Dinçer, 'intihal yok' diyor
Abone olBaşbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer, 'İşletme Yöneticiliği' adlı kitabının intihal olduğu haberlerini yalanlayarak, suç duyurusunda bulunacağını açıkladı....
Prof: Dinçer: Ortada bir intihal yok Başbakanlık Müsteşarı Prof.
Dr. Ömer Dinçer, bir bilim adamının işleyebileceği en kötü suçun
intihal olduğunu, belirterek, ''İntihal iddia edilen 'İşletme
Yöneticiliği'' kitabı ile habere konu olan 'İşletme Yönetimi'
kitabı incelendiğinde, ortada bir intihal olmadığı açıkça
görülecektir'' dedi. Dinçer, bazı gazetelerde hakkında çıkan
haberlere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Bir bilim adamının
işleyebileceği en kötü suçun intihal olduğunu belirten Dinçer,
''Bir bilim adamına yapılabilecek en büyük iftira da intihal
iddiasıdır'' dedi. İntihalin, bir başkasına ait olan düşüncelerin
ve ifadelerin kişinin kendisine mal ederek, gerçek kaynağı
saklayarak sunulması olduğunu kaydeden Dinçer, bu anlamda ''İşletme
Yönetimi'' adlı kitabında intihalin söz konusu olmadığını bildirdi.
''Özür Dileten İntihal'' manşeti ile ilk defa 11 Şubat 2004
tarihinde bu iddiaya yer verildiğini anımsatan Dinçer, bu iddia ile
ilgili o dönemde birden çok haber ve yazı yazıldığını kaydetti.
Dinçer, açıklamasına şöyle devam etti: ''Yapılan bu asılsız
haberler sebebiyle aynı gruba ait gazeteler aleyhine Ankara Asliye
Hukuk Mahkemeleri'nde 6 tane manevi tazminat davası açtım. Davalar
halen derdest olup bilirkişi aşamasındadır. Bilirkişi incelemesi
aşamasında olan davaları etkileme amacıyla 27 Mart 2005 günü aynı
grubun, açtığım davalarda, davalılardan bir olan Hürriyet
gazetesinde iç sayfa haberi olarak, ertesi gün yine aynı gruba ait
olup aleyhlerinde dava bulunan Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde
köşe yazısı olarak haber yapılması, bugün de yine aynı gruba ait
Milliyet gazetesinde manşet haber olarak yapılması mahkemeleri
etkileme amacını açıkça ortaya koymaktadır. Gelişen bu süreçte,
yarın aynı grubun tüm gazetelerinde bu konunun değişik formatlarda
haber yapılması da beklenen bir davranış olarak ortaya
çıkmaktadır.'' Basın Kanunu'nun 19 maddesinin 2. fıkrasında devam
eden davalarla ilgili mütalaa yayınlamanın suç olduğunun açıkça
düzenlendiğini ifade eden Dinçer, ''Son 3 gündür haksız olarak
gerçeğe aykırı bir biçimde aleyhime yayın yapan gazetenin sorumlu
müdürleri ve yazarları hakkında bu madde gereğince, suç duyurusunda
bulunacağım'' dedi. SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAK Dinçer, bu süreçte,
Cumhuriyet Üniversitesi Yayın Etiği İnceleme Komisyonu'nun 30 Mart
2004 tarihli yazısının haberlere dayanak yapıldığını bildirerek,
açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ''Komisyonun karar tarihi
2004 yılı olup, 27 Mart 2005 tarihinde yapılan ilk haberden tam bir
yıl öncesine aittir, yeni bir karar değildir. Halbuki, 27 Mart 2005
tarihli Hürriyet Gazetesi'ndeki haberde sanki yeni bir rapormuş
gibi yansıtılmıştır. Bu durum tamamen gerçeğe aykırıdır. Kaldıki,
Yayın Etiği kurulu olarak yazıyı hazırlayan Prof. Dr. Timur Esener,
o tarihte Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
dekanıdır. Prof. Dr. Reyhan Eğilmez, aynı üniversitenin Tıp
Fakültesi dekanıdır. Prof. Dr. Nevzat Battal ise eğitim fakültesi
dekanıdır. Her üçü de o tarihteki Cumhuriyet üniversitesi
Rektörü'nün atadığı idari personel olup, raporun rektörün
yönlendirmesi ile yazılmış bir rapor olduğunda kuşku yoktur. Rapor
incelendiğinde ise somut hiçbir veriye dayanmadan, rapor içinde bir
satırda 'isim zikredilmeden birebir alıntıların yapıldığı tespit
edilmiştir' ifadesi ile intihal yapıldığı iddia edilmiştir.
İşletmeci veya hukukçu olmayan, idari görevde bulunan kişilerce bir
satır olarak hazırlanan, bilimsel nitelik taşımayan komisyon
kararını intihal için yeterli kabul etmek mümkün değildir. Yukarıda
da açıkladığımız üzere, komisyon bu kararını yeni vermiş de
değildir. Komisyonunun, böyle bir rapor hazırlama yetkisi de
tartışmalıdır. Bu komisyon raporunu hazırlama aşamasında, bilgime
de başvurulmamıştır. Bu kişiler hakkında da manevi tazminat davası
açacağım gibi, gerçeğe aykırı suç isnadında bulundukları için
cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağım.''
''İNCELENDİĞİNDE GÖRÜLÜR'' Açıklamasında, iddia edilen ''İşletme
Yöneticiliği'' kitabı ile habere konu olan ''İşletme Yönetimi''
kitabı incelendiğinde, ortada bir intihalin olmadığının açıkça
görüleceğini ifade eden Dinçer, şöyle devam etti: ''Yrd. Doç. Dr
Yahya Fidan ile yayınlamış olduğumuz kitapta, sayın Fidan'ın
hazırladığı bölümlerde, Sayın Koçel'in kitabına toplam 15 atıf
yapılmıştır. Atıf yapılan sayfa numaraları, 146, 160, 167, 169,
174, 255, 296, 307, 349, 359, 365 (2 adet) ve 368'dir (2 adet).
İntihal kaygısı olan bir yazar, intihal iddia edilen yazara
kitabının 15 yerinde atıf yapar mı? Bu hususu, kamuoyunun takdirine
bırakıyorum. Ayrıca kitabım, 5 bölümden meydana gelmekte olup,
toplam 429 atıf mevcuttur. Sayın Koçel'e ve intihal iddia edilen
kitaba, kitabın bibliyografya bölümünde (sayfa 460) yer verilmiş
olup, intihal amacıyla hareket edilmediği açıktır. Ders
kitaplarının yazılmasında faydalanılan kaynaklar bazen bölüm
sonunda, bazen kitap sonunda bibliyografya olarak verilmektedir.
Kitabımda, faydalandığım kaynakları kitap sonunda bibliyografya
olarak vermekle birlikte, ayrıca sayfa sonlarında dipnot olarak da
verdim. Sayfa sonlarında, dipnot olarak vermeden, sadece kitabın
sonunda, bibliyografyada sayın Koçel'e ve kitabına yer verseydim
dahi, herhangi bir intihal iddiası ile karşılaşmayacaktım. İzah
edildiği gibi kitap, bir ders kitabı olup, kitabın yazıldığı
tarihte profesördüm. Bu noktada kamuoyunun dikkatini bir noktaya
çekmek istiyorum. Sayın Koçel, profesörlük jürimde bulunmuş olup,
jüri üyesi olarak hakkımda vermiş olduğu 27 Eylül 1994 tarihli
raporunun sonuç kısmında, '...Doç. Dr. Ömer Dinçer'in bilimsel
çalışmaların gerektirdiği standartlarda eser ürettiği, son
yıllardaki dağılma ve çeşitlenme bir yana bırakılırsa, eserlerinde
orijinallik bulunduğu, toplumun çeşitli kesimlerine hitap eden
yayın organlarında da yazı yazdığı, kendisini idari yönden de
geliştirdiği ve en önemlisi çalışmalarında sistematik düşünceyi
kullandığı kanaatine ve dolayısıyla kendisinin profesörlüğe
yükseltilmesini ve açık bulunan bu profesörlük kadrosuna
atanmasının uygun olacağı sonucuna ulaşmış olduğumuzu bilgilerinize
arz ederim' şeklinde ifadelere yer vererek, bilimsel kişiliğimi,
intihalci olmadığımı tanımlamıştır. Sayın Koçel, profesör olmamda
imzası bulunan saygı duyduğum bir kişidir. Tüm bu hususlar
belgeleri ile birlikte yargılama aşamasında mahkemeye sunulmuş
olup, dosya bir bütün olarak bilirkişi incelemesi aşamasındadır.
Bana ahlak dersi vermeye çalışan bazı gazete ve yazarların, bu
tutum ve davranışları, gazeteciliğin hangi meslek ahlakıyla
bağdaştırdığını anlamakta zorlanıyorum. Bana güvenen ve inanan
insanlara, şahsım adına söyleyeceğim tek şey, onları mahcup edecek
herhangi bir şey yapmadığımı bilmeleridir. Tüm gerçekler ortada
iken, Basın Kanunu'nun 19. maddesine ve gerçeğe aykırı, mahkeme
sürecini etkileme amacıyla yapılan yayınlardan dolayı, sorumluları
hakkında tazminat hakkımı da saklı tutuyorum.''