Economist genel seçimin galibini ilan etti!
Abone olİngiliz Economist dergisi, sayılı günler kalan seçimin nabzını tuttu, "Dış politika felaket. Ekonomi yavaşladı. Ama bunlar AK Parti'yi seçimi kazanmaktan alıkoymayacak" dedi.
İngiliz Economist dergisinin bu
haftaki sayısında Türkiye'de yaklaşan genel seçimle ilgili olarak
"Türkiye'nin bir yol ayrımında olduğuna" vurgu yapan yapan bir
makale yer alıyor.
"Erdoğan ve Türkiye için büyük bir an" başlığı kullanılan
yazıda, AK Parti hükümetinin dış politikası, ekonomi ve Kürt
politikası ayrı başlıklar altında inceleniyor.
Economist'in yazısı "Dış politika bir kibir felaketi.
Ekonomi yavaşladı. Ama bunlar Recep Tayyip Erdoğan tarafından
kurulmuş olan AK Parti'yi seçimi kazanmaktan
alıkoymayacak" ifadeleriyle başlıyor ve hemen ardından
Türkiye sokaklarının seçim öncesi görünümü tasvir ediliyor:
"SEÇİMLER BÜYÜK ÖLÇÜDE ADİL"
"Türkiye'ye demokrasinin tehdit altında olduğu eleştirileri
yöneltiliyor, ama seçim zamanı sokaklar böyle görünmüyor. Köylerde
yüzlerce, kentlerde onbinlerce kişi, siyasilerin konuşmalarını
dinlemek için sokaklara iniyor. Ülke [siyasi partilerin]
bayraklarıyla bezeli. Son seçimlere katılım oranı %80'in
üzerindeydi- ve sık sık sandıkta hile yapıldığı iddiaları ortaya
atılsa da- seçimler büyük ölçüde adil."
MAKALEYE GÖRE SEÇİMİN GALİBİ BÜYÜK OLASILIKLA AK
PARTİ
7 Haziran seçiminin galibinin büyük olasılıkla AK Parti olacağının
belirtildiği makalede, AK Parti'nin 2001'den bu yana aralıksız
kazandığı seçimlerin de bir dökümü de yapılıyor.
Ancak ardından AK Parti'nin sorun yaşamaya başladığı konulara
değiniliyor; son 10 yıl güçlenmiş olan ekonominin durgunluğa
girdiği, işsizliğin arttığı, dış politikanın büüyk bir yenilgi
olduğu ve Kürtlerle hükümet arasındaki barış sürecinin de bıçak
sırtında olduğu hatırlatılıyor.
Tüm bunlara ek olarak Erdoğan'ın anayasayı değiştirerek güçlü bir
başkanlık sistemi kurmak istediğini belirten dergi, "Genel
seçim Erdoğan'ın bunu yapıp yapamayacağını belirleyeceği için,
Türkiye'nin geleceği açısından çok şey ifade ediyor"
yazıyor.
"EKONOMİK BÜYÜME YAVAŞLADI"
Economist, AKP'nin popülerliğinde ekonominin büyük bir önemi
olduğuna dikkat çekiyor: "AKP'nin en güçlü atağı, ülkeyi neredeyse
iflasın eşiğine sürüklemiş olan koalisyon hükümetlerinden sonra ve
IMF'nin 2001 kurtama planı döneminde göreve gelmiş olmasıydı."
2001'den bu yana enflasyonun düştüğü, gayri safi yurtiçi hasılanın
(GSYH) ve dış yatırıımların arttığı, Türkiye'nin 10 yıl içinde
dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefi olduğu belirtiliyor.
Ancak Economist bu olumlu verileri sıraladıktan sonra, ekonomik
büyümenin hızlı bir düşüş yaşadığını vurguluyor.
Bir grafik eşlinde, GSYH ve Türk lirasının dolar karşısındaki
düşüşü yavaşlamaya örnek olarak gösteriliyor.
Makalede, Türkiye ekonomisinin emlak ve inşaat sektörüne
bağımlılığı bir zayıflık olarak yorumlanırken, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın Merkez Bankası'na yönelik çıkışlarının da yabancı
yatırımcının güvenini zedelediği belirtiliyor ve "Kredi
derecelendirme kuruluşlarının, Türkiye'nin puanını gözden geçirmesi
sürpriz değil." deniliyor.
İçgücüne katılım oranının düşüklüğü ve yüksek teknoloji ürünlerin
üretilmemesi, Türkiye ekonomisiyle ilgili sıralanan diğer olumsuz
noktalar arasında.
"ERDOĞAN'IN 3 YIL ÖNCE ALKIŞLANAN DIŞ POLİTİKASI,
BAŞARISIZLIĞA UĞRADI"
Türkiye'nin dış politikasının da incelendiği yazıda, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın dış politikayı, ülke içinde destek toplayabilmek
amacıyla şekillendirdiği yorumu yapılıyor.
Dergi Erdoğan'ın söyleminde Batı karşıtlığının giderek artırdığını,
mezhepsel Sünni ve milliyetçi duygulara oynadığını belirtiyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi'nden (EDAM) Sinan
Ülgen'in "Erdoğan yerel amaçları için dış politikayı gasp etti"
ifadesine de yer veriliyor.
Yazı şöyle devam ediyor: "Üç yıl önce Erdoğan'ın dış
politikası Batı ve Orta Doğu'dan alkış almıştı. Ama şimdi bu
politikanın bazı kolları başarısızlığa uğradı. Suriye'deki Kürtleri
desteklemekteki isteksizliği Batı'da ayıplandı. Mısır'da
Mursi darbeyle indirilmiş ve Suriye'de yönetim hala Esad'ın
elindeyken, Türkiye Arap dünyasına model ülke olarak görülmekten
uzaklaşıyor. Şu an Mısır, İsrail, Libya ve Suriye'de, ayrıca Ermeni
Soykırımı'na yönelik tartışmalar yüzünden Avusturya ve Vatikan'da
elçisi bulunmayan garip bir pozisyonda".
Yazıda bu durumun, Erdoğan'ın ülke içinde destek kaybetmesine de
neden olduğu ifade ediliyor.
KÜRTLERİN PARLAMENTODA SANDALYESİ OLACAK MI?
Makalenin son ve Kürtlerle ilgili olan bölümü, Erdoğan'ın ülkedeki
15 milyon Kürtle barış girişiminin takdir edilmesi gerektiğini
ifade ederek başlıyor: "Erdoğan, PKK'nın tutuklu lideri
Abdullah Öcalan ile görüşerek, Kürtlerle anlaşma sağlayabilmek için
önceki liderlerden çok daha fazlasını yaptı. [...] Ancak Öcalan ile
gecelekte yapılacak görüşmeler, hükümet gerçek bir yetki devri
teklif etmediği sürece- meyve vermeyebilir."
HDP'NİN BARAJI AŞMASI
Yetki konusunda kilidin de Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP)
parlamentoya girmesiyle çözüleceği belirtiliyor.
Economist'e göre HDP'nin %10 barajını aşıp meclise girmesi halinde
Kürtler anaakıma yaklaşabilir; ancak mecliste temsilcileri olmazsa
barış süreci sona erebilir.
Yazıda "HDP seçim barajını aşamaz da oyları diğer partilere
dağıtılırsa, Erdoğan nihai ödülüne, yani anayasayı değiştirecek
milletvekili sayısına ulaşıp güçlü bir başkanlık sistemine
kavuşabilir." deniyor.
"ERDOĞAN'IN GÜÇLÜ BAŞKANLIK PLANLARI TEDİRGİN
EDİCİ"
1982'de askerler tarafından yazılmış olduğuna dikkat çekilen
anayasanın değiştirilmesinin çok da kötü bir fikir olmayacağı
belirten Economist, devamında ise şöyle bir eleştiride
bulunuyor:
"Erdoğan'ın güçlü başkanlık planları tedirgin edici. Gücünü kontrol
edebilecek mekanizmaları ortadan kaldırdı. Yaklaşımı çoğunlukçu ve
ayrıştırıcı. [...] Kendisini eleştirenleri eziyor. Eleştiride
bulunan gazetelere vergi cezaları getiriliyor, köşe yazarları işten
kovuluyor. Türkiye, geçen yıl 40 gazeteci salıverilene kadar,
dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülkeydi."
"TÜRKİYE YOL AYRIMINDA"
Yazıda hükümetin sosyal medya ve internet yasaklarına, 2 yıl önce
yaşanan Gezi protestolarına sert müdahalesine, Gülen cemaati ile
arasındaki çatışmaya, yolsuzluk iddialarına, hükmetin hukuk ve
polis üzerindeki kontrolünü artıran yeni yasalarada değiniliyor ve
Türkiye'nin bir yol ayrımında olduğu ifade ediliyor:
"Bir tarafta Türkiye'deki karşıtlarını daha da çok ezip,
Batılı müttefiklerine daha da çok meydan okuyabilecek güçlü bir
otokratik başkan; diğer tarafta ise ülkedeki muhalifleri de içine
alacak, ekonomiyi reforme etmeye gönüllü, daha uzlaştırıcı bir
hükümet ihtimali var. Bazı Türkler ve Kürtlerin fark
ettiği üzere, ikinci yolu kolaylaştırmanın yolu, HDP'nin meclise
girmesinden geçiyor