Zahidin her ne kadar ta’nı firavan olsa
Ana gam yemez idik zerrece irfan olsa
Sıdk ile mezheb-i İslâm’da pûyan olsa
Bize mülhid diyenin kendüde îman olsa
Dahleden dinimize bari müselman olsa.
Gerçi kim nefse uyup itmedeyüz sehv ü hata
Bilürüz cürmümüzi itmeyiz inkâr asla
Gam değil aybımızı söylese dâim âda
Kâilüz hak söze biz gerçi Bahaî amma
Bize mülhid diyenin kendüde îman olsa
Dahleden dinimize bari müselman olsa.
Yukarıdaki ifade, 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı
şeyhülislamlarından Mehmet Bahaî Efendi’nin bir şiirinde
yer alıyor. Mehmet Bahaî Efendi, bugünkü
Türkçe’yle şunları söylüyor:
Dünyayı terk eden insanın,
Her ne kadar ayıplaması çok olsa da,
Ona gam yemezdik.
Yeter ki ayıplayanın zerre kadar irfanı olsun;
Doğrulukla İslâm mezhebi yolunda koşan olsun.
Bize dinsiz diyenin kendisinde iman olsa,
Dinimize karışan bari Müslüman olsa…
Gerçi nefse uyarak yanılıp hata ediyoruz.
Fakat suçumuzu bilir, asla inkâr etmeyiz.
Düşman, ayıbımızı daima söylese gam değil.
Hak söz karşısında biz Bahaî boyun eğmişiz.
Ama bizi dinsizlikle suçlayanın kendisinde iman
yok.
Dinimize karışan bari Müslüman olsa...
Zamanımızda dinimize dahleden, dil uzatanların durumu,
Mehmet Bahaî Efendi’nin mısralarını akla
getiriyor. İslami esaslara dil uzatan,
İslami değerleri küçümseyenlerin din ile uzaktan
yakından alakası yok.
Sözü bir önceki yazımda bahsettiğim, Kur’an-ı
Kerim ayetlerini şiddetin kaynağı gibi gösteren
“Siccin” film serisinin yönetmeni ve yapımcısına getirmek
istiyorum müsaadenizle.
Yaptığım küçük bir araştırma sonucu gördüm ki bu
filmlerin yönetmeni bir ateistmiş. Yapımcı firma ise Yahudi
Siyonist bir firma…
Bu bilgilere ulaşınca aklıma hemen Mehmed Bahai
Efendi’nin meşhur mısrası geldi: “Dinime dahleden
bari müselman olsa…”
Aslında İslam’a yapılan saldırıların faillerine
baktığımızda hepsinin ortak noktası “din düşmanı”
olmaları.
Din ve diyanetle zerre miktar alakası olmayan bu insanlar konu
Allah, İslam, Kur’an, Peygamber olunca adeta uzman
kesiliyorlar ve o engin (!) bilgilerini döktürmeye
başlıyorlar.
Be hey vatandaş, madem ateistsin, Allah’a ve dine
inanmazsın, yok sayarsın; ne diye yok saydığın şeye
saldırıyorsun?
Yok olduğuna inandığın şeye saldırıyorsan ben senin
aklından ve akıl sağlığından şüphe ederim. Sen gidip uzman
olduğun alanlarda sanat yapsana kardeşim…
Ama maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olunca işte ortaya
böyle garip durumlar çıkıyor. Bu durum benim her zaman söylediğim
ve iddia ettiğim “proje planlar” olayını da
doğruluyor.
Tüm bunlar tek bir merkezde planlanıyor ve piyasaya değişik
kişilerin marifetiyle sürülüyor.
Maksat ve amaç belli: İslam’ı ve Müslümanları
değersizleştirmek, dejenere etmek…
Tüm bu olanlara karşılık Müslümanlar olarak uyanık olmak
zorundayız. Onların dinimize ve mukaddesatımıza saldırdığı
kadar bizim de doğruları anlatmamız gerekiyor.
İslami medya ve iletişim araçları bu konuda topyekûn bir yayın
birliği içine girmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı camilere
gelen cemaate işin doğrusunu anlatmalıdır.
Fert olarak bizler de demokratik hak arama kural ve çerçeveleri
içerisinde hukuki ve bürokratik alanlarda üzerimize düşen
vazifeleri yerine getirmeliyiz.
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser