Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel oruç tutacaklar için önerdi: Mutlaka yapın
Abone olYaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, oruç tutarken aynı zamanda bağışıklık sistemini de destekleyecek şekilde dengeli beslenmenin önemine dikkat çekti. Uzel, mutlaka sahur yapılması gerektiğini söyledi.
Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, Ramazan ayında öğün sayısı ve sırası
farklılaşacağı için bu düzeni bünyeyi güçsüz düşürmeden sağlamak
gerektiğini vurguladı.
Bireylerin oruç tutarken de günlük besin ihtiyaçları dahilinde vücuda yeterli miktarda su, karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral alımı yapmaları gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Uzel, "Vücut güçsüz düşerse, bir müddet sonra hastalıklarla baş etme konusunda düşük verim gösterecektir. Bu nedenle özellikle pandemi dönemi içerisinde sahura kalkmadan oruç tutma alışkanlığından vazgeçilmesi gerekir. Nasıl kahvaltı günlük beslenmenin en önemli öğünü ise sahur da sağlam bir kahvaltı olarak değerlendirilebilir" diye konuştu.
Vücut direncini artırmak için dengeli beslenme
şart
Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, vücut direncini arttırmak için yapılması
gerekenleri de şöyle sıraladı:
"A, C ve E vitaminlerini içeren besinler tüketilmeli; selenyum,
çinko, magnezyum ve vb. mineralleri alımı omega yağ asidi içeren
yiyecekler ile takviye edilmeli. Sadece D vitamini besinlerde az
miktarda bulunduğu için bu amaçla güneş ışığından yararlanılmalı.
Kalsiyum ve fosfor tüketimi haftada en az iki kez balık ve her gün
süt tüketimi ile desteklenmeli. Özellikle E vitamininin bağışıklık
sistemini güçlendirici etkisi bulunmakta. Bu vitamin hastalıkla
savaşmak adına vücut direncini arttırmakta ve A vitamininin okside
olmasını engellemektedir. Yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz ve
yağlı tohumlar E vitamini içeriği bakımından zengin yiyeceklerdir.
Bağışıklığı güçlendiren besinlere örnek olarak, somon-sardalye gibi
yağlı balıklar, portakal, yeşil çay, yumurta, bal kabağı, taze
kırmızıbiber, ıspanak, brokoli, cibez, radika, domates ve yoğurt
sayılabilir. Çörekotu yağı, kekik yağı, nane yağı, zeytin yaprağı
ekstresi gibi ürünler özellikle pandemi döneminde sık tüketilmeye
başlanan ürünler arasında. Ancak bağışıklık sistemini güçlendirmek
için tüketilebilecek bir besin olmadığını, dengeli beslenmenin
önemini de unutmamalı."
"Protein ve lif kaynaklı yiyecekler mümkünse birlikte
tüketilmeli"
Sahur öğününde ağır yiyecekler tüketmenin sorun oluşturabileceğini
de aktaran Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, "Herhangi bir olumsuzlukla
karşılaşmamak için protein ve lif kaynaklı yiyecekler mümkünse
birlikte tüketilmeli. Sahurda süt, yoğurt, peynir, çorba, sebze ya
da çok hafif kuru baklagillerden oluşan hafif gıdalar tercih
edilmeli. Bu gıdalardan bol lifli olanları tüketilirse uzun süren
açlığın sebep olabileceği kabızlık sorunu da ortadan kalkmış olur.
Protein kaynakları tek başına olmanın yanında sebze eşliğinde de
tüketilebilir. Menemen, yumurtalı ıspanak vb. yiyecekler bu
seçeneğe örnek olarak verilebilir. Yağda kızartma yerine haşlama ya
da fırınlama yoluyla pişirilen yemekler tercih edilmelidir"
dedi.
İftarda hızlı gıda tüketimine dikkat
İftar sofralarında ise bir öğünde alınması gerekenden fazla
miktarda yiyecek tüketilmemesi gerektiğini söyleyen Ruhan Aşkın
Uzel, "İftar sofralarında midede aşırı tokluk oluşmamalı. Oruç
tutulan saatlerin sonuna yaklaşıldığında düşen kan şekeri, aşırı
yiyecek alımı ile yükselmeye başlar ve denge bozulur. Unutulmaması
gereken diğer bir husus ise beynin tokluk sinyalini 15-20 dakika
sonra verdiğidir. Bu süreden daha kısa zamanda ve hızlıca tüketilen
yiyecekler, özellikle yüksek enerjide ise tokluk ötesi bir durum ve
kilo fazlası olarak bireye geri dönecektir" diye konuştu.
Hava sıcaklıklarının artmaya başladığı döneme denk gelen Ramazan
ayında yeterli sıvı alımına özen gösterilmesinin metabolizmayı
düzenlediğini belirten Doç. Dr. Uzel, "Ramazan ayında da su
tüketiminin toplu miktarda değil, gereken miktarda, ancak zamana
yayarak yeterli yönetebilmesi önemli. Susuzluk hissinin giderilmesi
için gazlı, şekerli içeceklere yönelmek yanlıştır. Bu tarz
içecekler vücutta suyun yerini tutmadıkları gibi ihtiyaç duyulan
sıvı dengesini sağlamaktan da uzaktır. Hem su tüketimini
engellememesi ve sıvı kaybını artırmaması hem de kafeinin az
tüketilmesi açısından çay ve kahve tüketimi sınırlandırılmalı.
Günlük çay ve kahve tüketimi 3 fincanı geçmemeli, bunun yerine
doğrudan su tercih edilmeli. Duru yapılmış çorbalar, sulandırılarak
hazırlanmış ayran, ev yapımı meyve suyu ve limonatalar, sulu
yemekler de sıvı tüketimini artırmak için önerilebilecek diğer
yöntemlerdir" şeklinde konuştu.
Uzel, sadece beslenmenin değil kaliteli uyku düzeni ve bünyeye
uygun fiziksel egzersizlerin de vücut direncini arttırmak,
bağışıklık sistemini güçlendirmek için önemine dikkat çekti.