Güzel Sanatlar Eğitimi alanında 1982 YÖK yasası ile
birlikte bütün birimler üniversite çatısı altına girince, yapılanma
kaçınılmaz oldu. Her ne kadar; “sanat”, “özel” bir alandır, Uçak
Mühendisliği v.b. ile “GSF’leri, Konservatuarları, Güzel Sanatlar
Bölümleri’ni bir tutmayın, “aynı ÜDS/YDS puanı” istemeyin, “yetenek
en büyük sınavdır” denilse de başarılı olunamadı. Sonunda dağ
fare doğurdu ve ;
a) Yabancı dili iyi olanlarla/
yabancı dili usulsüz yollarla geçenlerin,
b) Yabancı dili iyi olup ta sanatı
iyi olmayanların hızla yükselmesi ile –kişisel karakterlerde
devreye girince- sanat kurumlarında depremler meydana gelmeye, ve,
maalesef “unvan geldi, sanat gitti” sözü yaygınlaşmaya başladı.
Alanında; birikimli, kendini ispatlamış ve yabancı dili hakkı ile
vermiş arkadaşlara –elbette- saygımız/sevgimiz sonsuz, helalı
hoş olsun…
İşte bir örnek;
“Akademide “üçkâğıt” bir türlü
bitmiyor. Her defasında “Bu kadar olmaz” dedirtecek türden
üçkâğıtlar ortaya çıkıyor. Bu köşede defalarca 500 dolar
karşılığında başta Pakistan, Malezya ve Hindistan’da çıkarılan ve
yayın kurullarını Türk “akademisyenlerin” oluşturduğu dergilerde
500 dolara makale yayımlatıp bunlarla hem teşvik hem de akademik
unvan alanları yazdık.Atıf sayılarını yükseltebilmek için “çakma
dergi”ler kurup, birbirlerine atıf yapan, sonunda uluslararası
kurumların bile farkına varıp veri tabanlarından attığı “atıf
çetelerini” dile getirdik. Türkiye akademisinin adını uluslararası
arenada nasıl kirlettiklerini anlattık.Düzmece konferanslar
düzenleyenleri, bir otel odasında aynı gün hatta aynı saatte birkaç
konferans yapılmış ve burada bildiri sunmuş gibi gösterip,
bunlardan teşvik alanları, unvanı yükselenleri, CV’leri bunlarla
allayıp pullayanları zaten bütün akademi isim isim
biliyor….”