Ülkemiz son zamanlarda çetin sınavlardan geçiyor.
Türkiye’nin gelişmesini, güçlenmesini istemeyen
şer odakları hem dışarıdan hem de içeriden
saldırıya geçiyorlar.
Memleketimizin en uzun kara sınırına sahip olduğumuz
Orta Doğu’da ise stratejik neme
haiz gelişmeler yaşanıyor. Dolayısıyla buradaki olaylara
sessiz kalamadık ve sahaya inmek zorunda kaldık.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de geçmişten kuyruk
acısı olan Yunanistan ufaktan ufaktan
kendince diş gösteriyor.
Dünyanın bütün devletleri sınırımızda cirit
atıyor. Geçtiğimiz günlerde öldürülen teröristler
arasında Hollanda’dan Japonya’ya kadar
onlarca ülkeden insan yer aldı.
Sınırlarımız adeta dünyanın güç denemesi yaptığı bir
coğrafya parçasına dönüştü.
Bütün bu olan bitenler karşısında devletimizin yetkili kişi ve
kurumları gereken tedbirleri alarak tehlikeleri savuşturmaya
çalışıyor. Hem ekonomik hem de askeri alanda büyük bir
mücadelenin içine girdik.
Bu öyle bir mücadele ki Genelkurmay Başkanımız bizzat
sınıra giderek birlikleri sevk ve idare ederken
Cumhurbaşkanımız Erdoğan seferberlik
ilanından söz ediyor.
Anlayın artık ne kadar büyük bir mücadelenin içine
girdiğimizi…
Heyhat, gelin görün ki sanki bu anlattıklarımız
yaşanmıyormuş gibi, devletimiz tarihinin en büyük
saldırısı altında değilmiş gibi gelişmeler de
yaşamıyor değiliz.
Kanaat önderi olarak kabul ettiğimiz, severek takip edip
dinlediğimiz, bir topluluğun liderliğini yapan, ilim
tahsil etmiş insanların açıklamaları birilerinin
iteklemesiyle maalesef gündem değiştirmeye ya da
pusuda bekleyenlere fitne malzemesi olarak yetiyor
da artıyor.
Murat Bardakçı’nın da zikrettiği şekilde seneler
öncesinde sorulana verilen cevap niteliğinde olması bile maksat
şaşırtmaya ve pusuda bekleyen fitne meraklılarına
yetiyor!
İslam’a karşı, Müslümanlara
karşı vurabilecekleri her fırsatı değerlendirerek merakla internet
başında bekleyen fitne mekanizmasının Ebu Cehilleri, Velid
bin Muğireleri dış mihraklara karşı verdiğimiz çetin
mücadeleye içerden destek vermiş oluyorlar.
Aklı başında olduğunu zannettiğimiz kalem
sahipleri de bütün bunları bir malzeme olarak
köşelerine taşımaları
neticesinde fitnecilerin çabalarına payanda
olmuş oluyor.
Söylemin maksadını ve yönünü değiştirmek için hazırda bekleyen
fitneye iştahı kabarmış sırtlanların sosyal medya
üzerinden mukayese ile hocaları karşı karşıya getirerek
oluşturdukları nifak zemini görülmüyor
mu?
Hepsinin bir araya gelerek irfan-iman
birliğinden doğacak kuvvet ve güçle,
millet-ümmet ve vatan için uğraş vermeleri yerine
ayrı düşmeleri İslam’ın imtihanı olsa gerek!
Böylesine çetrefilli, böylesine tehlikeli zamanlarda bu rekabet
ne kadar doğru!?
Evet, söylediğiniz doğru, belki haklılık payınız var ama böyle
bir zamanda böylesine açıklamalar yapmak sadece size değil
vatana, millete ve en önemlisi de dine
zarar veriyor. Ortalığa fitne tohumları ekmek
isteyenlerin ekmeğine yağ sürülüyor adeta…
Öylesine anlaşılmaz bir durum yaşıyoruz ki aklıma komplo
teorileri de gelmiyor değil. Hani meşhur bir komplo teorisi var
“zihin kontrolü” diye. Zihin kontrolü yöntemiyle
mi ayrı düşmelerinin seyri belirleniyor demekten kendimi geri
alamıyorum!
Çünkü ilim sahibi olan insanların, arkasında bir cemaat olan
hocaların attıkları bir tweet ya da beyanat ile karşı
karşıya gelmeleri böyle bir zamanda normal değil!
Sebep her ne olursa olsun hassas dönemlerden geçiyoruz.
Milletin enerjisini memleketin birlik
ve beraberliği yönüne sevk etmemiz
gerekiyor. Heyecan ve sevgiyle,
toplumun önde gelen şahsiyetlerinden; memleket için faydası
olan birlik-beraberlik açıklamaları bekliyoruz.
Son bir hatırlatmayla yazıma son vermek istiyorum.
Fatih Sultan Mehmet,
İstanbul’u fethetmek için surlara dayandığında
Bizans’ın papazları içeride meleklerin
cinsiyetini tartışmakla meşguldüler. Sonuçta ellerinde
ne melek kaldı ne de İstanbul.
Haddimi aştığımın farkındayım lakin benim gibi
bir cahil bile buna istinaden şunu söyleyebilir; "eğer biz de bir
an önce bu sürecin farkına varamazsak elde ne yorgan kalır
ne de kaynana…"
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser