla yapmıştı:

“Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler!”

Aziz Ağabey DGM’de yargılandı!             

Türklere özel uygulamalar

Sıraya girip alacağınız bir ürün için paranızı hazırlamış bekliyorsunuz. Tam bu sırada sıranın dışından biri gişeye yanaşıp, parasını uzatıp alacağını alıp giderken sırada bekleyenlerden biri soruyor:

-Affedersiniz Türksünüz değil mi?

-Evet...?

Biraz da garipsemiş biçimde muhatabını yanıtlayan “uyanık” Türk soran gözlerle bakınca izah etmek kaçınılmaz oluyor:

-Herkes sırada beklerken siz hiç kimse yokmuş gibi geldiniz, işinizi halledip gittiniz de…

-…….. …… ……!!!

***

Bostancı-Fenerbahçe arasındaki sahil yolunda ikiye ayrılmış paralel yollar var. Kiremit renkli dar olanın üzerinde bisiklet işaretleri bulunuyor. Geniş olanda ise yan yana yürüyen iki insan figürü var.

El ele tutuşup bisiklet işaretli yoldan salına salına yürüyen çifti hiç tereddüt etmeden şöyle kutlayabilirsiniz

-Bisiklet yolundan hiç çıkmadan ısrarla yürüdüğünüze göre kendinizi kutlayabilirsiniz: Ne Mutlu Türküm diyene!..

***

Büyük olimpik yüzme havuzunda plastik toplarla 50 metrelik kulvarlar oluşturulmuş… Boydan boya yüz yüzebildiğin kadar…

Ama öyle olamıyor…

Büyük zahmetle kulvar iplerinin üzerinden geçerken, havuzu boylamasına yüzenlerle çarpışanların nüfus kağıtlarına bakmadan hükmü verebilirsiniz.

Siz söyleyin hangi millettendir bu insanlar?