Dünya kamuoyunu bilgilendirme panel programı düzenlendi
Abone olTürkiye hakkında Dünya’nın çeşitli ülkelerinde yürütülen olumsuz algılara yönelik ve özellikle gurbetçi olarak yaşayan Türk vatandaşlarının bu sebeple karşılaştığı haksızlıklar nedeniyle Dünya kamuoyunu doğru bilgilendirme ve farkındalık amaçlanan online bir panel programı gerçekleşti.
Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak öncülüğünde ve İletişim
Uzmanı Taner Akkuş moderatörlüğü ile gerçekleşen panel, Dünyanın
dört bir yanında Türkiye için önemli hizmetlerde bulunan STK
temsilcisi gurbetçi Türk’lerin de online olarak katılarak ve
siyaset, sağlık ve ekonomi başta olmak üzere bir çok alanda ülkemiz
hakkında yanlış bilinen ve merak edilen söz konusu O konular masaya
yatırılarak uzmanlar tarafından cevaplandı.
İstiklal Marşı ile başlayan programda Moderatör İletişim Uzmanı
Taner Akkuş, ‘Ülkemizi özellikle de Devlet büyüklerimizi
itibarsızlaştırmak için sistematik bir şekilde yürütülen algı
operasyonlarını kaygı ile gözlemliyoruz. Devletimiz doğru hizmet ve
doğru politikalar yürüttüğünden dolayı her zaman tüm Dünyada göz
önünde oldu, olmaya da devam edecek. Bu sebepledir ki, “meyve veren
ağaç taşlanır” ilkesince yürütülen algıları illegal yapılanmaların
veya uzantılarının eylemleri olarak görüyoruz. Allah Devletimize,
vatanımıza ve topraklarımıza zeval vermesin. Türkiye için
gerek ülkemizde gerekse de Dünyanın dört bir yanında samimiyetle
çalışan yetkililer ile tüm destekçilerine selam olsun’ diyerek
panel programını başlattı.
İşte O algılardan öne çıkanlar ve gerçekleri;
Ukrayna-Turan Türk Kültürü Derneği Başkanı Uzm. Dr. Turan Tosun,
‘Mevcut dünya düzeninde yer alan Devletlerin oluşturduğu birlikler
dikkate alındığında uluslararası konjonktür de; bir bütün olarak
Türk Dünyası Devletlerinin az gelişmiş olarak algılanmasının nedeni
nedir?. Günümüz de her bir yetişkin bireyin kendisini, milletinin
örf, adet, gelenek, görenek ve kültürel mirasçısı olarak görmesi
şarttır. Türk dünyası gençlerinin değerleri, kendi milletlerinin,
manevi değerleri ve genel değerlerini harmanlanması üzerine yapılan
çalışmalarını yeterli düzeyde olmadığı algısı da çok yaygın. Bunun
nedeni nedir?’ dedi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Eski Türklerdeki
devlet yapısının temelinde dört unsur vardır. Bunlar; halk,
özgürlük, ülke ve kanundur. Halk, boyların bir araya gelmesiyle
oluşmuştur. Bağımsızlık ve adalet, Türklerin tarih boyunca büyük
önem verdiği bir unsurdur ve bunun için mutlak bir devlet yapısı
gereklidir. Ayrıca her Türk devleti belirli bir arazi üzerinde
kurulmuştur ve Türk devletleri kanun anlamına gelen töre
hükümlerine göre idare edilmişlerdir. Adalet, eşitlik ve insanlık
törenin değişmeyen hükümleridir. Bu hükümler kişi hak ve
hürriyetlerini güvence altına almaktaydı. Fakat Türk devletleri
SSCB döneminde uygulanan politikaların bir sonucu olarak bu temel
devlet yapısını ve kültürünü asimile ettiler. Bunun sonucu olarak
bu devletler öz varlıklarını sergileyemediği için az gelişmiş
olarak görülmektedirler. Türk dünyası gençlerinin değerleri,
kendi milletlerinin, manevi değerleri ve genel değerlerini
harmanlanması konusunda yapılan çalışmaların mevcut olduğunu
belirtmemiz gerekir. Ancak bu konuda yapılan çalışmaların yeterli
düzeyde olduğunu söylemek tabiî ki mümkün değildir. Bunun en önemli
sebebi, Türk dünyasının çok geniş bir coğrafyaya dağılmış
olmasıdır. Belirtmiş olduğunuz, Türk Dünyası Devletlerinin az
gelişmiş olduğu algısı evet maalesef söz konusudur. Ancak bu
algının son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti öncülüğünde olacak
şekilde önemli ölçüde değiştiğini söylemem gerekir. Küreselleşme
adı altında başka toplumların kültürleri, gelenekleri adetleri ve
töreleri bize sanki gelişmişlik ve modernlik olarak sunulup kabul
ettirilmektedir. Bu sebepten dolayı bazı güçler tarafından kendi
Türk kültürümüz ile ilgili çalışmalar bilerek engellenmektedir.
Gençlerimiz bu sayede kültürümüzü, adetlerimizi, gelenek ve
göreneklerimizi öğrenememekle birlikte konu hakkında çalışma
yapamamaktadırlar. Yapılan son araştırmalara bakıldığında
Avrupalılaşma ve Amerikalılaşmanın gelişme ve modernleşmenin temeli
olduğunu görüyoruz. İnşallah gelecekte az gelişmiş Türk Dünyası
algısının yerini gelişmiş Türk Dünyası algısı alacaktır. Bunun için
her birimizin daha fazla çaba ve gayret göstermesi yurttaşlık
görevimizdir.’ açıklamasında bulundu.
Azerbaycan-İnce Makam Programcısı Araştırmacı Yazar Melike
Nazlı
Aslanzade, ‘Türkiyede 200’ün üzerinde üniversite olduğu biliniyor
ve her yıl binlerce mezun olan genç, işsiz kalıyor. Karşılaştığımız
olumsuz algılardan en önemlisi de: ’Gençler Türkiye’de asla durmak
istemiyor’ algısıdır. Neden istihdam edilemiyor ve neden Türkiye’de
diplomalı işsiz sayısı artış gösteriyor?’ sorusunu dile
getirdi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Son 20 yıl
içerisinde Türkiye’de üniversite sayısı çok artmıştır. Üniversitesi
olmayan il sayısı yok denecek kadar azdır. Üniversite sayısının
artmasının doğal sonucu olarak da üniversite mezunu olan kişilerin
sayısı artmıştır. Sorunuzda belirtmiş olduğunuz on binlerce kişinin
mezun olunca işsiz kalması diye bir durum söz konusu değildir.
Ancak mezun olan her gencin iş bulması da söz konusu değildir.
Bunun en önemli nedenleri; toplumda çok sayıda gencin üniversite
mezunu olması olduğu kadar, üniversitelerin ilgili bölümlerinin
istihdam ihtiyacına göre tam olarak belirlenmemiş olması da
etkilidir. Yurt dışına gitmek isteyenlerin önemli bir kısmı da
işsizlikten değil işini ve eğitimini daha da geliştirmek
isteyenlerden oluşmaktadır.’ bilgisini verdi.
Hollanda-Beyazay Derneği Şube Başkanı Aynur Gül Çakır, ‘Yurtdışında
yaşanan bir sağlık sorunu için Hollanda’da yaşayan bir vatandaşımız
soruyor: “Türkiye’mizde giderek büyüyen ve Dünya ülkelerine öncülük
eden sağlık sektörü maalesef bir Avrupa devleti olan Hollanda’da
sınıfta kaldı. Geçtiğimiz günlerde akut lösemi teşhisi konan
ardından kemoterapi uygulanan ve başka komplikasyonlara yol açmamak
için uyutulan bir kızımız için artık yapılacak bir şey yok diyerek
2 Şubat salı günü saat 16.00 da fişi çekme kararı alınıyor.” Bu
durum biz Türkler için özellikle manevi açıdan kabul edilemez
olduğu için Aile Hastanın tedavisinin Türkiye’de devam ettirilmesi
İçin gerek sosyal medyada gerekse haber kanallarında paylaşımlar
yapıyor ve büyük çabalar sonrasında Büyükelçilik devreye giriyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın “Nefes alıyorsa hemen getirin” talimatı
ile kızımız ambulans uçakla Türkiye’ye naklediliyor. Bu gibi
durumlarda hastaların iyileşme ve tedavi süreçlerinin
hızlandırılmasını sağlamak amaçlı Devletlerarası Sağlık Bakanlığı
nezdinde hasta yakınlarının durumu direk bildirip yardım
isteyebileceği ve köprü vazifesi üstlenecek bir sağlık kurulu
oluşturulamaz mı?’ Önerisinde bulundu.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Sağlık
sistemimizin ne kadar sağlam ve sosyal devlet anlayışına uygun
olduğu sadece Hollanda ve Avrupa Birliği ülkeleri nezdinde değil
tüm Dünya nezdinde bilinen bir gerçektir. Bu durum yaklaşık üç
yıldır yaşanan ve devam eden Pandemi sürecinde daha da net
anlaşıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık
konusunda acil ihtiyaç duyulan durumlarda bireysel bazda büyük
katkıları olmakla birlikte esas katkısı başta Şehir Hastaneleri
olmak üzere tüm toplumla ilgili olarak gerçekleştirmiş olduğu
sağlık hizmetleri her türlü takdirin üzerindedir. Belirttiğiniz,
Devletlerarası Sağlık Bakanlığı nezdinde hasta yakınlarının durumu
direk bildirip yardım isteyebileceği ve köprü vazifesi üstlenecek
bir sağlık kurulu oluşturulması son derece isabetli olur. Ancak bu
sadece Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir hizmet değildir. Bu
konuda Uluslar arası platformda çalışma yapılması gerekir.’
Vurgusunu yaptı.
Fransa-European İnstitute of Ottoman Culture Sekreteri Ayşe Taşkın,
Türkiye’de emekli olan Türk vatandaşları tüm sağlık kuruluşlarından
hiç bir ücret ödemeden faydalanabiliyor. Avrupa’da bir ömür
çalışmış emekli olmuş kazandığı döviz ile Türkiye’de yatırım
yaparak Ülkemizin ekonomisine katkı sağlamış olan yaşlılarımız
Türkiye’deki emekli olan vatandaşlarımızın haklarına sahip
olabilmesi mümkün olmayan bir algı gündemimizde., Bu konudaki
eksiklikler nelerdir ve bu hak onlara verilemez mi?.’ dedi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, Türkiyede emekli
olan Türk vatandaşları ile Türkiye dışında emekli olmuş olan Türk
vatandaşlarının statülerinin birebir olmasını gerçekçi değildir. Bu
konuda Anayasamızın “Yabancı Ülkelerde Çalışan Türk Vatandaşları”
başlıklı 62 ncı maddesinde Devletin, yabancı ülkelerde çalışan Türk
vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için gereken
tedbirleri alacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Yabancı ülkelere gönderdiğimiz vatandaşlarımız ve bunların bakmakla
yükümlü oldukları kimselerin, çalıştıkları ülkede sosyal güvenceye
kavuşturulmaları ve o ülkede kazandıkları sosyal güvenlik
haklarından Türkiye’de bulundukları sırada da yararlanmalarını
sağlamak için vatandaşlarımızı çalıştıran ülkeler ile ülkemiz
arasındaki Anayasamızın öngördüğü düzenlemeler çerçevesinde iki
taraflı sosyal güvenlik sözleşmeleri imzalanmıştır. Halen 30 ülke
ile yürürlükte bulunan sosyal güvenlik sözleşmeleri, bu
sözleşmelerde belirtilen haklardan, sözleşmeyi imzalayan akit
tarafların vatandaşları ve bunlara eşit sayılan kimseler ile
bunların geçindirmekle yükümlü oldukları aile bireyleri ve ölümleri
halinde geride kalanlardan hak sahibi olabileceklerin
yararlanabileceğini hükme bağlamıştır. Sözleşmeler,
vatandaşlarımıza gerek kısa vadeli gerekse uzun vadeli sigorta
kollarından kazandıkları haklarını ülkemizde de kullanma imkanını
sağlarken, sözleşmeye taraf olan ülkenin sigorta kurumu veya talep
sahibi adına bu yardımların Türkiye’de hangi kuruluş tarafından
yapılacağını ve uygulamada hangi mevzuatın esas alınacağını da
kesin olarak belirlemiştir. Kısa vadeli sigorta kolları açısından
belirttiğimiz on yedi sözleşme ile de bu görev, Sosyal Güvenlik
Kurumumuza verilmiştir. Yine sözleşmelerin hükümlerine göre, Sosyal
Güvenlik Kurumumuz bu görevini yerine getirirken şekil ve kapsam
itibariyle kendi mevzuatını uygulamakta ve sözleşmeli sigorta
kurumlarının üyelerine, bunlar sanki kendi üyeleriymiş gibi ayrım
gözetmeksizin yardımda bulunmaktadır. Kurumumuz, bu amaçla yaptığı
masrafları, sözleşme hükümleri ile tespit edilen masraf
hesaplaşması yöntemlerine göre akit ülke sigorta kurumlarından
talep etmektedir. Ancak Fransa’dan ülkemize gelenler de, diğer
ülkelerden farklı olarak, genel sağlık hizmetlerinden de
faydalanabilmektedirler. Geçici görevli veya tedavi amaçlı olarak
ülkemizde bulunanlar ile daimi ikamet edenler ise Genel Sağlık
Sigortası (GSS) kapsamında belirlenen tüm sağlık hizmetlerinden
faydalanabilmektedir.’ diyerek, önemli bu soruya cevap verdi.
Amerika-Türkiye Amerika İş Birliği Platformu Temsilcisi Aytekin
Uysal, ‘Devletimiz tarafından Türkiye’de hiç çalışmamış dolayısı
ile hiç dosyası açılmamış ama 18 yaşından beri Avrupa’da çalışan
gurbetçiler için emeklilik sisteminde ne gibi kolaylıklar
sağlanabilir?’ dedi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Türk
vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak
suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin istekleri halinde,
ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup
olmadığına bakılmaksızın yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra,
Türk vatandaşı olarak geçirdikleri belirli sürelerin prim
karşılığını ödeyerek, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri
değerlendirilir. Yurtdışında 18 yaşın doldurulmasından önce, Türk
vatandaşlığının kazanılması öncesi veya Türk vatandaşlığının
kaybedilmesi sonrası geçen sigortalılık, işsizlik ve ev kadını
olarak geçen süreler borçlanma kapsamında değildir. Ayrıca,
ülkemizdeki sosyal güvenlik kanunlarına göre malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları kapsamında geçen sürelerle çakışan yurtdışı
süreleri ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine göre kendilerine
kısmi aylık bağlanmış olanların yurtdışında geçen sigortalılık
süreleri arasında ve bu sürelerin bitim tarihinden sonraki işsizlik
süreleri ile ev kadını olarak geçen sürelerin de, 3201 sayılı
Kanuna göre borçlandırılmasına imkan bulunmamaktadır. Yurtdışı
sürelerinin borçlandırılabilmesi için; borçlanma anında Türk
vatandaşı olmak ya da doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni
almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybetmiş olmak, borçlanma
kapsamındaki yurtdışı sürelerini belgelendirmek ve yazılı istekte
bulunmak şarttır. Türkiye’de hiç çalışmamış dolayısı ile hiç
dosyası açılmamış ama 18 yaşından beri Avrupa’da çalışan
gurbetçiler için emeklilik sisteminde Devletimiz tarafından ne gibi
kolaylıklar sağlanabileceği son derece önemli olmakla birlikte
çözümü en son olan konulardan birisidir. Zira, bu konuda tek başına
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çözebileceği bir sorun değildir.
Bunun ilgili ülkelerin başta Sosyal Güvenlik ve Sağlık sistemi ve
vergi sistemi ile ilgili sorunlar olmak üzere birçok sebebi vardır.
Dolayısıyla, bu sorunun tespiti ve çözümü gereğinin arz ettiği önem
gereğince gecikmeksizin ilgili ülkeler nezdinde gerekli
çalışmaların başlatılması gerekir.’ yanıtını verdi.
Almanya-Eğitim Yöneticisi Antropolog Saliha Eylül Özdemir, ‘Bizler
bir Türk vatandaşı olarak neden Türkiye’ye geldiğimizde normal bir
vatandaş gibi sağlık sisteminden faydalanamıyoruz? Türkiye’de
geçici süre için bulunan yani izinli vs. olarak gelen
gurbetçilerimiz acilde bulunmaktan hariç, sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyor. Her kontrolü, ilacı ödemek zorunda kalıyor.
Buna bir çözüm bulunamaz mı?’ şeklinde bir soru yöneltti.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman ‘Ülkemizin taraf
olduğu Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, KKTC,
Makedonya, Romanya, Bosna Hersek, Çek Cumhuriyeti, Arnavutluk,
Lüksemburg, Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Macaristan,
Azerbaycan, İtalya ve Tunus Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri, ülkemizde
genel sağlık sigortası uygulamalarını kapsamaktadır. Buna göre, bu
ülkelerde sağlık yardımı hakkına sahip olan kişilerin, Türkiye’de
geçici bulunmaları veya daimi ikamet halleri durumunda, sağlık
yardımlarından yararlanma hakları bulunmaktadır. Azerbaycan, İtalya
ve Tunus sözleşmelerinde sağlık uygulamalarına henüz
başlanmamıştır. Geçici olarak (turistik amaçlı) ülkemizde bulunan
sözleşmeli ülke sigortalıları, ülkemizde bulundukları süre boyunca
acil sağlık hizmetlerinden faydalanabilmedirler. Ancak Fransa’dan
ülkemize gelenler de diğer ülkelerden farklı olarak genel sağlık
hizmetlerinden de faydalanabilmektedirler. Geçici görevli veya
tedavi amaçlı olarak ülkemizde bulunanlar ile daimi ikamet edenler
ise Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında belirlenen tüm
sağlık hizmetlerinden faydalanabilmektedir. Sosyal güvenlik
sözleşmesi olmayan ülkelerden gelen Türk vatandaşları ikametlerini
ülkemize aldırmaları halinde başka ülkede sağlık sigortasından
yararlanma hakkı olmaması şartı ile otomatik olarak genel sağlık
sigortası sistemine dahil edilirler. Bu kişiler (gelirleri asgari
ücretin 1/3’ünün altında değilse) 2020 yılı için aylık 88.29 TL
ödeyerek, gelirleri belirtilen limitin altında olanlar ise gelir
testi ile bu durumu ispat ettiklerinde primleri devlet tarafından
ödenerek, kendilerini ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri genel
sağlık sigortasından yararlandırabilirler. Sağlık yardımlarından
faydalanabilmek için sözleşmeli ülke sigortalılarının, öncelikle
ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından kendi adlarına düzenlenen
sağlık yardımı hakkını gösterir belge ile Türkiye’de bulundukları
yerdeki sosyal güvenlik il müdürlüğü/ sosyal güvenlik merkezine
başvurarak Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa veya Hollanda
sigortalısı iseler YUPASS (Yurtdışı Provizyon Aktivasyon Sağlık
Sistemi) numarası almaları, YUPASS dışındaki ülke sigortalısı
olanların ise “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller
Kapsamında Sağlık Yardım Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik
Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi” düzenletmeleri
gerekmektedir. Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda
sigortalıları YUPASS (Yurtdışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi)
numarası ile YUPASS dışındaki ülke sigortalıları ise “Sosyal
Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller Kapsamında Sağlık Yardım
Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım
Belgesi”yle SGK ile anlaşmalı sağlık hizmet sunucularının acil
servislerinden kimlik belgesini de ibraz ederek her türlü sağlık
yardımlarından faydalanabilirler. Sağlık uygulaması bulunan
sözleşmeli ülke sigortalıları, ilgili ülkenin sigorta kurumu veya
hastalık kasalarınca adlarına düzenlenmiş sağlık yardımı hakkı
belgelerini, Türkiye’de bulundukları yerdeki sosyal güvenlik il
müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine ibraz ederek Almanya,
Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda sigortalıları için YUPASS
numarası almaları, YUPASS dışındaki ülke sigortalılarının ise
“Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller Kapsamında Sağlık
Yardım Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Sağlık
Yardım Belgesi” düzenletmeleri gerekmektedir. Sosyal güvenlik
sözleşmelerinde öngörülen sağlık yardım hakkı belgeleri olmadan
ülkemizde kendi imkanları ile tedavi olup masraflarını kendileri
karşılayan kişiler, ilgili sözleşmeli ülkelerde tabi oldukları
sigorta kurumu veya hastalık kasasına başvurarak sağlık yardım
masraflarının iadesini talep edebilirler. İlgili ülkedeki kurum
ödeme yapıp yapmayacağına kendi mevzuatına göre karar vermektedir.’
vurgusunu yaptı.
Belçika-İHH Şubesi Yöneticisi Eğitimci Yasemin Yıldırım, Belçikada
iki yıldır sosyal evlerde yaşayan insanların Türkiye’de mal varlığı
ve banka hesapları kontrol ediliyor. Bu nedenle zorluk yaşayan
vatandaşlarımız var. Bir gün geri döneceğiz umudu ile 40 yıl
çalışıp Ülkesine para gönderenler, memleketine yatırım amaçlı ev
yaptıranlar zor durumda. Şimdi sosyal evde oturup ve Türkiye’de evi
olan insanları evlerinden atıyorlar! Birde geçmişe dönük kira
borcu çıkarıyorlar, evin vardı ve bildirmedin diye mağdur edilen
yaşlılar var... Araştırılması için bir özel detektif 3000 €
karşılığında Türkiye’den bilgi edinilmesi için 3000 € karşılığında
özel bir dedektif ekibi kurulmuş. Bu ekip elde ettikleri bilgileri
ırkçı avukatlara ulaştırıyor. Avrupa’da yaşayanlar bulundukları
Ülkede bu sorun nedeni ile zor durumdalar. Bunun için ne gibi
önlemler alınmalı..?
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Maalesef son
derece üzücü ve insanlık onurunu rencide edici bir durum. Esefle
kınıyorum. Çünkü yapılan bu muamele başta Uluslar arası hukuk olmak
üzere insan haklarına, şeref ve onuruna da aykırı bir durumdur.
Belçika’nın bu yanlış uygulamasından derhal vazgeçmesi gerekir. Bu
yanlış, haksız ve tamamen hukuksuz uygulama dolayısıyla Belçika
nezdinde gerekli girişimlerin başlatılması, gerekirse Nota
verilmesi gibi siyasal hatta Avrupa Adalet Divanına başvurulması
gibi hukuksal yollara da başvurulması konuları üzerinde çalışılıp
yoğunlaşılması gerekir. Yabancı ülkede çalışan vatandaşlarımızın
ilgili ülkede almış oldukları ücret ve ödemeler tamamen oraların
yasal mevzuatınca gerçekleşmiş ve kazanılmış hak oluşturmuştur.
Dolayısıyla bu konuda geriye dönük ve haksız işlemler yapılması
hukuka açıkça aykırıdır.’ diyerek programdaki sözlerini
noktaladı.
Kapanış konuşmasında, programı düzenleyen Ahde Vefa Platformu
Başkanı Nuran Kırlak, Siyasi danışmanımız iletişimiz uzmanı Taner
Akkuş ile Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman hocamız
başta olmak üzere, tüm katılımcılara böylesi anlamlı bir programa
gönüllü olarak destek verdikleri için teşekkür ederek ‘ülkemiz için
her zaman var olacak ve hizmette hep önde koşacağız’ vurgusunu
yaparak online panel programını sonlandırdı.