Elektronik sapıklık yapan okurlar
Abone olEngin Ardıç, haber sitelerinde yorum yazanlardan oldukça şikayetçi. İmzasız yorum yazan ve seviyeyi düşüren okurlara Ardıç, ateş pükürüyor. İşte Ardıç'ın eleştirileri:
Engin Ardıç, internet medyasında yorum yazan, isim belirtmeyen
ve eleştirinin dozunu ayarlayamayanlara oldukça kızgın. Ardıç,
başlıklı yazısında kızgınlığını dile getirdi..
İmzasız yazı yazmak, hele çamur atmak, hele ihbarda bulunmak en
büyük şerefsizliktir. Uyuşturucu satmaktan, kadın satmaktan bile
daha kötüdür.
Bununla elbette, 'anonim' ajans haberlerini, 'işin özü gereği'
imzasız yayınlanmak durumunda bulunan resimaltlarını, kısa notları
falan kastetmiyorum. Fikir beyan eden, yorum yapan, pislik atan,
daha da kötüsü, hakaret eden imzasızlardan sözediyorum.
Örneğin, 'karın seni aldatıyor, imza, bir dost' diye not göndermek,
o kadının yaptığından beterdir.
Bu tür bir mektup alınca önce dibine bakarım, imza yoksa okumadan
doğruca çöpe atarım.
Lakin Internet sitelerinde ister istemez insanın gözü kayıyor
bunlara...
Allah o Bill Gates denilen kefereden razı olsun ve de onun cezasını
versin, çünkü çok tehlikeli bir silah hediye etti insanlığa. Artık
mektubu yazıp, zarflayıp, pulunu yapıştırıp postaneye götürüp
atmaya gerek yok, iletişim 'bir tık ötede'...
Bu, bizlere, oturduğu yerden kahvesini yudumlaya yudumlaya ve
testislerini kaşıya kaşıya köşe yazısı attıran 'pijamalı yazar'
olma imkanı sağlıyor (deyim Fehmi Koru'nun buluşudur) ama her türlü
psikopata da hiç yorulmadan, kimliğini de gizleyerek elektronik
posta gönderme ve ruhunun çöp tenekesini boşaltma olanağı veriyor.
Hem çok kolay, hem de bedava.
O 'nickname' var ya, bütün ruh hastalarını polis ve doktor
kovuşturmasından kurtarıyor.
Ve de Türkiye, ruh sağlığı bozuk, çok bozuk bir ülke. Her dört
Türk'ten birinin ruh ya da sinir hastası olduğu üniversite
araştırmalarıyla kanıtlandı. Eh, ortalama eğitim düzeyi de ilkokul
üçüncü sınıf olunca, gelsin 'yorumlar'!... Telefon sapıkları gibi,
Internet sapıkları türedi.
Önceleri bu hastalık 'seks sitelerinin' kapsamında kalıyor, örneğin
erkek eşcinseller Ayşe, Fatma gibi rumuzlarla sağa sola aşk
mektupları gönderiyorlardı... Kendine haber sitesi süsü veren
dedikodu siteleriyle, iş 'medya' eleştirisine de döndü.
Evet, çok ciddi, yayınlayanın ve yazanın adı sanı belli haber
siteleri de var, imzasız dedikodu siteleri de. Bunların kimi
magazin takılıyorlar, kimileri de ciddi olmaya çalışıyorlar.
Basında ve televizyonda istedikleri noktaya gelememiş, 'içinde
birşeyler kalmış' bazı genç arkadaşların bir tür varolma biçimi,
bir tür yürek soğutma alanı... Bunu adlarıyla sanlarıyla yaptıkları
zaman çalıştıkları yerin kapısının önünde buluyorlar kendilerini.
Onlar da böyle anonim bir çözüm düşünmüşler kendilerince, fakat
verdikleri haberlerin kimisi sağlıksız, kimisi düpedüz yanlış.
Buralara birtakım sapıklar da yorum gönderiyorlar ve
abukluyorlar.
'Kimliğini açıkla' deyince adamın savunması hazır: Bakkaldan gazete
alırken kimlik gösteriyor muyum?
İyi ama şeker kardeşim, bakkala, aldığın gazetenin köşe yazarı
hakkında derin düşüncelerini belirtmiyorsun ki, ekmeğini ve
yoğurdunu da alıp bir an önce defoluyorsun!
Bakın nelere yolaçtılar: Bu Internet ve elektronik posta muhabbeti
yeni çıktığında, hemen her gazete yazarı, bir heves, köşesinin bir
ucuna adresini koydu... Sözde okurla doğrudan, 'interaktif'
ilişkiye girecek, hem bilgi alacak, hem eleştirilerden
yararlanacaktı...
Fakat o kadar çok sayıda sapık o kadar üzdü ki yazarları, herkes
birer ikişer köşesinden elektronik adresini kaldırmaya, ya da
gazete adresinin dışında bir posta adresi daha edinip yazışmalarını
oradan yürütmeye koyuldu, herkesin bildiği postayı da hiç açıp
bakmadı artık.
Çünkü ruh sağlığı bozuk okur, yazarın da ruh sağlığını bozmaya
başlamıştı! Okuduğunu kıçından anlayanlar, küfürler savuranlar,
ölümle tehdit edenler ve borç para isteyenler yazarların ağız
tadını kaçırmıştı.
Başka arkadaşlar adına konuşamam ama, benim hakkımda oraya buraya
yerli yersiz görüşler belirten, ya da beni çekiştiren, ya da
düpedüz haset ve nefret kusan, ya da dümdüz gidenlere bir tek sözüm
var:
Bendeniz bütün yazılarımı da mektuplarımı da adımla soyadımla
yazarım. Küfür de edeceksem imzamla ederim, mahkemeye çıkmak
gerekirse çıkarım, suçluysam cezasını çekerim.
Buncağıza yüreğiniz yetmeyecekse, kimsenin sizi adam yerine
koymasını beklemeyin.
YAZI: Engin ARDIÇ