Dünya dün bu fotoğrafı konuştu
Abone olNeve Şalom Sinagogu'nu, patlamadan hemen sonra girip görüntüleyen fotoğraf sanatçısı Alp Sime yaşadığı dehşet dolu dakikaları Milliyet Gazetesi'ne yazdı.
İşte Alp Sime'nin Milliyet Gazetesi'nde yazdığı o korkunç anlar:
Makinemin arkasına saklanan fotoğrafçılardanım. Görev hissi insana
saçma sapan şeyler yaptırabiliyor. Aynı zamanda gereksiz bir
cesaret veriyor. Vizör sanki duyguları ve gerçeği perdeliyor. Belki
de bu yüzden olaylarda birçok fotoğrafçı hayatını kaybediyor.
Görüntüler hâlâ kafamda, fakat bir şey hissedemiyorum. Fotoğraftaki
kadın son nefesini alıp veriyordu. Ancak sizin tek
düşünebildiğiniz, bir dikdörtgenin içine nasıl sığdırabileceğiniz.
Fakat gözümden indirdiğim an, acı çekmeden, çabuk ölmesini
istiyordum. Bir insan, hayatımda ilk kez gözümün önünde can
veriyordu. Dışarı fırlayan iç organlarını örtmek için kapatılan
gazete, son soluklarla havalanıyordu. Birkaç saniye sonra kadın da,
onu örten gazeteler de hareketsizdi. Gözleri terörün dehşetiyle,
belki de yaşayamadıklarının pişmanlığıyla açık kalmıştı. İçerisi
daha güvenliydi Sinagoga girerken acele ettim, çünkü bomba dışarıda
patlamıştı. O sırada sinagog bence sokaktan daha güvenliydi. Girer
girmez, solda yerden kaldırmaya uğraştıkları yaralıyı çektim. Sonra
yerdeki kipaları. Dua edilen yerde çok az hasar vardı. Üst kata
çıktım. Oturan adamı gördüğümde sırtı bana dönüktü. Yaşayan biriyle
karşılaştığım için heyecanlandım. Yanına koştum. Suratını görünce
aşağıdan yardım istedim. Elleri açık, dua ediyor gibiydi. O an
nereden aklıma geldiyse, "Acaba Museviler de avuçlarını iki yana
açarak dua eder mi?" diye düşündüm. Yoksa karşımdaki kişi Müslüman
mıydı? Beni görünce "Ne oldu" diye mırıldandı. Şokun etkisiyle olsa
gerek, sakindi Ben olay yerine 20 - 25 dakika sonra ulaşmıştım.
Düşünüyorum da, demek ki o kişi olaydan sonra girdiği şokla öylece
kalakalmış ve insanlar can derdinden olsa, "İçeride kimse kalmış
mı?" diye çıkıp bakmayı akıl etmemişti. Sakinleştirici bir şeyler
söyledim. Ama adam şokun etkisiyle olsa gerek, garip bir şekilde,
çok sakindi. Dokunmak istedim, ancak başkası olmadan neyin doğru
olduğunu, ne yapılması gerektiğini bilmediğim için uzak durmayı
tercih ettim. Ancak kendimle baş başa kaldığım an ilk aklıma gelen,
kesinlikle bir ilk yardım prosedürünü öğrenmem gerektiği oldu.
Çağrım üzerine yardıma gelip de yaralının yüzünü görenler bir anda
dondu. Kendilerini toparlamaları için sesimi yükselttim. Ben sol
koluna, bir başkası sağ koluna girerek, diğer bir kişi de
bacaklarından tutarak taşımaya çalıştık. Ancak çok ağırdı. Sanki
gördüklerim gücümü almıştı. Sedye olmadığı için yaralıyı kopan bir
kapının üzerinde taşıdık. Bastığımız zemin de yürümemizi
zorlaştırıyordu. Gözleri görecek mi? Bu kişiye ne olduğunu bilmek
ve yeniden görmek istiyorum. Kör olup olmadığını merak ediyorum.
Çünkü gözleri hiç görünmüyordu. Hayatta kalırsa estetik ameliyat
olacak mı? Ameliyatla düzelir mi? Ameliyat masraflarını kim
karşılayacak? Haber fotoğrafçısı olmadığım için etik bir durumla
ilk defa karşı karşıya kalıyordum. O an sadece fotoğraf çekmeye
çalıştığım için düşünemedim, ama şu an etik açıdan kendimi
sorguluyorum. Beni avutan şey, bu fotoğrafın bütün dünyada
yayımlanacak ve terörün kanlı yüzünü gösterecek olması. Alp Sime
kimdir? Fotoğraf sanatçısı Alp Sime 1970'te İstanbul'da doğdu.
Boston Üniversitesi Film Fotoğraf Bölümü'nü bitirdi. 1997'de
İstanbul'a döndü. 1989'dan beri fotoğraf çeken ve makinesini
yanından hiç ayırmayan Sime, siyah - beyaz çalışıyor. Sime adını,
Harbiye'deki Ramora El Turko Sanat Galerisi'nde 2001'de açılan
"Ramora" (Büyük balıkların göğsüne yapışan küçük balıklar)
sergisiyle duyurdu.