Sancılarla dolu yıllar yaşıyoruz.
Ve bu sancılar son yıllarda zuhur etmiş değil.
1839’dan itibaren sancı dolu yılların çamur bataklığında
saplanmış debeleniyoruz.
Bizi bu coğrafyada çamur bataklığına kademeli olarak acele
etmeden soktular.
Önce ayaklarımız sonra diz seviyesine ulaşan çamurun soğukluğu
ve boğazımıza kadar nefes almamızı engelleyecek kadar…
Kim soktu neden soktu?!
Üst akıl diye tabir edilen İngiliz-Yahudi medeniyeti
ilmek ilmek içimizdekilerle bizi çamura soktu.
Çünkü dünya muvazenesinde kendisine tek rakip İslâm medeniyetini
gördü.
İçimizdekileri devşirme yolu ile başladı ve devamı
geldi..
Kademeli olarak dedik ya;
Peki, nasıl yaptılar?
Sırasıyla Tanzimat, Meşruiyet ve Cumhuriyet
kademelerinden yol alarak devşirmiş olduklarının eliyle bu toplumu
mazi ile bağlantıya geçemeyecek kadar kör ve sağır ve dahi yabancı
hale getirdiler.
Tarihi, iktisâdi, toplumsal, siyasî, ticarî ve kültürel
çalkantılar yaşatarak bu kademelerin etkilerini toplumumuza zerk
ederek çamur bataklığında nefessiz bırakmaya çalıştılar.
Dostoyevski der ki; “Batıyı da oluşturan bir batı
düşüncesi vardır!”
İngiliz-Yahudi medeniyeti batıyı nasıl şekillendirdiyse bu
toplumun bireylerini de mazisine yabancı kalmakla ve uygulamış
olduğu kademeleri devşirme insanlarla yaptı-yapmaya çalıştı.
Fikir yoksunluğuna ve matlığına hapsolmuş devşirme bireylerin
gafletleri bu coğrafya üzerinde sadece Batı’nın ya da
İngiliz-Yahudi medeniyetinin mirasını oluşturmaktan ibaret hale
geldi.
Batı düşüncesini tanımadan, sadece batılılaşma çabası ve
sevdası içerisinde olan bu gafil bireylerin yetiştirdiği nesiller
günümüzde de yaşamaya devam ediyorlar!
FETÖ'nün darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi
milletimizin mücadelesine (memleketin dört bir yanında olduğu gibi)
salâlarla tekbirlerle destek veren müezzinlerimizin tartaklanma
görüntüleri İslâm coğrafyasında yaşayan herkesi derinden
yaralamıştır.
Bu elim olayın en az darbenin yarattığı tahribat kadar tehlikeli
sonuçlara gebe olabileceği bilinmelidir.
Olayın faillerinin hukuk tarafından derdest edilmemiş olması,
olayın vicdanlarda açtığı yaranın kapanması anlamına gelmeyecektir
asla.
Toplumsal barışı ve 15 Temmuz ruhunu engelleyici olaylara
sebebiyet verebilecek kişilerin elini kolunu sallayarak sokakta
dolaşması kimi toplum vicdanı tarafından makul
karşılanmaktadır!
Bu olayı münferit bir olay gibi değerlendirmek yerine
apaçık İslam düşmanlığı ve darbe yandaşlığı olarak değerlendirmek
gerekmektedir!
Kademeli devşirmelerin nesilleri batırılmış olduğumuz çamur
bataklığından kurtulmamızı istemiyorlar!
Benim kanaatimce özellikle eski Cumhurbaşkanı Sezer döneminden
sonra başlamış olan diriliş sancıları Tanzimat, Meşruiyet ve
Cumhuriyet çocuklarını rahatsız etmeye başlamıştır.
Çünkü bu tarihten itibaren mazisi ile barışma çabası içerisine
girmiş ve bataklığın farkına varmış bir nesil yetişiyor.
Bu neslin bataklıktan tam olarak kurtulabilmesi için
bütün refleksleri İslâmî olmalı ve mazisinin mirasını inşa etme
gayreti ile dolu olmalı.
Bu refleksleri üretebilmenin, çoğaltabilmenin formülü, gördüğüm
fotoğrafa istinaden söylüyorum, Cumhurbaşkanımız Tayyip
Erdoğan tarafından kademeli olarak topluma işlenmeye
çalışılıyor.
Kesinlikle doğrusunun bu olduğu noktasında mutmainim.
Zira kademeli olarak yabancılaştırılan bu toplum bir gecede
bataklıktan çıkarılamaz.
15 Temmuz gecesi ve sonrası göstermiştir ki bu coğrafyanın
sakinleri mazisi ile bağlantı kurabilmenin ve nefes alabilme
özgürlüğünün çabası içerisindedir.
Tanzimat, Meşruiyet ve Cumhuriyet neslinin çocuklarının son
tekmeleridir Sala okuyanlara.
"Düşman ancak düşmanın oyunuyla alt
edilebilir!"
Bunu çözen bir liderle devam ediyoruz yolumuza…