Diyanet o makam aracını iade ediyor
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bir takım asılsız iddialar üzerinden Diyanet'in yıpratılmaya çalışıldığını söyledi. İşte Görmez'in o sözleri;
Diyanet İşleri Başkanı Profr. Dr. Mehmet Görmez,
hakkında iddialara sert tepki gösterdi. Türkiye'de son dönemde
Diyanet üzerinden yürütülen tartışmalarla, kurumun çalışanlarının
itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Görmez, hükümetin
direktifleriyle hareket ettikleri iddialarının ise doğru
olmadığını, idari anlamda Başbakanlık'a bağlı olduklarını; ancak
dini konularda böyle bir bağın söz konusu olmadığını kaydetti.
Görmez, 1 milyon liraya alındığı iddia edilen aracı kullanmadığını
ve iade edileceğini açıkladı.
Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk'te Veyis Ateş'in sorularını cevapladı. Hakkındaki iddialara birer birer cevap veren Görmez, doğru olmayan haberlerle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yıpratılmaya çalışıldığını söyledi. Diyanet'in sıradan bir kamu kurumu olmadığını, milletin kurumu olduğunu söyleyen Görmez, Diyanet İşleri Başkanları'nın da millet adına göreve yaptığını söyledi. İşte Görmez'in canlı yayındaki açıklamalarından satır başladı;
"Bizim kabul etmeyeceğimiz, toplumu yaralayan bu tartışmaların bir boyutu var. Diyanet'te çalışan insanların, cemaatleriyle birlikte; çünkü onlar sadece bir görevli değil. Onların da cemaati var.
Kurumumuzla ilgili, itibarımıza gölge düşüren ve hepimizi üzen, bazen kendi ideolojilerini, öfkelerini hatta doğru olmayan haberler üzerinden Diyanet bir polemik haline geliyorsa, ma'şeri vicdan zedeleniyor demektir. Diyanet İşleri, sıradan bir kamu kurumu değildir. Bu kurum bir millet kurumudur. Kadim Diyanet İşleri Başkanları'nın imzalarını okuduğun zaman, millet adına bu görevi yapıyorum demiştir.
"SEÇİMLERİ BİLE ETKİLEMİŞTİR"
Prof. Dr. Mehmet Görmez, Habertürk'te Veyis Ateş'in sorularını cevapladı. Hakkındaki iddialara birer birer cevap veren Görmez, doğru olmayan haberlerle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yıpratılmaya çalışıldığını söyledi. Diyanet'in sıradan bir kamu kurumu olmadığını, milletin kurumu olduğunu söyleyen Görmez, Diyanet İşleri Başkanları'nın da millet adına göreve yaptığını söyledi. İşte Görmez'in canlı yayındaki açıklamalarından satır başladı;
"Bizim kabul etmeyeceğimiz, toplumu yaralayan bu tartışmaların bir boyutu var. Diyanet'te çalışan insanların, cemaatleriyle birlikte; çünkü onlar sadece bir görevli değil. Onların da cemaati var.
Kurumumuzla ilgili, itibarımıza gölge düşüren ve hepimizi üzen, bazen kendi ideolojilerini, öfkelerini hatta doğru olmayan haberler üzerinden Diyanet bir polemik haline geliyorsa, ma'şeri vicdan zedeleniyor demektir. Diyanet İşleri, sıradan bir kamu kurumu değildir. Bu kurum bir millet kurumudur. Kadim Diyanet İşleri Başkanları'nın imzalarını okuduğun zaman, millet adına bu görevi yapıyorum demiştir.
"SEÇİMLERİ BİLE ETKİLEMİŞTİR"
Malumunuz hafızalarda, 1960'lı yıllarda bu konuda bir
mukayesesi kalmıştır. Zamanın bakanı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile
Tabu Kadastro arasında fark yoktur dediği için, 1965 yılındaki
seçimleri etkileyecek kadar üzmüştür bu cümle.
"ALEVİLİK MESELESİNİ DİYANET ÜZERİNDEN
TARTIŞMAK"
Alevi kardeşlerimize hizmet konusunda bir adaletsizlik
görüyorsa, göreve geldiğim ilk günden buyana bu konuda kafa yorduk.
Toplumun tüm katmanları arasında mezhep ayrımı olmasın diye gayret
safretmektir.
Alevilik meselesini Diyanet üzerinden tartışmak doğru
değildir. Bu soruna hukuki bir çözüm geliştirmek gerekiyor.
Diyanet, herhangi bir görevlendirme yaparken mezuniyetlerine göre
değerlendirmiştir. Bugüne kadar herhangi bir kimseye hangi
mezheptesin diye bir soru sorulmamıştır. Bu seferde bu eğitimi
veren bir okul yok eleştirileri getiriliyor. Doğrudur bu eleştiri;
ancak İlahiyatlar'da bu konuda bir ayrım yapılmadan eğitim
yapılmaktadır.
70 YIL ÖNCESİNİN DİN ADAMI FİGÜRÜ
Kalbe ağır gelen ve sadece Diyanet İşleri Başkanı'nın değil bu
topraklarda haysiyetli hiçbir müminin kabul etmeyeceği şeyler var.
Bazıları iftiradır. Bu sorulara muhatap olmaktan dolayı üzgün
olduğumu söylemek isterim. İki şeyin üzücü olduğunu ifade etmek
zorundayım. Tüm bunları söylerken toplumun manevi hayatını ayakta
tutan 120 bin din gönüllüsünü bütün hocaefendilerini hepimizi
birlikte, kişiliksiç hiçbir ilkesi olmayan bir konumda göstermek ve
bu şekilde itibarsızlaştırmak hakikatten bu konuda kabul
edilebilecek şey değildir.
Türk sinemalarında, Türk romanlarında Vurun Kahbeye diye
başlayan bir din adamı potresi vardır. Sarığı su görmemiş bir din
adamı imgesi vardır. O günleri çağrıştıracak biçimde, top yekün bir
yere koyarak itibarsızlaştırmak kabul edilebilir
değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı idari olarak Başbakanlık'a bağlıdır.
Dini ve ilmi konularda, ben 8 sene Diyaret İşleri Başkan Yardımcısı
olarak çalıştım ve son olarak bu müessenin başkanlığını
yürütüyorum. Hiçbir siyasetçi Diyanet İşleri Başkanı'na ya da
kuruma hiçbir dini konuda bağlı hissetmez. İslamın temel
değerlerine aykırı davranılması mümkün müdür?
17-25 ARALIK'TA DİYANETİN TAVRI
Bir defa Diyanet kendi programını uygular. Biz her Ramazan'da
bir tema işleriz. O olaylardan hemen önce bütün camilerde helal
kazanç konusunu işlemişiz. Biz sadece hutbe okumuyoruz ki! Her ilde
ayrı vaaz programları vardır. Oralarda herşey konuşulur. Bir rezerv
koyulduğunu iddia etmek, bu kurumun tüm çalışanları kişiliksiz
talimatları uygulayan bir konuma sokar. Bunu kabul etmemiz mümkün
değil.
BİBER GAZINA FETVA VERİLDİ Mİ?
Aklı başında olan bir insan bunu söyler mi? Böyle şey mümkün
mü? Alo Fetva üzerinden Diyanet'i itibarsızlaştırma harekete
geçirdi. Gazeteci arıyor Alo Fetva'ya "Lades oynamak caiz midir?"
diye soruyor. Ertesi gün manşet, her türlü yolsuzluğa göz yuman
Diyanet, "Lades caiz değildir" diye yazılıyor. Bunlar doğru şeyler
değil. Biber gazı da işte böyle bir konu.
MİNARELERE BAZ İSTASYONU KURULMASI
"Hiçbir minarenin üzerinde baz istasyonu olmayacaktır" diye
alınan karara imza attım. Bunu tamamen ortadan kaldırdık. Hiçbir
minarede baz istasyonu olmayacak diye bir karar varken, böyle fetva
verdi yanlıştır.
DEVLETE BAŞ KALDIRANNIN NAMAZI KILINIR
MI?
Fıkıh kitaplarında, kendi milletine devletine baş kaldıran ve
insanları katleden, terör örgütlerinin bir parçası haline gelmiş
insanların cenazesinin kılıp kılınmayacağı tartışılmaktadır. Lakin
camiye gelen her cenazenin namazı kıldırılmıştır belki de bağrına
taş basarak, ağlayarak yapmıştır. Kişisel görüşüm farklıdır; ancak
kurum olarak böyle bir şey söz konusu değildir.
1 MİLYONLUK LÜKS ARAÇ İDDİASI
Doğrusu Ankara'da devlet gerekliliği içerisinde herhangi bir ilin valisine makam aracı nasıl alınıyor, tahsis ediliyorsa, bundan bir kaç ay önce böyle bir aracın tahsis edildiği doğrudur.
Edep elvermediği için bu kurumun saygınlığı pekçok şeyi konuşmamayı gerektiriyor. Türkiye'de bir gazetenin haberi şöyleydi: Cami önlerinde toplanan parayla 1 milyon dolarlık zırhlı bir araç alındı. Tekzip edildi; ancak cami evleriyle değil vergileriyle alındı diye. Mahkeme açıldı ve kaybetti. Tekzibi yayınlamaya mahkum etti. Buna rağmen 16. sayfada küçük bir bölümde yayınlandı.
Devletin zarara uğratmış bir Diyanet İşleri Başkanı. Aynı gün bu haberin Suudi Arabistan'da üç büyük gazetenin de yayınlatıldığını öğrendim. Vakıf marifetiyle alındığı haberi Suudi Arabistan'da üç gazetede birinci sayfadan verildi. Oradan hocalar aradı beni ve şaşırdıklarını söylediler. Siz bir haberle Diyanet İşleri Başkanı'nı itibarsızlaştırmaya karar verdiyseniz, Diyanet'in hizmet götürdüğü tüm dünyalarda yayınlatacaksınız. Bu haber sadece burada değil Saraybosna'da da yayıntıldı.
ALGI OPERASYONUNA DÖNÜŞTÜ
Böyle bir araba var; ancak kullanılmadı. Herhangi bir kurumun yaptığı iş abartılarak, algı operasyonuna dönüştürülerek kurumun başındaki insanı itibarsızlaştırma çalıştılar.
"O ARACA BİNMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR"
O araç benim için mezara dönüştü. Bir gün bile bu araca binmedim. Mümkün değildir onu kullanmam. Bu sarık bir leke kabul etmez. Yapılan iş doğru bir iştir. Diyanet'e böyle bir aracın tahsis edilmesi doğrudur. Aracın alınma işlemi başlatırken zırh meselesinden haberim oldu. Hiçbir makam aracını bilmem. Eski aracımızı tamir ederek onu kullanmaya devam ediyorum.
Bu çok küçük bir hadisedir; ancak sadece şahsım değil bu kurumdaki her çalışan rencide edildi. Bu kurum üzerinden algı yürütüldüğünü anladım ve arkadaşlara "bu araç benim için mezardır" dedim ve kullanmadım. Bu araç iade edilecektir. Yanlış olduğu için değil ibreti alem olsun diye iade edilecektir.
Doğrusu Ankara'da devlet gerekliliği içerisinde herhangi bir ilin valisine makam aracı nasıl alınıyor, tahsis ediliyorsa, bundan bir kaç ay önce böyle bir aracın tahsis edildiği doğrudur.
Edep elvermediği için bu kurumun saygınlığı pekçok şeyi konuşmamayı gerektiriyor. Türkiye'de bir gazetenin haberi şöyleydi: Cami önlerinde toplanan parayla 1 milyon dolarlık zırhlı bir araç alındı. Tekzip edildi; ancak cami evleriyle değil vergileriyle alındı diye. Mahkeme açıldı ve kaybetti. Tekzibi yayınlamaya mahkum etti. Buna rağmen 16. sayfada küçük bir bölümde yayınlandı.
Devletin zarara uğratmış bir Diyanet İşleri Başkanı. Aynı gün bu haberin Suudi Arabistan'da üç büyük gazetenin de yayınlatıldığını öğrendim. Vakıf marifetiyle alındığı haberi Suudi Arabistan'da üç gazetede birinci sayfadan verildi. Oradan hocalar aradı beni ve şaşırdıklarını söylediler. Siz bir haberle Diyanet İşleri Başkanı'nı itibarsızlaştırmaya karar verdiyseniz, Diyanet'in hizmet götürdüğü tüm dünyalarda yayınlatacaksınız. Bu haber sadece burada değil Saraybosna'da da yayıntıldı.
ALGI OPERASYONUNA DÖNÜŞTÜ
Böyle bir araba var; ancak kullanılmadı. Herhangi bir kurumun yaptığı iş abartılarak, algı operasyonuna dönüştürülerek kurumun başındaki insanı itibarsızlaştırma çalıştılar.
"O ARACA BİNMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR"
O araç benim için mezara dönüştü. Bir gün bile bu araca binmedim. Mümkün değildir onu kullanmam. Bu sarık bir leke kabul etmez. Yapılan iş doğru bir iştir. Diyanet'e böyle bir aracın tahsis edilmesi doğrudur. Aracın alınma işlemi başlatırken zırh meselesinden haberim oldu. Hiçbir makam aracını bilmem. Eski aracımızı tamir ederek onu kullanmaya devam ediyorum.
Bu çok küçük bir hadisedir; ancak sadece şahsım değil bu kurumdaki her çalışan rencide edildi. Bu kurum üzerinden algı yürütüldüğünü anladım ve arkadaşlara "bu araç benim için mezardır" dedim ve kullanmadım. Bu araç iade edilecektir. Yanlış olduğu için değil ibreti alem olsun diye iade edilecektir.