Ekşi Sözlük'ü Egemen Bağış'ın bakara makarası kurtaracak!
Abone olEkşi Sözlük'ün yaşadıklarını anlatan Sedat Kapanoğlu, mahkemelerin ifade özgürlüğünü sıfırlayan bir tutum aldıklarını anlatırken Egemen Bağış'ın "bakara makara" ifadesini örnek verdi...
İNTERNETHABER.COM
Ekşi Sözlük'ün kurucusu ve sahibi Sedat
Kapanoğlu, Radikalsinden Ezgi Başaran'a
yaptığı açıklamalar ile gündemde. Sözlük yazarlarının ve
Kapanoğlu'nun karşı karşı kaldığı ceza davalarının konuşulduğu
röportajda mahkemelerin aldığı son kararlar masaya yatırıldı.
EGEMEN BAĞIŞ'IN BAKARA MAKARASI'NI EMSAL GÖSTERECEĞİZ!
"Dine hakaret" gerekçesiyle çok sayıda dava ile boğuşan Ekşi Sözlük'ün yaşadıklarını anlatan Kapanoğlu, mahkemelerin ifade özgürlüğünü sıfırlayan bir tutum aldıklarını anlattı. "Benim Ekşi’deki yazılarım nedeniyle memleket ateşe filan verilmedi. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyen adam için bir mahkeme takipsizlik kararı verdi. Nasıl?" diye soran Kapanoğlu, mahkemeye itirazda bulunacaklarını ve Egemen Bağış'ın ses kayıtlarında kullandığı "bakara makara" ifadelerini emsal gösterecekelrini söyledi. Mahkeme Bağış hakkında açılan davada sözkonusu kayıt için takipsizlik kararı vermişti.
EN İYİ KÜRT ÖLÜ KÜRT'TÜR İÇİN TAKİPSİZLİK, NASIL?
Yargılandığınız 216’ncı maddede halkın bir kesimini
diğerine karşı tahrik ederek kamu için açık ve yakın bir tehlike
oluşturma şartı var. Siz bu şartı nasıl yerine getirmişsiniz hâkime
göre?
Dediğim gibi hâkimin yazılı bir gerekçesi yok ama gayet açık ki
yazdıklarım nedeniyle kamu için bir tehlike oluşmuş değil. Benim
Ekşi’deki yazılarım nedeniyle memleket ateşe filan verilmedi. Somut
olarak bir tehlike yaratmış olmam gerekiyordu. Güncel bir örnek…
“En iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyen adam için bir mahkeme takipsizlik
kararı verdi. Nasıl? Bu cümleyle kamuya tehlike oluşmadı diyerek.
Dolayısıyla aslında sırf bu somut tehlikenin yokluğu nedeniyle
kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi gerekiyordu. O yüzden
verdiği karar hukuksuz bir karar.
CEZA İÇİN SOMUT TEHLİKE OLUŞTURMAK
ŞARTI VAR
Peki bu karara itiraz ettiniz mi?
Elbette. İtiraz dilekçemizde de ‘Bakara-makara’yı emsal
gösterdik.
Gerçekten mi?
Tabii tabii. Çünkü “Açıyorum Google’ı, Bakara-makara bişey
sallıyorum” diyen Egemen Bağış hakkında, tehlike oluşmadığı için
ortada suç yoktur diye takipsizlik verildi. Ki çok da doğru bir
karar. Çünkü suçun gerçekleşmesi için gerekli şart, somut tehlike
oluşturmak.
Dinle ilgili yazdıklarınızın sorun yaratacağını tahmin
etmeyecek kadar bu ülkeyi tanımadığınızı düşünüyor
musunuz?
Benim tanıdığım ülkenin çok değiştiğini düşünüyorum. Ben bunları
yazdığım zaman 2007 yılıydı, hatta 2004’te yazdıklarım bile var. Bu
konuları tartışmanın hep belli bir seviyesi vardı. Şimdi deniliyor
ki bu konuları hiç açmaya yeltenme. Zaten ben yeltenemem. Çünkü
yaparsan sana patlatırız bir şey deniliyor. Yani ben bunu
anlıyorum. Artık kesinlikle sınırlarımı bilmiyorum.
DÜNYAYA GÖRE HAK OLANLAR BU DEVLETE
GÖRE SUÇ
Nasıl yani?
Ne dersem suç sayılır, ne dersem eleştiri sınırları içinde kalır,
ne dersem fikir ifade özgürlüğü kapsamına girer… Bunların
arasındaki ayrım şu anda benim tarafımdan bilinmiyor! Çünkü
hakkımda verilen kararın mantıksal bir dayanağı yok. Bu demektir ki
bana ve dünyada birçok ülkenin hak ve hukuk anlayışına göre sıradan
ve son derece normal sayılabilecek eleştiriler bu devlet tarafından
suç sayılabiliyor. E o zaman bu devletin bir daha hangi sözümü yine
suç sayıp saymayacağını bilemem. Deneyip öğrenme taraftarı da
değilim açıkçası. Hatta geçmişe yönelik dinle ilgili yazdıklarımı
da sileyim diye düşündüm. Çünkü ortada bir de Fazıl Say örneği var.
Son derece yaygın bilinen bir alıntı yaptığı için ceza aldı. Ve ben
mesela Fazıl Say’ın yaptığı alıntının ne olduğunu bile gazeteye
söylemekten imtina ediyorum işte şimdi. Devletin 216’ncı maddeyi
kullanmaktaki amacı da bu bence.
AMAÇLARI SUSTURMAK!
Nedir amacı?
Kendi nezdinde sakıncalı bulduğu konuların hiç konuşulmamasını
sağlamak. Susturmak. Benim bu düşürüldüğüm durum, tam olarak
istenilen durum. Bana diyorlar ki, devlet her zaman böyleydi,
istemediğini sustururdu. Tamam ama bence farklı fikirlere
tahammülsüzlük boyut atlamış durum. Susturma işi belli bir
sistematik içinde ve seri biçimde hallediliyor. Örneğin bizim dava
aralıkta görülmeye başlandı, nisanda sonuçlandı. 40 kişiyi ışık
hızıyla yargıladı. Din konusunda fikir beyan ettiği anlaşılan bu
kişilerin bir daha bir şey yazarken 40 kez düşüneceği, örneğin
benim önümüzdeki 5 yıl beyan etmeyeceğim ortada.
HUKUKSUZ VE TERTEMİZ BİR SANSÜR
SİSTEMATİĞİ
Bu davanın sonucu Ekşi’deki diğer yazarlarda tedirginlik
yarattı mı?
Bu sadece Ekşi Sözlük meselesi değil, bir ülke olarak kan
kaybediyoruz. İfade özgürlüğü son dönemin en çok darbe alan
değerlerinden, temel haklardan biri. Elbette Ekşi’deki yazarlardan
da tedirgin olanlar olabilir. Twitter’da da daha temkinli
davrananlar olduğu gibi. Hukuksuz ama tertemiz bir sansür
sistematiği ile karşı karşıyayız.
AYM VE AİHM'E
GİDECEĞİZ
Alabildiğiniz bir önlem var mı bu sistematiğe
karşı?
Yok elbette. Ama davanın özelinde ilk etapta itirazımızın kabul
edilmesini bekliyoruz. Olmazsa Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ye kadar
davayı takip edeceğiz. Bu arada şimdi sana bu anlattıklarım
yüzünden de nasıl bir lince maruz kalacağımı bilmiyorum, bir de
işin bu yanı var.
Ne var şimdi linç edilecek?
Mantıklı bir sebep olmasına gerek yok. Benim için olağan hale
geldi, ne desem hatta ne demesem sosyal medyada bir kesim
tarafından linç ediliyorum. Dinle ilgili yazdıklarım çıkarılabilir
ya da milliyetçiler “Ülkeni AİHM’ye şikâyet edemezsin” diyebilir.
Her şey olabilir artık.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN