Diyanet cuma hutbesinde Rasim Ozan Kütahyalı'dan mı bahsetti? Hutbe olay oldu
Abone olDiyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Nisan günü camilerde okuttuğu cuma hutbesi gündem oldu. Diğer ismi 'Ahlak Suresi ' olan Hucurat Suresi'ni temel alan cuma hutbesi bir bölümü ile öne çıktı. Hutbedeki "Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu araştırın" kısmı, Rasim Ozan Kütahyalı'dan söz ediyor şeklinde yorumlandı.
CHP'ye kayyum atanacak iddiasıyla borsanın düşmesine sebep olan
Rasim Ozan Kütahyalı gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı. Kendi
mahallesi dahil her kesimden tepki alan Rasim Ozan Kütahyalı
ifadesinde "Şehvet ve heyecan ile suça konu paylaşımı yaptım"
savunmasını yapmıştı.
Bir fasık size haber getirirse...
Bugün Diyanet'in camilerde okuttuğu Cuma hutbesi, Rasim Ozan
Kütahyalı'dan söz ediyor söylemi ile gündem oldu. Hutbedeki "Size
bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu araştırın" kısmı
özellikle dikkat çekiciydi. Bir diğer adı Ahlak Suresi olan Hucurat
Suresi'nden örnek verilen cuma hutbesindeki kısım şöyle:
-“Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu
araştırın…”[2] emridir. Ayet-i kerime, bizleri; yalan haber ve
yanıltıcı bilgilere karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır. Zira ister
gerçek hayatta isterse dijital mecralarda yalan haberleri yaymak,
doğruluğu teyit edilmeyen bilgileri paylaşmak; insanlar arasında
fitne ve fesadın ortaya çıkmasına, toplumda huzur ve güven
ortamının zedelenmesine sebep olmaktadır. Nice insanların hayattan
kopmasına, nice yuvaların dağılmasına, nice dostlukların
bozulmasına yol açmaktadır. Asla unutmayalım ki, doğruluğundan emin
olunmayan bir bilgiyi ve haberi paylaşmak, büyük bir günah, ağır
bir vebaldir.
Ahlak Suresi
Diyanetin Rasim Ozan Kütahyalı'yı ima ediyor denilen 18 Nisan
tarihli Cuma hutbesinin tamamı şöyle:
-Muhterem Müslümanlar! İnsanın; yaratıcısıyla, diğer insanlarla ve
çevresiyle ilişkilerini düzenleyen, bu konuda temel ilkeler getiren
sûrelerden biri de Hucurât sûresidir. Bir diğer adı da
‘Ahlak sûresi’ olan Hucurât sûresi; insanların
ancak imanla şeref bulacaklarını, İslam’la izzete kavuşacaklarını
haber vermektedir. Müminlerin; iman bağıyla birbirlerine
kenetlenmeleri, âdâb-ı muâşerete riayet etmeleri, birlik ve
beraberliklerine zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan
kaçınmaları gerektiğini hatırlatmaktadır.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimizin Hucurât sûresindeki ilk mesajı şöyledir:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ
اللّٰهِ وَرَسُولِهِ
“Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlü’nün önüne
geçmeyin…”[1] Allah ve Resûlü’nün önüne geçmemek; onları
herkesten çok sevmektir. Allah’ın rızasını, Peygamber Efendimiz
(s.a.s)’in muhabbetini her şeyden üstün tutmaktır. Her zaman ve her
yerde Kur’an’a ve sünnete gönülden bağlanmaktır. Allah ve
Resûlü’nün koyduğu hükümleri; karar ve tercihlerimizden, görüş ve
düşüncelerimizden daha önemli ve daha değerli görmektir. Hülasa,
Allah ve Resûlü’nün önüne geçmemek, her mümin için bağlayıcı bir
emir, imânî bir zorunluluktur.
Hucurât sûresinde verilen bir diğer mesaj ise,
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ
فَتَبَيَّنُٓوا
“Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu
araştırın…”[2] emridir. Ayet-i kerime, bizleri; yalan haber ve
yanıltıcı bilgilere karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır. Zira ister
gerçek hayatta isterse dijital mecralarda yalan haberleri yaymak,
doğruluğu teyit edilmeyen bilgileri paylaşmak; insanlar arasında
fitne ve fesadın ortaya çıkmasına, toplumda huzur ve güven
ortamının zedelenmesine sebep olmaktadır. Nice insanların hayattan
kopmasına, nice yuvaların dağılmasına, nice dostlukların
bozulmasına yol açmaktadır. Asla unutmayalım ki, doğruluğundan emin
olunmayan bir bilgiyi ve haberi paylaşmak, büyük bir günah, ağır
bir vebaldir.
Kıymetli Müslümanlar!
Hucurât sûresinde verilen bir başka mesaj ise,
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ
“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın…”,
وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا
بِالْاَلْقَابِۜ
"…Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayın…”[3] buyruğudur. İslam’a göre insan, hürmete ve
saygıya layıktır; şakayla bile olsa el, dil, kaş veya göz
işaretiyle alaya alınamaz. İnsanın onuruna dil uzatılamaz; ona,
şeref ve haysiyetini zedeleyecek lakaplar takılamaz. Bütün bu
yanlışların sebebi, Allah’ın asla sevmediği gurur ve kibirdir;
kişinin kendini beğenmesi, karşısındakini küçük görmesidir.
Hucurât sûresinde verilen diğer bir mesaj ise, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın…”[4] uyarısıdır. Mümin; elinden ve dilinden güvende olunan kişidir. Mümin, insanlara karşı daima hüsn-ü zan besler; başkalarının değil, kendi kusurlarıyla ilgilenir. Mümin, gıybet etmez, dedikodu yapmaz, laf taşımaz.
Değerli Müminler!
Allah Teâlâ, Hucurât sûresinde bütün insanlara şöyle seslenmektedir: “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır…”[5] Yüce dinimiz İslam; her türlü ırkçılığı yasaklamıştır. Hal böyleyken bugün; kendini medeni ve seçkin gören, insanlıktan nasibini almamış, vahşetten beslenen zalimler, Filistin’de, Gazze’de ve başka pek çok yerde her türlü zulüm, işkence ve baskıyı Müslümanlara reva görmektedir. Cenâb-ı Hak ise bütün bu kötülüklerin son bulması için ümmet-i Muhammed’in yapması gerekenleri Hucurât sûresinde şöyle açıklamaktadır: “Müminler ancak Allah’a ve Resûlü’ne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar, doğru kimselerin ta kendileridir.”[6]
Yüce Rabbim, Hucurât sûresinde anlatılan hakikatleri hayatımıza aktarmayı; zihnimizi, kalbimizi ve dilimizi kirleten, huzur içerisinde birlikte yaşamamıza zarar veren bütün kötülüklerden uzak durmayı hepimize nasip eylesin.
Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden ve kalbimin şerrinden Sana sığınırım…”[7]