DSP'den YÖK Yasası'na tepki
Abone olDSP Eğitim Ar-Ge Kurulu'nun YÖk Yasa Tasarısı ile ilgili yaptığı toplantı sona erdi. Toplantıdan sonra şu bildirge yayınlandı:
· YÖK Yasa Tasarısı yasalaşırsa başta rektörler ve dekanlar
olmak üzere üniversitelerin seçilmiş 26 bin mensubunun görevi sona
erecektir. Bu, Türk üniversite sistemi için felakettir. Son
günlerde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanarak hükümete
sunulan YÖK Yasa Tasarısı gündeme gelmiş bulunmaktadır. Milli
Eğitim Bakanı ve hükümet tarafından gizli tutulmasına rağmen elde
ettiğimiz söz konusu yasa taslağı, yüksek öğretim sisteminden ve
laik eğitimden ödün vermeyen üniversitelerin yöneticilerini tasfiye
etmeyi amaçlamaktadır. Bu kadar kapalı kapılar ardında,
şeffaflıktan uzak, tartışılmadan kısa sürede hazırlanan tasarı ile
Türk Yüksek Öğretimi içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenecektir.
Yüksek öğretim sisteminde köklü değişiklikleri içerecek olan bu
tasarının oldu bittiye getirilmesi, TBMM’de tartışılmadan -AKP’nin
sayısal çoğunluğu ile- geçirileceği izlenimini güçlendirmektedir.
YÖK’le ilgili yapılacak köklü bir yasa değişikliğinin; öğretim
üyelerinin, üniversitelerin, TÜBİTAK, TÜBA ve Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği’nin üzerinde anlaşarak hazırlayacağı bir metin
olması gerekirken, bu tasarının hazırlanışında bu vazgeçilmez
kurala hiç uyulmamıştır. AKP, YÖK Yasa Tasarısı’yla neyi
amaçladığını gizlememelidir. Gerçek amacını kamuoyuna mutlaka
açıklamalıdır. 1- Tasarıda; “Yasa çıktığı andan itibaren ÜAK, YÖK
Genel Kurulu, YÖK Yürütme Kurulu, YÖK Denetleme Kurulu,
Üniversitelerin Senatoları, Üniversite Yönetim Kurulları, Fakülte,
Enstitü, Yüksek Okul Kurulları, rektörler, bütün dekanlar, bütün
müdürler ve yüksek öğretimdeki tüm kurulların görevi sona erer”
denilmektedir. (Geçici Md:1) Bütün bu seçilmiş insanlar yaklaşık 26
bin kişidir. Bu, Türk üniversite sistemi için felakettir. 2- Yasa
çıktığı andan itibaren bütün rektörlerin görevi sona ermektedir. 20
gün içinde yeni rektör seçimi yapılacaktır. İki dönem rektör
olanlar aday olamayacaktır. Tek dönem rektörlük yapanlar yeniden
aday olabilecektir. Üniversite öğretim üyeleri oyları ile 4 aday
belirleyeceklerdir. Bu 4 adayı 2’ye indirme görevi Milli Eğitim
Bakanı tarafından atanan 7 kişilik komisyona verilmektedir. Bu 7
kişilik komisyonun belirleyeceği 2 kişiden birini Cumhurbaşkanı
rektör olarak atayacaktır. Açıkçası, siyasi atamayla gelen 7
kişilik komisyon, seçimin de önüne geçecektir. 3- Bu 7 kişilik
komisyon, üniversitelerdeki kurulların oluşumu ve atamaların
yapılması sırasında bütün yetkileri elinde bulunduracaktır.
Demokrasilerde böylesine her şeyi yapabilen “PADİŞAH YETKİLİ” bir
kurul asla olamaz. 4- Tasarı ile YÖK’ün konumu tamamen
siyasallaştırılıyor. 17 üyeli kurulda 8 üye Bakanlar Kurulu
tarafından atanıyor. 5- Yasa tasarısında AKP, üniversiteye giriş
sistemini değiştirecek tüm meslek ve teknik lise mezunlarına ve
özellikle de İmam-Hatip Lisesi mezunlarına bütün branşları açmak
istemektedir. Meslek ve teknik liselerde okuyan öğrenciler
ülkemizin gözbebeğidir. Meslek sahibi olacak öğrencileri kendi
alanlarında bir fakülteye yönlendirmek ya da sınavsız meslek yüksek
okullarında okumalarını sağlamak akılcı ve anlaşılır bir çözümdür.
Ecevit’in başkanı olduğu 57. Hükümet döneminde çıkartılan bir yasa
ile meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş başarılmıştır. Ancak,
yeni yasa tasarısında meslek ve teknik lisesi mezunlarına ilgili
ilgisiz üniversitelerin bütün bölümlerinin açılması
öngörülmektedir. Böyle bir uygulama, hem bu öğrencilere, hem
velilerine, hem de ülkenin kıt kaynaklarına ihanet demektir. 6-
Tasarı ile; 50 öğretim üyesinden az sayıda öğretim üyesi bulunan
üniversitelerin rektörlerinin Başbakan’ın ataması getirilmektedir.
Bu da küçük üniversitelerin tamamen siyasallaştırılmasına yol
açacaktır. 7- Yine söz konusu tasarı ile Cumhurbaşkanı’nın yüksek
öğretim sistemindeki yetkileri yok edilmektedir. AKP’liler,
rahatsız oldukları Cumhurbaşkanlığı makamını yüksek öğretimde
yetkisiz kılarak üniversiteleri tamamen hükümetin güdümüne sokmayı
amaçlamaktadırlar. Açıkçası YÖK’ü ve üniversiteleri siyasi iradeye
bağımlı hale getirmek istemektedirler. 8- Siyasi iradenin,
Başbakan’ın, Milli Eğitim Bakanı’nın işi bilim üretenleri yönetmek
olmamalıdır. 9- ÖSYM gibi son derece güvenilir bir kuruluşun
gelirlerinin işletme hesabı gelirlerine katılması, adeta ÖSYM’yi
gelecekte işlevsiz bir kurum haline getirecektir. “Orta öğretimde
bir mesleğe veya belli sanat dallarına yönelik programların yüksek
öğretimdeki devamı niteliğindeki programların belirlenmesi”
yetkisi, tasarıda (MADDE: 47) öngörüldüğü gibi, Milli Eğitim
Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikle asla belirlenmemelidir.
ÖSYM’nin görevi yalnız öğrenci yerleştirme sınavlarını yapmak
değildir. Ülkenin kamu personel sınavını da tarafsız olarak yaptığı
göz önüne alındığında, AKP’nin bu kuruma yönelik tutumu düşündürücü
ve kaygı vericidir. 10- Mevcut seçilmiş üniversite rektörlerinin bu
yasa ile sürelerinin son bulmasını anlamak mümkün değildir. Din
eksenli politika yapmama söylemi ile iktidara gelen AKP Hükümeti,
İmam Hatip takıntısından, kılık kıyafet çılgınlığından asla
vazgeçmemiştir. Üniversite rektörlerimiz laiklikten ödün vermeden
çağdaş-akılcı-bilimsel metodlarla bugüne kadar görev yapmışlardır.
AKP’nin asıl niyeti laiklikten, çağdaş eğitimden ödün vermeyen
rektörlerden duyduğu rahatsızlıktır. Üniversitelerimizde bilimi
egemen kılacak, üniversiteleri uluslararası düzeye taşıyacak
değişiklikleri her zaman destekleriz. Siyaseti egemen kılacak
yöntemlere şiddetle karşı çıkarız. Ortak akılla hazırlanmayan bu
yasa tasarısı üniversitelerin sorunlarını kesinlikle çözmeyecek,
tam aksine bilim ekseninde yeni toplumsal gerilimler üretecektir.
YÖK Yasa Tasarısı sadece siyasetçiler tarafından yazılarak oldu
bittiye getirilemez. Aceleye getirilmiş, ilgili çevrelere yeterince
danışılmamış, özgürce tartışılmamış bu yasa tasarısına tüm
üniversiteler, siyasi partiler ve aydınlar tek vücut olarak karşı
koymalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. DSP EĞİTİM AR-GE
KURULU