Dolmabahçe sergisi
Abone olYapı Kredi Kültür Merkezi ve TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı işbirliğiyle düzenlenen Retrospektif Sergisi, 10 Eylül – 6 Kasım tarihleri arasında.
Hoca Ali Rıza Bey, üstün gözlem gücü ve sanat tutkusuyla kişisel
üslubunu oluşturmuş ilk Türk ressamlarındandır. Doğayı en büyük
öğretici olarak kabul eden sanatçının gözlem yeri ise İstanbul, en
çok da Üsküdar olmuştur, bu nedenle genelde ‘İstanbul', özelde ise
‘Üsküdar Ressamı' olarak tanınır.
SANATA ADANAN 47 YIL
İstanbul'un kaybolan kültürel değerlerini belgesel bir yaklaşımla
ölümsüzleştiren Hoca Ali Rıza, 1858'de Üsküdar'da doğdu. Üsküdar
Rüştiyesi'nde başlayan resim merakı, Kuleli Askerî İdadisi ile
Mekteb-i Harbiye-i Şâhâne'de sürdü. Osman Nuri Paşa, Süleyman
Seyyid ve Mösyö Gués gibi seçkin hocalardan eğitim aldı. 1884'te
Harbiye'den Mülâzım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle mezun oldu ve ‘Resim
Muallim Muavini' göreviyle, Osman Nuri Paşa'nın yardımcılığına
atandı. 1911'de Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle emekli olan Hoca Ali
Rıza, 1909-1912 arasında da Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Başkanlığı
gibi önemli görevler de üstlendi. Kırk yedi yıl boyunca eğitimcilik
ve ressamlık yapan sanatçı; peyzaj, natürmort, hayali elvah gibi üç
alanda, karakalem, füzen, pastel, suluboya, yağlıboya gibi birçok
tarzda üretimde bulundu. Sayısız öğrenci yetiştiren sanatçıya
mütevazı, sabırlı ve hoşgörülü olması nedeniyle öğrencileri ve
dostları tarafından ‘Hoca' sıfatını yakıştırıldı.
KÖŞE BUCAK İSTANBUL
Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı
çalışma temposuyla, -beş bin gibi bir sayıya ulaşan- çok sayıda
İstanbul peyzajı betimleyen Hoca Ali Rıza, kentin mahallerini,
Üsküdar'dan Bebek'e, Arnavutköy'den Burgazada'ya kadar semt
yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlamıştır ömrü
boyunca. Hoca Ali Rıza, çağdaşı sanatçıların çoğundan uzak
kalmasına karşın, Hüseyin Zekâi Paşa ve Süleyman Seyyid Bey gibi
Harbiyeli ressam dostlarıyla doğanın ıssız köşelerini de
betimlemekten büyük zevk almıştır. Peyzaja çıkarken resim
gereçlerinin ve acil ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin bulunduğu
‘kırk anbar' adlı çantası hayli ünlüdür. Çalışırken, çevresine
toplanan çoğunluğu çocuk izleyicilerine engel olmaz, onların da
günün birinde ressam olabileceklerine ihtimal verirdi. Sanatçı,
doğayı mistik bir ruhla yorumlamış ve doğa karşısındayken vecd
halinde çalışmıştır.
Sanatında geleneksel Osmanlı-Türk yaşamını dile getiren Hoca
Ali Rıza, İstanbul'u bir Türk şehri kimliğiyle betimlemiştir. Semt
dokusunu gösteren yapıtları, yaşanılan çevrenin sosyo-ekonomik
durumu ve kültürel yaşam ortamı hakkında da ipuçlarıyla doludur.
Sanatçının yapıtlarının incelenmesiyle ayrıca, günümüzde değişime
uğrayan mimari yapılar oldukça rahat bir şekilde fark edilebilir.
20 Mart 1930 tarihinde beyin kanaması sonucu hayata veda eden Hoca
Ali Rıza Bey için Halife Abdülmecid Efendi şunları söyler: “Bu
hocayı bulsam da elini öpsem. O ne şair ve ne nezih bir hilkat. O,
İstanbul'un dertsiz günlerinin zevk ve sefasını, sanatını,
şiirlerini, hayatını, havai nesimini (havasını) Nedim'in
cemiyetiyle ihya eden tabiatla, çiçekle, kelebekle, güzel elleriyle
oynayan kızlar gibi rakslarıyla şiirler irşat eden hocayı sathezar
(bin kere) tahsin ederim (överim). Velev üslubu eski olsun her
zaman taze bir şevk icad ediyor. Şair Fuzûlî unutulmadığı gibi, Ali
Rıza Bey de müebbettir” diyen Halife Abdülmecid Efendi'nin
belirttiği gibi, ‘unutulmaz' bir sanatçıdır...
Bu unutulmaz sanatçının, 250'den fazla eserinin bulunduğu
Hoca Ali Rıza Retropektif sergisi , 10 Eylül-6 Kasım tarihleri
arasında Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'nda görülebilecek.
kaynak: www.ykykultur.com.tr