Devlet müşterek bahis oynatır mı?
Abone olKumarhaneleri kapatan devlet çaresizlik içinde. Devletin müşterek bahis oynatmasına Haberciler.com genel yayın yönetmeni Tanyel Yılmaz isyan etti.
Devlet müşterek bahis oynatırsa! Varsayalım üye olduk! Ne
değişecek Allah aşkına? Sihirli bir değnek mi değecek? Bir anda her
şey düzelecek mi? Yasal kumarhaneleri bir türlü denetleyemeyen
devlet sonunda, biraz da muhafazakarlara yaranabilmek için kapısına
kilit vurmadı mı? Daha sonra kumar denen illet yer altına inmedi
mi? Kumar oynamak isteyenler Antalya’dan daha yakın ve ucuz olan
Bulgaristan’a, Romanya’ya götürülmediler mi? Kıbrıs’ta neler
yaşandı? Ve kumar salonlarını denetlemekten aciz olan devlet çareyi
onları kapatmakta bulunca bu illet ortadan kalkmadı... Kalkmadığı
gibi, daha da vahim bir tablo çizmeye başladı. İnternet üzerinden
insanlar tamamiyle kontrolsüz şekilde, kredi kartlarıyla oyunlar
oynamaya başladılar. Son olarak Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet
Ali Şahin, bu yolla harcanan para miktarının 1 milyar doları
aştığını açıkladı. Bu tabii ki resmi rakam... Yer altına inen kumar
masalarında dönen rakamları; Kıbrıs’ta, Bulgaristan’da ve diğer
ülkelerde kaybedilenleri tahmin bile edemiyoruz. Ve sonunda devlet,
bunu da yaptı. Baktı ki Türkiye’nin paracıkları gidiyor; Türkiye
Cumhuriyeti Devleti müşterek bahis oynatmaya başladı. Yakında
“devlet adına” birileri torbacılık yaparsa şaşırmayın... Amerika’da
bu işi İtalyan mafyası yapıyor. Her ülkede birileri yapıyor;
Türkiye’de ise devlet ... Kimseye, kumarı sınırsız biçimde serbest
bırakın demiyoruz. Ama kabul edelim ki gidiş gidiş değildir. Haa bu
arada kimse bu yazının birilerinin isteği üzerine yazıldığını
düşünmesin, ilgisi bile yok... Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin
“müşterek bahisçi” bir devlet olmasını istemiyorum. Devletin bir an
önce bu tip alanlardan çekilmesini ve bunu icra edenleri adam gibi
denetleyerek başkalarına yaptırmasını bekliyorum. Doğrudur, kumar
gibi, içki gibi, fuhuş gibi sektörler daima istismara ve de
bozulmaya uygundur. Ama bu hastalıkları devlete bulaştırırsak asıl
sorun o zaman başlar... Devlete düşen, kumar salonlarını özellikle
turizm alanlarında yeniden açmak; kumar oynayan ve oynatanları
kontrol altında tutmaktır. Unutmayalım ki, bu kadarını yapamayan
devlet, devlet değildir. Ve kumar sektörünü kontrol altına
alamadığı için önce yasaklayıp, sonra da kendisi yapmaya kalkanlar;
uyuşturucu ve fuhuş sektörlerinde ne gibi önlemler alacaklar;
doğrusu tahmin etmekte güçlük çekiyorum. Gelelim bir başka önemli,
hem de hayli önemli soruna... Soframızda neler var? Marketlerde
alınıp satılan gıdalar ne kadar sağlıklı? Etin kilosu 14 milyon
lira iken, kilosu 3-4 milyona satılan salamın, sosisin içinde ne
var? Öğreniyoruz ki bala bile mazot katılmış durumda, peynir
sandığımız “şeyde” her şey var, süt yok... Tarım ürünlerinde bir
hormondur, ilaçlamadır gidiyor... Eskiden piliç diye afiyetle
yediğimiz tavuklar, hormonla, ilaçlı gıdalarla bir anda
semiriveriyorlar... Raflardaki gıda maddeleri, katkı maddesinden
geçilmiyor. Çözüm mü? Çok kolay... Her önüne gelen üretim
yapamayacak. Her üretim kapasitesinin koşulları belirlenecek ve çok
sıkı takip edilecek. Gıda üretimi yapılan yerleri vergi açısından
denetlemeyin, asıl hijyen olmalarını sağlayın. Peki bunları kim
yapacak? Tabii ki devlet. Devlet nerede? Devlet ortada yok...
Kumarhaneleri denetlemeyi beceremeyen devlet; gıda maddelerini
üretimi ve tüketimini denetleyemeyen devlet, bizlerin
zehirlenmesine seyirci kalan yine devlet... Bir işi yapamayınca
çözümü kelle kopartmakta bulan, yasaklamayı ya da kapatmayı tercih
etmekte bir an bile tereddüt etmeyen devlet... Böyle bir devlet,
inanın Türkiye’yi AB’ne almak istemeyenlerin elini öyle de
güçlendirir ki, aklınız şaşar... Adamlar gelip bizim şarküteriden
üç beş kalem gıda alıp laboratuarda inceleseler – ki bu nedenle
Türk malı gıdalar dünyada hep şüphe uyandırmaktadır- , değil
insanlarımızın, önce gıda ürünlerin, serbest dolaşımını
yasaklarlar... Bu nedenlerle, yasaklama, kesme, biçme, adam asma
artık gerilerde kaldı; artık insanları eğitme; kumarından,
kahvaltılığına kadar her şeyi adam gibi kontrol etmek ve ekonomiyi
serbest ama kurallarıyla işler hale getirmek geleceği
şekillendiriyor. Ancak bu kafa değişirse Türkiye bir yerlere
ulaşır; bu AB olmak zorunda değil... AB üyesi olmaya gerek yok,
bizlerin vatandaşı olmakla gurur duyacağımız kadar etkili ve doğru
işleyen bir Türkiye olsun; yeter de artar bile.