Neden her an bir hançerle vurulacakmış gibi
duruyor kalbim?
Neden sular her an kesilebilirmiş gibi?
Neden kafam bozuk mesela?
Neden diyet yapıyorum ki ben?
Bu aralar kendimi balıketi zannettiğim için
mi?
Neden çikolata yemiyorum mesela günlerdir?
Dayanmak ve direnmek de nesi?
Ruhum bir yerlerden tanıyor seni.
Şimdi ıskalasak da birbirimizi,
mutlaka bırakmış olmalıyız zamanın bir
yerinde,
bir ara,
emprovize sevişmelerden her hangi birine
kendimizi.
Hangimiz daha fazla acıtmış olabilir bir
diğerini?
Hangimizin acı eşiği daha yüksekti?
Şimdi bu tanıdık rüzgâr öyle uzaktan
karıştırırken aklımı,
kalbim neden her an bir hançerle vurulacakmış
gibi?
Belki de yeniden yazabilmek için
-gerçekten.
Tam yerinden çekip de çıkarabilmek için
kelimeleri…
Neden aklımı başımdan alıyor bir kuşun kanat
sesi?
Ve gitmek istiyorum onun gittiği yere…
Bu kadar özgür olmak belki,
Ve belki hayallerimdeki yer, sonuçların
önemsenmediği bir sonsuzluk ülkesi.
Ve yazmaksa kadere virgül atmak gibi…
Ve bu kadar tehlikeli...
Yazdığım kadar gerçek her şey,
Yazmadığım kadar yok!
Canlanacaksın, eğer kelimelere dökersem
seni.
Bir kurşun askerken belki…
Ve kendi kelimelerimle vuracaksın beni.
Ama ben bu kadar umursamıyorum ölmeyi;
Sonumu yazacak kadar!
Gökyüzü değişik bugün...
Bütün kış baktığım bu pencereye bahar
geldiğinden beri,
filizlendiğinden beri yediverenler,
benim de içim içime sığmadığından beri,
dünden beri ya da
bir kaç saat öncesinden beri
ya da şimdi;
kendimin en kaygan zemininde, en sivri
kenarında durduğumdan beri;
Yanmaktan, yağmalanmaktan, çuvallamaktan,
saçmalamaktan, yanılmaktan, acımaktan, kaybetmekten ve ödemekten
her duygunun da bedelini, korkmadığımdan beri,
neden kalbim her an bir hançerle vurulacakmış
gibi?
Ya bu cümleler,
neden zehirli?