Başkanlık sistemi tartışmaları sürerken AKP kurmayları çeşitli
platformlarda sistemi şirin gösterme telaşında.
Bu bağlamda, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Marmara
Üniversitesi "Hükümet Sistemi Arayışları ve Başkanlık Sistemi"
konulu konferanstaki konuşması ibret verici.
Başbakanın deyimiyle “ustalık dönemi” yaşayan bir partinin
kurmayından gelen bu açıklama aslında partinin elde etmeyi hayal
ettiği gücün beyanı niteliğinde.
Türk basınının gözünden kaçan bazı detaylar tam anlamıyla
ürkütücü!
Sayın Bozdağ AKP’nin başkanlık sisteminden beklentisini öylesine
yüksek tutmuş ki, düşüncesi bile insanı ürkütmeye yetiyor.
O beklenti; SINIRSIZ GÜÇ.
Sayın Bozdağ ABD Başkanı Obama’yı bile zavallı olarak
görüyor
Atatürk ve İnönü dönemini örnek vermeyi de ihmal etmiyor
konuşmasında.
Sıkça verilen bu tür örnekler aslında en sert ve yıkıcı
eleştirilerin yumuşatılarak servis edilmesi tekniğinden başka bir
şey değil ama varsayalım ki eleştiri olmasın.
Bozdağ, "Biz başkanlık sistemini savunuyoruz. Başkanlık
sisteminin Türkiye için faydalı olacağını söylüyoruz.
Atatürk ve İnönü döneminde ne dedilerse hükümet onu
uygulamıştır. Menderes döneminde de Sayın Bayar temsili bir noktada
durmuştur. Adı öyle olmayabilir ama fiilen başkanlık dönemidir.
Uygulama, ABD başkanlık sisteminden daha güçlü bir sistem.
Obama’nın zavallı bir durumu var. Ne için, parlamentoda hiçbir
etkisi yok ama Atatürk, İnönü, Menderes döneminde hem yasama hem
yürütme elindedir. ABD Başkanlık sisteminden daha
ileridir" diyor.
Sayın Bekir Bozdağ belli ki tek partili Türkiye ile 2000’li
yıllardaki Türkiye’yi aynı potada düşünüyor.
Şayet öyle olmasaydı Milli Mücadele vermiş bir milletin 600
yıllık hanedanlık sisteminden Cumhuriyet rejimine geçiş yıllarını
2000’li yılların şartlarıyla mukayeseye kalkar mıydı?
Seçim sistemimizdeki baraj uygulaması nedeniyle barajın altında
kalan partilerin oyları en fazla oy alan partilere göre dağılımı
sonucu yüzde 47’lik oranla AKP birinci parti olarak meclisteki
çoğunluğu sağladı.
Bu haliyle bile Türkiye’yi dize getiren AKP zaten Obama’yı ve
başkanlık sistemini mumla aratmıyor mu?
AKP’nin mevcut gücünün bir adım ötesi başkanlık sistemi değil,
olsa olsa padişahlık yetkisi/gücüdür demek geliyor insanın
içinden.
İnsanların nerede ve nasıl ibadet edeceği konusunda bile hüküm
veren bir başbakan daha fazla yetkiyi neden istesin ki?
Aleviler nerede ve nasıl ibadet edeceklerini bilmedikleri için
olsa gerek Sayın Başbakan “mescit camidir” hükmünü verebiliyorsa
başkanlığa ne hacet?
Oysa geçmişte de benzer hata Kürt’ler konusunda yapılmamış
mıydı?
“Biz Kürt’üz” diyen insanlara “Hayır değilsiniz.
Kart-Kurtsunuz” denmemiş miydi?
Cemevleri ister mescit, ister kültür merkezi olarak görülsün,
insanlar nerede nasıl ve ne zaman ibadet edeceklerine kendileri
karar vermelidir.
Bütün inançlara, bütün mezheplere ve etnik gruplara eşit
mesafede durması gereken devleti yönetenler ne yazık ki toplum
üzerinde ne gibi sonuçlar doğuracağını hesap etmeden beyanatlar
vermekte.
Bu konuda vatandaş kendisini yönetenlerden bir hayli ileride
görünüyor.
Yöneticilerin bunca sakıncalı söylemlerine rağmen halk hala
sağduyu ile yaşamına devam etmeyi başarabiliyorsa, yöneticilerin
halktan daha çok ders alması gerekir.
twitter.com/SerhatiTamer