Hadd-i zâtında kim olmazsa edib
Feleğin sillesi eyler te'dib. (Nabi)
Setr eder ayıbın insanın hep
Ne güzel nâme imiş sevb-i edep. (Sümbül-Zâde Vehbi
Efendi)
İki güzel beyit ile başlamak istedim bu günkü yazıma…
Kültürümüzde var olan tasavvuf ve onun eğitilerini çok iyi
bildiğim söylenemez. Lakin güzel ve doğru olanı her insan gibi
gördüğümde ya da duyduğumda ayırt edebilirim çok şükür.
Tasavvufî yaşantının merkezinde olan dergâhların kapılarını
“Edeb Ya Hu!“ levhaları süsler.
Bu bir ihtardır ve buraya gelirken edebinle gir ve edebinle
davran mesajıdır.
Kültürümüzdeki nezaketin de zirve noktalarından birisidir.
Birini sözlü olarak ikaz etmek yerine sessizce gözü önüne
yerleştirilen bir mesaj ile hiçbir kırgınlığa mahal vermeden daha
hiçbir şey olamadan uyarmanın güzel bir yolu ve örneği…
Edep, insanın ahlaki ölçülere uygun güzel söz, hareket ve
davranışlarından ibarettir.
İnsanda bulunması gereken en önemli vasıf edepten başka bir şey
değildir.
Hz. Hızır’a atfedilen bir söz vardır”… Allah’ın kapısı herkese
açıktır. O kapıya edeple gelen, lütufla gider."
Edep hem insanların kişiye karşı saygı beslemesine sebeptir hem
de yaratanın kuluna lütuf ile muamele etmesine vesiledir.
Son dönemlerde ekranlardan seyrettiğimiz rezaletlerin ve
cehaletler zincirinin ardından kendime sorduğum ilk sor şuydu;
İnsanı insan vasfına sokacak olan sır nedir?
Gördüm ki bu sır edep içerisinde mevcuttur. Ne kadar ilminiz
olursa olsun ya da hangi makama gelmiş olursanız olun insan olma
sırrına sizi vasıl edecek şey edeptir.
Malumunuz Efendimizin birçok lakabı vardır bunlardan birisi de
Habib-i Edib’tir.
Habib-i Edib; Çok edepli ve çok sevgili demektir.
Bu demek oluyor ki edebin de merkezinde tıpkı kâinatın
yaratılmasında olduğu gibi sevgi vardır.
Yüreğinde “sevgi” olmayanın da edepli olması düşünülemez.
İnsanları sevecek ki değer versin.
İnsanlara değer verecek ki onlara karşı edepli davransın.
Lakin bu sevgi kişinin kendi anlayışı içerisinde çizdiği
sınırlardan oluşursa hemen fire verecektir.
Dilini ve davranışlarını hiçbir kurala ve inanca
dayandırmayanların halleri ortadadır.
Hele de bulunduğu makamın nerede olduğunu bile farkında
olmayanların o makamlarda oturmaları ve onca edepsizlikten sonra
hala insanların yüzüne bakarak edepsizliklerine pirim aramaları
beni ve bu toplumun bireylerini kahretmiştir.
İlim meclislerinde aradım, kıldım talep
İlim geride kaldı ille edep ille edep. (Yunus Emre)
Allah bizi edepsizlerden kurtarsın vesselam!