Diyarbakır’dan barış mesajları yükseldi
Abone olDiyarbakır’da toplu açılış töreninde bir araya gelen Başbakan Erdoğan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani ve sanatçılar İbrahi...
Diyarbakır’da toplu açılış töreninde bir araya gelen Başbakan
Erdoğan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani ve
sanatçılar İbrahim Tatlıses ile Şivan Perver, barış mesajları
verdi.
Diyarbakır Kantar Köprülü Kavşağı’nda toplu açılış töreni
düzenlendi. Tören alanına Başbakan Erdoğan ile birlikte gelen Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı (IKYB) Mesut Barzani, bu fırsatı
tanıdığı için Başbakan Erdoğan’a teşekkür etti. Bugünün çok önemli
bir gün olduğunu ifade eden Mesut Barzani, artık buluşma zamanının
geldiğini söyledi.
“SÜRECİ TÜM GÜCÜMÜZLE DESTEKLİYORUZ”
Diyarbakırlılara çözüm sürecine sahip çıkmaları çağrıda bulunan
Barzani, “Bugünün, bu tarihi anın buluşturma zamanı Sayın Başbakan
Erdoğan’ın Erbil ziyaretinde ‘Kürt halkının inkarı geride kaldı’
sözleriyle başladı. Bugün sevinç içinde kaldım. Görüyorum ki
kardeşliği sağlayan Türk lider bulunmuştur ve kardeşlik ve doğru
yolu izleyen bir önderdir. Ortadoğu’da yaşayan insanların artık
birlikte yaşama günü gelmiştir. Birlikte yaşamak ve birlikte kalmak
yöntemlerini izlemekle, halklarımızı mutlu günlere getirebiliriz.
Savaşlar denendi ama kimse savaştan bir hayır görmedi. Türk gencin
kanı Kürt gencin eliyle, Kürt gencin kanı Türk gencin eliyle
dökmenin artık yönü kalmamıştır. Barış temeli atılmış ve Sayın
Erdoğan’a cesurca attığı temel için teşekkür ediyorum. Barış yolu
seçimle olur. Ben tüm Kürt kardeşlerimden ve Türk kardeşlerimden
isteğim barış projesini desteklesinler. Barış için verilecek savaş
zor bir savaştır. İnanın cesur iradeli bir insan olmazsa barış için
savaş veremez. Barış yolu ne kadar uzun ise bir saat savaşmaktan
daha iyidir. Bugünün Türk ve Kürt kardeşlerime söylemek istiyorum
ki tüm gücümüzle barış sürecini destekliyoruz. Önemli adım bu
projeye başlamakla oldu. 15-20 sene önce buraya gelerek karşınızda
konuşmam imkansızdı. Bu da kardeşliğin, birbirini anlamanın
sonucudur. İnanıyoruz ki barış süreci sonuca varacaktır. Ne kadar
zaman gerekiyorsa o zamanı vermemiz gerekiyor. Son olarak çok
mutluyuz. Hepinizde mutluluk dolu başarılar diliyorum. Türkçe
biliyorum ama Türkçe konuşmak istiyorum. Yaşasın Türk ve Kürt
kardeşliği, yaşasın barış, yaşasın özgürlük. Başarılar ve
mutluluklar diliyorum” dedi.
37 YILLIK ÖZLEM BİTTİ
37 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelen ve sahneye sanatçı İbrahim
Tatlıses ile çıkan Şivan Perver ise, bugünün bir bayram olduğunu
belirtti. Türkiye’den ayrıldığında bir genç olduğunu ifade eden
Perver, “Güzel Diyarbakır’ımız bu çok güzel bir günümüzdür. Tarihe
girecek, dostluk, kardeşlik, sevdanın gideceği bir gün. Benim için
de tarihi bir gün. 38 yıldan sonra buradan ayrıldığımda bir
delikanlıydım bir gençtim, şimdi bir yaşlı adam olarak geri döndüm.
Ben sizi ve bu ülkeyi, bu şehri çok seviyorum. Sayın Başbakanımız
Erdoğan, bu barışın da mimarıdır, on ve arkadaşlarına teşekkür
ediyorum. Başbakan büyük bir mayayı temiz süte kattı ve bugün
dostluğun kardeşliğin gününü kutluyoruz. Bunun için emek veren,
yüreği çarpan, aklı çalışan herkese teşekkür ediyoruz. Umarım bütün
Türkiye bunu düşünür, artık farklılıklar, artık yasak edilmeyecek.
Biz hep yasaklarla karşılaştık ve bu ülkemizden ayrıldık. Kimileri
hapishanelerde çürüdü, işkence gördü, kimileri bizim gibi kaçtı ve
yıllar sonra yavaş yavaş dönüyor. Bugün sayesinde çok değerli
Kürdistan bölgesinin Başkanı Sayın Mesut Barzani de bu konuda çok
olumlu düşünceleriyle yaklaştı ve bu değerli insanları güzel
Diyarbakır’ımızda görmek çok güzel” diye konuştu.
“OĞLUMUN ADINI BARIŞ KOYACAĞIM”
Şivan Perver’e ‘kardeşim’ diye hitap eden sanatçı İbrahim Tatlıses
de barışa destek veren herkesin başının üstünde yeri olduğunu
vurguladı. Oğlu olduğunda adını ‘Barış’ koyacağını ifade eden
Tatlıses şöyle konuştu:
“Bugün bayramdır, barış bayramıdır. Şivan kardeşime teşekkür
ederim. 37 sene sonra şehrimize hoş geldin. Bu fark niye, Laz,
Çerkez, Alevi, Kürt, Türk bu fark niye. Kim bu barışa hizmet
verirse onun ellerine sağlık, o güzeldir. Barış için kim elini
taşın altına koyarsa başımızın üstündedir. Buraya, Şivan’la ne
şöhret için, ne şan için geldik. Şöhrete de şana da doyduk, tek
isteğimiz barıştır. Muhalefet olduğu yerde barışın olması mümkün
değil. Ama her şeyin sahibi bu halktır ve her şeyi başarır. Buraya
geldikleri için Sayın Erdoğan’a ve Barzani’ye teşekkür ediyorum.
Barış için cesur adımlar atılması lazım ve sizlerde de bu cesur
adımlar var. Benim eğer erkek bir çocuğum olursa, adını barış
koyacağım. Adı Barış olacak.”
Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses, yaptıkları konuşmanın ardından
Daye Megri ‘Analar Ağlamasın’ parçasını birlikte seslendirdi.
“MUSTAFA BARZANİ 81 YIL ÖNCE MİSAFİRİMİZDİ”
Son olarak kürsüye çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Mesut
Barzani’nin babası Mustafa Barzani’nin 1932 yılında Türkiye’ye
geldiğini hatırlatarak, “Bundan 81 yıl önceydi, 21 Haziran 1932’de
Hakkari Şemdinli’den sınırdan çok önemli misafirlerimiz gelmişti.
Toprakları uçaklarla bombalanmış, köyleri yakılmış yıkılmıştı.
Eşleri dostları katledilmişti. Yerlerinden yurtlarından
yuvalarından kopmuş sürgüne hüküm giymişlerdi. Şemdinli’den
kardeşlerinin yurduna, yuvasına, hanesine, Türkiye’ye geldiler.
Buradaki kardeşleri onları muhabbetle kucakladılar. Burası sizin
evinizidir dediler. Tarih boyunca yaptıkları gibi sofradaki
ekmeklerini onlarla paylaştılar. Gelenlerden bir tanesi ‘Biz
Türkiye’de asılmayı bekliyorduk. İdam edilmeyi bekliyorduk, zira
Türkiye üzerinde bizi tutuklamak ve asmak için ağır baskı vardı.
Ama biz Türkiye’ye seve seve geldik. Çünkü ölsek de Türkiye’de
ölmek istiyorduk. Türkiye’de beklediğimiz akıbet bizi karşılamadı.
Çok iyi muamele gördük.’ Evet, bunu söyleyen Molla Mustafa
Barzani’ydi. İşte o Barzani 81 yıl önce kardeşlerinin ülkesi
Türkiye’ye misafir oldu. Bugün onun oğlunu değerli dostum Mesut
Barzani’yi burada misafir ediyoruz. Ankara’da İstanbul’da defalarca
ağırladığımız Sayın Barzani’yi bugün bir kere Diyarbakır’da
ağırlıyoruz. Tıpkı bananız, amcalarınız gibi kardeşlerinizin
topraklarına ve onların ülkesi Türkiye’ye hoş geldiniz. Sizi,
şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimi
muhabbetle selamlıyorum. Diyarbakırlı büyük şair mütefekkir Sezai
Karakoç diyor ki, Diyarbakır sadece Türklerin değildir, Diyarbakır
sadece Kürtlerin değil, sadece Arapların değildir. Tıpkı Erbil
gibi, Diyarbakır hepimizindir. Erbil’de kendimizi kendi şehrimizde
hissettik. Sizde burada kendinizi şehrinizde hissedin” dedi.
“KEŞKE AHMET KAYA DA BURADA OLSAYDI”
Şivan Perver’in de 37 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldiğini
belirten Başbakan Erdoğan, Ahmet Kaya’nın da bu anı görmesini çok
istediğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Bugün büyük bir hasretle vatandan, sıladan, anne, baba, kardeş
hasretine de burada Diyarbakır’da son veriyoruz. Büyük bir
kavuşmaya kucaklaşmaya hep birlikte şahit oluyoruz. Tam 37 yıl
süren bu anlamsız, bu acı, kederli, hüzünlü, özleme bugün artık son
veriyoruz. Türkiye’nin sesini, bu toprakların sesini, bugün artık
vatanıyla, aşkıyla, sevdasıyla buluşturuyoruz. Hoş geldin Şivan
Perver diyoruz. Evine, yuvana, vatanına, anne baba ocağına hoş
geldin. Diyorum ki aaah keşke bugün biri daha aramızda olsaydı, bu
toprakların bir başka sesi, bir başka nefesi daha aramızda olaydı.
Üzülme sen, üzülme başını öne eğme gün olur kavuşuruz dert etme
Diyarbakır. Ağlama sen ağlama kanlı bezler bağlama bu yangın söner
bir gün ağlama Diyarbakır. Ey fırtınalı bayır, ey mazlum
Diyarbakır, dağlarında kızıl ateş, alnımda kızıl bakır, çiğdemler
solar gibi, anneler yanar gibi, ağlama Diyarbakır. Ben yandım siz
yanmayın diyordu. Ne var ki vatana, dosta, kardeşe hasret şekilde
13 yıl önce bugün 16 Kasım’da gurbette hayata veda etti. Ahmet
Kaya’yı, Diyarbakır’ın, Malatya’nın evladını Türkiye’nin sesini,
sevgili dostum Ahmet Kaya’yı vefatının 14. senesinde rahmetle yad
ediyorum. Ah o da burada olaydı. Çünkü ben Pınarhisar’a giderken o
da uğurlamaya gelmişti. O gün yapılan o merasimde o da şarkılarıyla
bu kardeşinizi uğurlamaya gelmişti. Şivan’ın dediği gibi o yaralı
yürek treniydi. İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver’i keşke yan yana
görebilseydi, bizimle dinleseydi, onlara eşlik edeydi. Allah’ın
takdiri karşısında boynumuz kıldan ince. Bütün buradaki bu buluşma
muhabbet hasret giderme Diyarbakır’da aynı gökyüzünün altına
kurduğumuz muhabbet ortamı Yunus Emre’nin, Hacı Bektaşi Veli’nin
ruhunu muazzez etmiştir. Bu muhabbet Ahmedi Hani’nin, Faki
Teyra’nın ruhunu muazzez etmiştir. Biz sizlerle ezelden kardeşsiz
ve evele kadar kardeşliğimiz sürecek. Sadece yol arkadaşı değil,
kader arkadaşıyız, pazara kadar değil mezara, mahşere kadar biriz
beraberiz. Aynı coğrafyanın mensuplarıyız. Bugün Şivan Perver, 37
yıldan sonra burada. Sağ olsun bütün sıkıntılarına rağmen hakikaten
çok büyük bir sıkıntıyı yaşayan İbrahim Tatlıses kardeşimiz de
burada. Birlikte beraber düet yaptılar. İnşallah çok kısa bir zaman
içerisinde kendisinin türküleriyle yine bir arada olacağız. Rabbim
ona da sağlığını, sıhhatini lütfetsin.”
“100 YIL ÖNCE SINIRLARIMI ÇİZDİLER AMA”
100 yıl önce bu topraklarda cetvelle sınırların çizildiğini
belirten Başbakan Erdoğan, “Ama bizim muhabbetimiz ortak,
tarihimize, medeniyetimize sınır çizemezler. Gönlülerimizi hiçbir
zaman birbirinden ayıramazlar. Onun için rahat olacağız ve geleceğe
aynı aşkla yürüyeceğiz. Türk’ü Kürt’ten, Kürt’ü Türk’ten
ayıramazlar. Tarih boyunca zalime karşı birlikte mücadele ettik.
Bundan sonra zulme karşı tek yürek olacağız. Zalimlerin yanında yer
almayacağız. Mazlumların, mağdurların, gariplerin, yol arkadaşı
olacağız” şeklinde konuştu.
“SİZİN SORUNUNUZ BİZİM SORUNUMUZ”
2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşmayı hatırlatan Erdoğan,
“Bir annenin çocuğuyla kendi anadilinde konuşamamasından daha büyük
azap ne olabilir. Şivan Perver’in kasetlerinin nasıl saklandığını
nasıl gizli gizli dinlendiğini ben de bilirim. Faili meçhullerin,
işkencelerin, sürgünlerin ne büyük bir acı olduğun bilirim.
Dışlanmayı, ötelenmeyi bilirim. 2005 yılında burada Diyarbakır’da
sizlere bir şey söyledim. Sizin meseleniz bizim meselemizdir. O
günden beri sözümüzün arkasındayız be takipçisiyiz. Bizi tehdit
ettiler vazgeçmedik. Engeller çıkardılar, aştık, zorluklar
çıkarttılar ama yılmadık. Partimizi kapatmak istediler, tuzaklar
kurdular, sabotajlar yaptılar biz bir tek geri adım atmadık. Bizi
yanız bıraktılar, destek olmadılar. Çözüme yanaşmadılar ama tek
başımıza bu yolda ilerledik. Biz bu işi çözeceğiz, kardeşliğimiz,
perçinleyeceğiz, ezelden beri nasıl kardeşsek ebediyen kardeş
kalacağız, baldıran zehri içmemiz gerekirse içeceğiz dedik. Türk,
Kürt, Laz, Boşnak, Abaza benim kardeşim. Yaratılanı yaratandan
seveceğiz dedik. Candan serden geçmek gerekiyorsak geçeceğiz dedik.
Bu kadim kardeşlik ortaklığını her ne pahasına olursa olsun
muhafaza edeceğiz dedik. Anaların babaların gözyaşlarını dindirmek,
gençlerim ölümüne son vermeye ahdettik. İnkar, ret, asimilasyon
politikalarına son verdik. 23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye
ruhu inşa ediyoruz. Bu ülkedeki herkesle birlikte inşa ediyoruz.
1920 TBMM’de Türkiye, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak bir ve
beraber cumhuriyeti nasıl kurdularsa yeni Türkiye ruhunu o şekilde
yeniden inşa ediyoruz” dedi.
“TEK PARTİ ANLAYIŞININ HÜKÜM SÜRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Bölgede tek parti anlayışının hüküm sürmesine izin vermeyeceklerini
dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Yeni süreçte bir şeye dikkat edeceğiz, cumhuriyetin ardından
olduğu gibi bir tek parti zihniyetinin, dayatmalar, baskılar,
zulümler, farklı formatlar inkar ve reddin oluşmasına asla izin
vermeyeceğiz. Doğuda, güneydoğuda yeni bir tek parti anlayışının
hüküm sürmesine müsaade etmeyeceğiz. Farklılıklar tahammül
edemeyenler refah getiremezler. Kendileri gibi düşünmeyenleri
katledenler bölgeye demokrasi getiremezler. Kendilerinden
başkasına, hayat ve siyaset hakkı tanımayanlar bölgeye birliktelik
getiremezler. Meselesi hizmet olmayanlar bu bölgeye tebessüm
getiremezler.”
“ÇÖZÜM SÜRECİNDEN RAHATSIZ OLAN VAR”
Çözüm sürecinden rahatsız olanların engel oluşturmaya çalıştığını
belirten Erdoğan, “Vicdanınıza, kalbinizin sesine kulak verin. Her
konuda karar verirken vicdanla, kalple, gönülle karar verin. Bizim
aracılara ihtiyacımız yok. Bizim tercümanlara ihtiyacımız yok. Her
zaman gönül diliyle konuştuk. Bundan sonra da gönül diliyle
konuşacağız. Bundan daha güçlü dil olamaz. Burada bir haber aldım
bana 78 yaşındaki Halise Teyze’yi anlattılar. Kendisini halen
görmedim. Burada mı bilemiyorum, duydum ki Tayyip Erdoğan buraya
geliyor diye heyecanlanmış. ‘Allah ömrümün tamamını ona versin’
diye dua etmiş. 78 yaşındaki Halise Teyze bir yıl oldu hiç
çocuğumuz ölmediği için bize dua ediyormuş. Allah ona uzun ve
hayırlı ömür nasip etsin. Halise teyzenin burada ettiği duayı
Van’da, Şanlıurfa’da, Hakkari’de annelerimiz de ediyor. Bir yıldır
asker polis şehit olmuyor, gençler bir hiç uğruna ölüp gitmiyor.
Nevruz’da bu bahar kalıcı olsun dedik. Sıcak olsun, soğuk olsun,
kar yağsın, yağmur yağsın ama gönüllerde açan bahar çiçeği hiç
solmasın. Dağlarımızda, köylerde, yaylalarda, mezralarda bahar
devam ediyor. Batıdaki evlere de, doğudaki evlere de artık ateş
düşmüyor. Kuzeyde de güneyde de ocaklar sönmüyor. Analar, babalar
oldukları yere çökmüyor. Artık dağlarımızda olduğu gibi
şehirlerimizde de çiçekler açıyor. Bu bahardan rahatsız olanlar da
var. Bu aydınlıktan, huzurdan, kardeşlikten, rahatsız olanlar var.
Kucaklaşmadan, muhabbetten rahatsız olan, uyuşturucu satamadığı
için rahatsız olan var. Gençlerin kanını içemediği için rahatsız
olan, Türkiye’nin büyümesinden rahatsız olanlar var. İçeride de
dışarıda da var. Bir yarasa gibi karanlıkta yaşamayı alışkanlık
halinde getirip ışıktan, umuttan, yaşama sevincinden rahatsız olan
var. Kepenkler kapanmadığı için, okulların hastanelerin,
barajların, konutların yapılmasından rahatsız olanlar var.
Yoksullukla mücadeleden rahatsız olan var. İşte bunlar bu baharı,
huzuru sabote etmek için her yolu deniyorlar. Dün Nusaybin’de böyle
bir sabotaj gerçekleştirdiler. Bunlara fırsat vermeyeceğiz. Benim
bir arzum sizlerden bir ricam var. Eğer siz bu sürece sahip
çıkarsanız, bu süreç büyüyecek. Hiç endişeniz olmasın. Bu bahara
sahip çıkarsanız daha da kalıcı olacak. Diyarbakır bu umuda sahip
çıkarsa bu fidanlar çınar olacak, kök salacak, geleceğe umutla
ilerleyecek. Söz silahtan etkilidir. Siyaset şiddetten çok daha
etkilidir. Zalimin değil kendi halkının, kendi kardeşlerinin,
mazlumların yanında durmak esastır. Ayrılıktan, çatışmadan,
savaştan yana değil, her zaman barıştan, kardeşlikten yana olmak
önemlidir. Bunun için başarılı olduk” diye konuştu.
“DAĞDAKİLERİN İNECEĞİ, CEZAEVLERİNİN BOŞALTILACAĞI BİR TÜRKİYE
GÖRECEĞİZ”
Dağdakilerin ineceğini ve cezaevlerinin boşaltılacağını vurgulayan
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şiddet hiçbir sorunun çözüm yöntemi değildir. Acıdan, ölümden,
kandan gözyaşından başka hiçbir şey getirmedi ve getirmez. Onun
için Diyarbakır’ın sürece sahip çıkmasını istiyorum. Tehdit,
sabotajlara, kışkırtmalara karşı tek yürek olmalıdır.
Çocuklarımızın canı kanı üzerinden hesap yapanlara Diyarbakır’ın
yeter artık demesini istiyorum. Yeter artık demeye var mıyız. Artık
hiç kimse yoksul Kürt çocuklarının Türk çocuklarının kanı üzerinden
rant hesabı yapmasın. Hiçbir devlet çete lobi bizim çocuklarımız
kullanarak çıkar hesabı içerisinde girmesin. Milletin hayır
duasıyla Allah ömür verirse gelecek çok daha farklı olacak.
Dağdakilerin indiğini cezaevlerinin boşaltıldığını, 76 milyonun
kucaklaştığını, bir ve beraber olduğunu, büyük Türkiye olduklarını
göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Diyarbakır bölgenin kutup yıldızı
bir şehirdir. Mürşit, yol gösterici bir şehirdir. Zülküf ve Elyasa
peygamberlerin, evliyanın şehridir. Mekke, Medine Kudüs ve Şam’ın
ardından İslam coğrafyasının beşinci sayılan bir şehridir.
Diyarbakır huzurlu olursa Erbil, Kamışlı, daha huzur olur,
Diyarbakır refah içinde olursa Türkiye de olur. Sizin
sorumluluğunuz büyüktür. Bu yeni süreçte Diyarbakır’ın hakem
olmasını, mürşit olmasını, sürece yol göstermesini, ışık tutmasını
istiyoruz.”
Erdoğan, 2 günde açılışı yapılacak yatırımların toplam maliyetinin
880 milyon TL olduğunu sözlerine ekledi. Yapılan konuşmaların
ardından toplu açılış töreni yapıldı.
(İHA)