Hep merkeze kendimi oturtarak söylemeye ve dillendirmeye
çalıştığım bir şiar vardır.
“İnsan olmanın bedeli olduğu gibi Müslüman olmanın
ayrıca bir bedeli vardır.”
Müslüman teslim olan manasındadır. Allah’ın dinine teslim olana
Müslüman deriz.
Lakin bizler bazı şeyleri farklı algılıyor ve yorumlamaya ve
şekillendirmeye çalışıyoruz.
İslam tecdid edilemez kesinlikle.
Zira İslam dini geldiği günkü gibi taptazedir.
Tecdid edilmesi gereken durum var ise o da dini yaşamaya çalışan
bizleriz.
Dini yaşamaya çalışan bizlerde zaman zaman yorulmalar
olabilir.
Namaz tembelliği, nesil yetiştirememe ataleti, tesettür
riayetlerine uymama ya da geniş davranma halleri vb. gibi.
Dinde bunların hiç birine verilemeyecek cevap yoktur.
Lakin yaşamaya çalışanlar şeytanın tuzağına farklı
sebeplerden ötürü düşerler ve kendi cürümlerince teviller ile
kendilerini dahi kandırabilecek cevaplar verebilirler.
Tuzaklar her kişinin yaşam standardı ve gücüne göre farklı
hallerde hazırlanır şeytanın askerleri tarafından.
Kimine siyaset yolu ile kimine ilim ile kimine para ve makam ile
yaklaşır ve tuzaklarına düçar kalmalarını sağlarlar. Bu örnekleri
çoğaltabilirsiniz.
Hal böyle olunca da; Sözde ahiret iddialı ama dünyacı bir yaşam
fotoğrafı sergilemiş olmaktan öte gidemeyiz.
28 Şubat döneminin horlanan bireyleri olarak dirençli olmaya
çalıştık. Omurgalı duruşlar sergileyerek siyasi, içtimai, kültürel
ve iktisadi hayatta şahsiyetli Müslümanlar olmanın örneklerini
sergiledik.
Ama yeni nesil Müslümanları bizler; sadece o dönemin
sıkıntılarını anı olarak dilimize pelesenk eyledik ve devamında ise
tevil yolu ile dini tecdid etmeye çalıştık-çalışıyoruz.
Özellikle siyasi mecralarda muvazzaf görevli kardeşlerimiz
tamamen kendi anlayışlarına istinaden dini tecdid edip gayretullaha
dokunuyorlar.
Karşısında durduğun vakit ise mevcut apoletinin gücünü
hissettirerek sana aba altından sopa göstermeye çalışıyorlar.
Sanki 28 Şubat soğuğunun yaşatmış olduğu dirayetli duruşun
kendilerinde var olduğunu zannederek sadece kılıf olarak
kullanıyorlar!
Lafta en büyük değerimiz İslam lakin tecdid edilmesi
şartı ile!
Dostlarıma söylemeye çalıştığım önemli bir şey vardır.
Kemale ermeden önce edinilen makam, para, siyasi etiket
sizin değildir. Elbet bir gün bizi terk edecek ve kemalimizle
baş başa kalacağız!
Kendini yetiştiremedikçe de cesedin kemale ermesinden
başka bir kamil kimliğe ulaşamaz insan.
Siyasette de, ekonomide de, içtimai hayatta da geçerli olan
durum; temel manada evrensel kültüre dayalı fikir sahibi ve
strateji sahibi olabilmektir.
Ne hal üzere isek karşılığını
bulacağız.
Bu hüküm doğrultusunda savrukluğumuz, dağınıklığımız, değişen
hassasiyet ve dünyevileşmemizle, bozulan kalp ve niyetlerimizle bu
halin devam edeceğini en azından kendime bakan yönüyle devam
etmeyeceğini söylüyorum!
Şubatın soğuğunu kılıf edinen bizler bilelim ki; 28 Şubat
turnusol kâğıdı gibi asıl olanla sahte olanı ortaya koydu.
Ki o zamanlara kadar, hedefi belli olan bir yapıyla mücadeleye
azmetmiş Müslümanlar için tam bir elek görevi gördü.
Elek menfezinden yerlere serpilmiş olanlardan mıyız yoksa elek
menfezlerini tıkayabilecek yürek ve iman büyüklüğüne mi
sahibiz?