Doğruysa eğer Başbuğ gider!
Abone olAhmet Altan'dan çok iddialı bir yazı: Eğer suikast planı gerçek çıkarsa İlker Başbuğ ve üst yönetimi gider...
"Bir ordunun içindeki bazı subayların o ülkenin hükümet
üyelerine “suikast” hazırladığı ortaya çıkarsa, o subayları korumak
için açıklama yapan Genelkurmay"ın bütün üst yönetimi gider."
Bu sözlerin sahibi Taraf yazarı Ahmet Altan.
Altan'ın yazısı şöyle:
- Anlaşılıyor ki biz bir devlet kuramamışız.
Bir ordu kurmuşuz, etrafına birkaç bürokratla, birkaç yargıç
eklemişiz, birkaç da siyasetçi sokmuşuz sahneye, “devlet budur”
demişiz.
Ordu burayı keyfince yönetmiş.
Ve, “kendisinin devlet olduğuna” ve devletin asla
denetlenemeyeceğine inanmış.
Bu düzeni de seksen küsur yıl sürdürmüşüz.
Denetimsiz ve disiplinsiz bir ordunun zorbalığını da “devlet
yönetimi” sanmışız.
Dünyadaki değişimlere paralele olarak gelişen iki büyük kırılma, bu
“devletin” aslında devlet olmadığını ortaya koyuverdi.
Birincisi, kitle desteği sağlayan Kürt ayaklanması.
İkincisi, muhafazakâr kesimin zenginleşerek kendi siyasi örgütünü
ortaya çıkarması.
Doğru dürüst bir devlet örgütlenmesi olmadığı için Kürt
ayaklanmasını bastırmaya çalışırken “devlet” çeteleşiverdi ve
devlet görevlileri arkalarında açık izler bırakarak suç
işlediler.
Zenginleşen ve dünyayla ilişkiler kuran “muhafazakâr” kesimin
kararlılığı karşısında çaresiz kalan ordu, darbe ve muhtıra
girişimleriyle suç işleyerek açığa düştü.
“Devlet dekoru” bu iki olayla yıkıldı ve arkasındaki kirli kulis
apaçık göründü.
Şimdi o kulisin döküntülerine her gün yeniden tanık oluyoruz.
Daha önceki örneklerin hepsini bir yana koyun ve şu son “suikast”
olayına bakın.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç"ın evinin civarında kuşkulu iki
araba saptanıyor, arabalar durduruluyor ve içlerinden iki subay
çıkıyor.
Subaylardan biri, cebinde bulunan Arınç"ın adresi yazılı kâğıt
parçasını yutmaya kalkıyor.
Yakalanan subayların evlerinde aramalar yapılıyor ve Başbakan"la
Meclis Başkanı"nın evlerinin adresleriyle, Cumhurbaşkanı Gül
hakkında el yazısıyla tutulmuş notlar bulunuyor.
Bunlar gazetelere yansıyan bilgiler.
Yansımayan bilgiler olması da çok muhtemel.
Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü, “durumun çok
vahim olduğunu, kimsenin hukukun üstünde olmadığını, suçluların
mutlaka cezalandırılması gerektiğini” söylüyorlar.
Bunun üzerine Genelkurmay da bir açıklama yayınlayıp, “yakalanan
subayların” aslında “bilgi sızdıran” bir başka subayı izlediklerini
söylüyor.
Genelkurmay Başkanı, Başbakan"a bağlı bir devlet memuru.
Normal bir ülkede Başbakan, Genelkurmay Başkanı"nı çağırır,
elindeki bilgileri gösterir ve derhal bir soruşturma açılmasını
ister.
Hukuki sürecin yanı sıra bir idari soruşturma başlar.
Sonuç halka açıklanır.
Ama öyle olmuyor.
Başbakan, Genelkurmay Başkanı"yla görüşmüyor bu konuyu.
Genelkurmay Başkanı da, emrindeki orduyla ilgili böyle ağır bir
suçlamayla karşılaşınca, Başbakan"a gitmiyor, ordu mensuplarının
“suçsuz” olduğunu basın yoluyla duyuruyor.
“Suikast” gibi ağır bir suçlamanın olduğu bir olayda “devlet” böyle
mi davranır?
Eğer ortada kanıtlara da dayanan çok ciddi bir “kuşku” yoksa
hükümet üyeleri, ordu mensuplarıyla ilgili böyle açıklamalar
yapmazlar.
Ortadaki kuşku büyükse, ordu, Başbakan"a bilgi vermeden böyle bir
duyuru yayınlayamaz.
Şimdi hükümetin ve ordunun birbirine taban tabana zıt iki ayrı
pozisyonu bulunuyor bu olayda.
Ordunun durumu daha zor.
Daha önce çok yalan söyledikleri ve yakalandıkları için
inandırıcılıkları çok azalmış vaziyette.
“Kâğıt parçası” açıklamalarıyla, Poyrazköy"de bulunan mühimmata
“boru” denmesini halk unutmadı.
Bu olayda da orduyu şaibe altında bırakacak sorular epey bol,
“bilgi sızdıran” subay kime bilgi sızdırıyor, “bilgi sızdırma”
derken bir yabancı ülkeye “bilgi veren” bir casustan mı
bahsediliyor, ne zamandan beri “albaylar” gözetleme işi yapıyor
resmî istihbarat operasyonlarında, “istihkâmcı” bir subayın
“izleme” operasyonunda işi ne, “izlenen” subay ne oldu, tutuklandı
mı, hakkında bir suç duyurusu yapıldı mı, o subay kim?
Yakalanan subayların evlerinde ele geçen ve resmî tutanaklara
kaydedilen “adreslerin ve notların” anlamı ne?
“İzlerken” yakalanan subaylar ne oldu?
Onlara izleme emrini kim verdi?
Bu son olay sanırım bardağı taşıran damla olacak.
Bir ordunun içindeki bazı subayların o ülkenin hükümet üyelerine
“suikast” hazırladığı ortaya çıkarsa, o subayları korumak için
açıklama yapan Genelkurmay"ın bütün üst yönetimi gider.
Bu son olay, yeniden ve doğru dürüst bir devlet kurmanın önemli
adımlarından birinin atılmasına yol açacak.
Devlet, gerçek bir devlet gibi davranma “devrimi” yapmak zorunda
kalacak.