Devlet Bahçeli kılıcını çekti
Abone olMHP lideri Bahçeli açtı ağzını yumdu gözünü. Terör sorunu konusunda hükümet ve cumhuraşkanına ağır eleştiriler yöneltti.
Hükümetin terör sorununda farklı bir söyleme
yönelmesi ve Cumhurbaşkanı Gül'ün "tarihi fırsat" sözü MHP lideri
Bahçeli'yi çileden çıkardı.
Üniter devletin çökertilmeye çalışıldığını savunan Bahçeli, AK Parti ve 'işbirlikçi' olarak nitelediği aydınların bedel ödeyeceğini ileri sürdü.
Erdoğan'ın gaflet içinde olduğunu söyleyen Bahçeli'ye
göre öne sürülen talepler ülkeyi yıkıma
götürecek..
Bahçeli, ''gelişen siyasi gündeme ilişkin'' yaptığı yazılı
açıklamada, gurur ve övgüyle hatırlanan 19 Mayıs 1919'da açılan
yeni dönemin üzerinden geçen 90 yılın ardından, ''Türkiye'ye
yönelik tarihi tehditlerin sona erdiğini söylemekten uzak olunan
bir süreç içinde bulunulduğunu'' belirtti.
''Türkiye'nin müzakere adıyla küresel dayatmalara maruz kaldığı,
teslimiyetin başarı olarak takdim edildiği, Türk bekasını
ilgilendiren vahim gelişmelerin yaşanmaya başlandığı yeni sürecin,
imparatorluğun yıkılış dönemi ilişkileriyle benzerlikler göstermeye
başladığını'' savunan Bahçeli, şunları kaydetti:
YAPAY AZINLIKLAR
''Cumhuriyetimizin temel dayanakları olan, milli devlet ve üniter
yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay
azınlıklar oluşturulması ve alt kimliklerin sivriltilmesi ile bin
yılda oluşan kardeşlik hukukunun zedelenmesine doğru ilerleyen
süreç beka düzeyinde tehditleri barındırmaktadır.
Toplumsal yapımızda oluşan karmaşa, tartışma, çatışma ve kutuplaşma
temayülü ile yoksulluğun neden olduğu bunalım ortamı, bu durumu
fırsata dönüştürmek isteyen mihrakların Türkiye'nin güvenliğine,
milli çıkarlarına ve milli bünyesine yönelik taciz ve tahriklerini
artırmıştır.''
''AVRUPA SEVDALILARI, İŞBİRLİKÇİ AYDINLAR...''
Türkiye'nin giderek ağırlaşan bu ortamda, ''bölücü ve etnik
tahriklerin tırmandığı, iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun
yara aldığı, tuzaklarla dolu sancılı bir döneme doğru
ilerlediğini'' öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:
''Avrupa sevdalıları, işbirlikçi aydınlar, yandaş medya mensupları
ve teslimiyetçi siyasetçiler, aynı zeminde birleşmiş, Türkiye'nin
geleceğini, kimliğini, birliğini ve bütünlüğünü tahrip noktasında
fiili bir ittifakın varlığı belirgin hale gelmiştir.
Bu ittifakın ortak paydasını, milli ve üniter yapımızdan duydukları
rahatsızlık, Türk tarihini karalamak için kolladıkları fırsatlar,
terörle elde edilememiş sonuçların siyasetle sağlanması, millet
değerlerini aşağılamak ve milli kimliği parçalamak için yürütülen
kampanyalar oluşturmaktadır.
Etkili karartma ve karalama kampanyaları ile millet ve devlet
hayatımızın maddi ve manevi bütün direniş, güvenlik ve dayanma
mekanizmaları, hukuki, kültürel ve sosyolojik korunma duvarları ve
tarihsel kültür kodları birer birer aşındırılmaya
başlanmıştır.''
''ÇARESİZ VE YILGIN BİR TOPLUM HALİNE
GETİRMEK''
Bu çabaların maksadının, milleti, ''kendisine güveni azalmış ve
geleceğine kuşkuyla bakan, ecdadından şüphe eden, kimlik bunalımı
yaşayan, bireysel ve toplumsal şahsiyeti zayıflamış ve öz
değerleriyle sorun yaşayan çaresiz ve yılgın bir toplum haline
getirmek'' olduğunu savunan Bahçeli, açıklamasında şu görüşlere yer
verdi:
''Devleti temsil eden en üst makamlardan, hükümete ve oradan
işbirlikçi elitlere kadar geniş bir teslimiyetçi lobi alanı doğmuş,
toplumda oluşturulmak istenen tepkisizlik çabaları medya üzerinden
yoğunlaştırılmıştır.
Bölücü emel, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak
sunulduğu bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı,
milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplanacak, çağdışı ve
ilkel bir tepki olarak mahkum etme gayretleri artmıştır.
Dış merkezli yerli lobilerin, Türkiye'ye dayatmak istedikleri oyun
sahnelenebilirse, PKK'nın yıllarca silahla ve terörle ulaşamadığı
bütün talepler, şimdi demokratik çözüm adıyla ülkemizin önüne birer
birer çıkartılacaktır.
Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönetimiyle birlikte etnik
bölücülük meşru bir siyasi amaç sayılmaya başlanmış, PKK terör
örgütü hayallerinin bile ötesinde zemin, statü ve itibar kazanarak
bölünme dinamikleri harekete geçirilmiştir.
Kutuplaşan Türkiye'yi sorunlu bir ülke haline getirmeyi ve kamplara
bölerek çökertmeyi amaçlayan bu süreçte; etnik temelde bölünme,
inanç bazında cepheleşme, mezhep bağlamında ayrışma ve devletin ana
ilkeleri temelinde tahribat olanca şiddetiyle devam
etmektedir.''
'FIRSAT' VE 'ÇÖZÜM' ADIYLA KAMUOYUNA
PROPAGANDA
Devlet Bahçeli, özellikle son dönemde yaşanan gelişmelerin,
''merkezinde kanlı terör örgütünün siyasallaşmasının bulunduğu bir
senaryonun Türkiye'ye dayatılmasında ileri bir aşamaya gelindiğinin
işaretlerini vermeye başladığını'' belirtti.
''Etnik bölücülüğün hukuki zemin kazanmasını amaçlayan bu senaryoya
tepkilerin azaltılması için siyasi ve toplumsal altyapının
hazırlanması çalışmalarının da artık iyice belirginleştiğini'' öne
süren Bahçeli, ''Türkiye'nin milli devlet niteliği ve üniter
yapısının yeniden tanzimi, etnik kimliklere siyasi ve hukuki
azınlık statüsünün tanınması, etnik temelde ve bu kimliklerle
siyaset yapılması, etnik temelli eğitimin ve kamu düzeninin önünün
açılması ve bunların Anayasada teminat altına alınması gibi
niyetler 'fırsat' ve 'çözüm' adıyla kamuoyuna propaganda edilmeye
başlanmıştır. Siyasi çözüm adıyla açılan bu yol haritasıyla, terör
örgütü PKK'nın bu rotayı izleyerek siyasallaşması istenmekte,
İmralı Canisi ile AKP zihniyetinin rekabet ettiği sözde 'demokratik
cumhuriyet'e ulaşabilmenin kilometre taşları da bu yol haritası
içinde döşenmektedir'' ifadelerini kullandı.
Bahçeli, ''Türkiye üzerinde sahnelenmek istenen bu oyunun nihai
hedefinin, tek millet ve tek devlet esasına dayanan Türkiye
Cumhuriyeti'nin milli birlik, bölünmez bütünlük ve milli egemenlik
anlayışının yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli
parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesi olduğunu''
belirtti.
''BAŞBAKANIN TAVİZ ZİNCİRİ''
''Kanlı terörden beslenen etnik bölücülük sorununun, temel hak ve
özgürlük arayışı ve meşru bir kimlik talebi olarak ısrarla
tanımlama niyetlerinin asıl amacının da bu olduğunu'' belirten
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Baştan beri bölücü terörü kimlik sorunu olarak tanımlama
yanlışına düşen Başbakan'ın bölücülüğün siyasi hedeflerini haklı ve
meşru gören gafleti ve değerlendirme yanlışı bugün karşısına
sınırsız bir taviz zinciri olarak çıkmıştır.
Türkiye'nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak
bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe sürekli prim veren
Başbakan, etnik ayrılma ve ayrışmaya zemin hazırlayacak bütün
dinamitlerin fitillerini kendi eliyle birer birer ateşlemiştir.
Bu sakat yaklaşımla, bölücülüğün bastırılmış etnik kimlik talebi
noktasına indirgenmesi anlayışı, bireysel kültürel haklarının da
ötesinde, Başbakan'ın ağzında nakarat haline gelen sözde 36 alt
kimliğin kolektif hak ve siyasi statü taleplerini kaçınılmaz olarak
doğuracaktır.
Karşımızdaki bu tablo, PKK ile Barzani'nin tehdit ve niyetlerinin
örtüştüğü, Türkiye'nin milli birliğini hedef alan bölücüler ile
mücadele iradelerini kaybetmiş zihniyetlerin aynı karede yer almaya
başladığı bir rezalet resmidir.
Bu itibarla, bu vahim gelişmeleri ve sancılı geleceği içinde
barındırmayan 'tarihi fırsatların' ne olduğunun açıkça ortaya
konması, daha fazla oyalanılmadan derhal açıklanması ve
milletimizle acilen paylaşılması kaçınılmaz bir zorunluluk haline
gelmiştir.
Bugün Türkiye ile görülecek hesabı olan her ülke ve her zihniyet
iktidar vasıtası ile milletimize bedel ödetmek için sıraya
girmiştir.
Şayet ortada bir fırsat varsa, bize göre bu fırsat, yıllardır
milletimiz üzerinde yarım kalmış emellerini hayata geçirmek ve
eksik kalanları tamamlamak için teslimiyetçi bir iktidar arayan
mihrakların çekimine kapılmış Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini
karşılarında bulanların tarihi fırsatıdır.''
ANAYASAYA AYKIRILIK
Anayasanın 3. maddesinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli
birliğinin, milli devlet niteliğinin ve üniter siyasi yapısının
esaslarını ortaya koyan temel bir hüküm olduğunu vurgulayan
Bahçeli, bu hükmün değiştirilemeyecek, değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddeler arasında yer aldığını hatırlattı.
Anayasaya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ırk ve dil
farklılığı temelinde milli azınlıkların bulunduğunu savunmanın,
Türkçe dışında dillere ve farklı kültürlere yasal statü
kazandırarak etnik kimlik oluşturmanın mümkün olmadığını ifade eden
Bahçeli, ''Anayasanın değiştirilemeyecek bu amir hükmü ortada iken,
etnik köken ve dil temelinde milli azınlıklar yaratmaya çabalamak
Anayasamıza açık bir aykırılık teşkil edecektir. Bu yönde açık veya
gizli emelleri olan herkesi sanal gerekçe ve zorlamalarla ortaya
çıkarak 'devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne' aykırı fiillerin odağı olmamaları konusunda
uyarıyorum'' değerlendirmesinde bulundu.
''YENİ ATEŞTEN İMTİHAN SÜRECİ''
Türkiye'nin tarihi bir karar ve kavşak noktasına doğru hızla
ilerlediğini, iç ve dış güvenliğini, milli çıkarlarını ve milli
bünyesini tehdit eden gelişmelerin kıskacının giderek ağırlaştığını
ifade eden Bahçeli, ''Tek millet, tek devlet ve tek dil anlayışına
itirazların kafa karıştıran sinsi mesajlarla yoğunlaştığı şu
günlerde, Türk milleti için yeni bir ateşten imtihan sürecinin
başlayacağı anlaşılmaktadır'' ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin içine sürüklendiği şartlar karşısında, ''milli bir
seferberlik ruhuyla harekete geçmenin, gelişmeleri dikkatle ve
şuurla takip etmenin kimsenin kaçamayacağı tarihi bir görev ve
sorumluluk haline geldiğini'' vurgulayan Bahçeli, şöyle devam
etti:
YIKIM SÜRECİNİN BAŞLAMASI
''Bu karanlık gidişe dur denilemezse, ülkemiz önce iki dilli ve iki
ortaklı, müteakip gelişmelere göre çok dilli ve çok ortaklı bir
federal devlet yapılanmasına ve giderek ufalanan millet
bütünlüğünün yıkılışına doğru hızla sürüklenmektedir.
'Türk milleti' tanımını yeterince kapsayıcı bulmayıp başka kimlik
arayışlarının artış göstermesi ve bunun da özellikle anayasa
hazırlığı içindeki siyasal iktidar tarafından hukuki ve siyasi bir
karşılığa oturtulması, Türkiye'nin yıkım sürecinin başlaması demek
olacaktır.
Bunun gerçekleşmesi halinde, toplum fertlerinin Türk Milletine olan
mensubiyet bağlarını kopartmadan korumak ve aynı geleceği, aynı
coğrafyada, aynı devlet çatısı altında paylaşma arzusunu canlı
tutmak imkansız hale gelecektir.
Bu vahim durumun hayata geçmesi halinde ise; ortada ne üniter
devlet, ne milli devlet, ne Türk milleti kavramı ve birliği
kalacak, 86 yıl önce Cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve
kurucu değerler sistemi bütünüyle ortadan kalkacaktır.
Karşılaşılan tehdit, milletimizin bin yıllık kardeşliğini ve milli
kimliğini ayrıştırmaya yönelik sosyolojik kırılma; üniter
devletimize yönelik egemenlik paylaşımı ve topraklarımızın bir
bölümünü yönetememe tehlikesinin baş göstereceği siyasal çözülme
sorunudur.
Gerek ihmal, gerek tahrik ve gerekse dayatmalarla gelinen nokta,
Cumhuriyetin kuruluşu ile elde edilen kazanımların, devlet ve
millet hayatımızın temelini oluşturan kurucu ilkelerin ve bizi bir
arada tutan kardeşliğimizin keskin bir yol ayrımına yaklaştığını
ortaya koymaktadır.''
''ÇÖZÜM ORTAĞI' OLARAK ALGILANMASI MÜMKÜN
DEĞİL''
Bahçeli, ''Böyle bir tarihi sapmada, anadilde eğitim, devlet
yapısının yeni esaslara bağlanması, Anayasal teminatla yeni bir
ortaklık devleti kurulması, Türkiye'nin idari yapısının yeniden
düzenlenmesi, genel siyasi af ve İmralı canisine özgürlük, etnik
kimliklerle bölücü siyaset yapılmasına göz yummamız kesinlikle söz
konusu olmayacaktır. Türkiye'nin milli devlet niteliği, üniter
yapısı, toprak bütünlüğü ve milli birliği her türlü tartışmanın
üzerindedir'' ifadelerini kullandı.
MHP'nin kimsenin etnik kökeniyle, dili, dini ve mezhebiyle
ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan bir yaklaşımı savunduğunu ifade
eden Bahçeli, şu görüşlere yer verdi:
''Milliyetçi Hareketin Türkiye'nin milli birliğinin korunmasında
gösterdiği hassasiyet ve hiçbir ayrım gözetmeden bütün
vatandaşlarımızın aziz vatanda kardeşçe yaşamaları için sarf ettiği
çabalar, iflah olmaz karşıtlarımızın dahi inkar edemeyeceği
gerçeklerimizdir.
Milliyetçi Hareketin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada,
ayrışmada, ufalanmada, küçülmede, farklılaşmada çözüm ve mutabakat
araması ve bu konularda 'çözüm ortağı' olarak algılanması mümkün
değildir.
Bizim fırsat ve çözüm diyerek ortaya atılan bulanık teklifler için
uzlaşma ve diyalog zeminimiz ancak Cumhuriyetimizin temel
değerlerine saygı, milletimizin kardeşlik hukukuna riayet ve
Anayasamıza uygunluk çerçevesindedir.
Ülkemizin bekası için gösterdiğimiz sabır, sükunet, duruş ve
kararlılığı 'siyaset icabı' zannederek göz ardı edenler, geçen
yüzyılın başlarında milletimizi kurtaran ve devletimizi kuran
tarihi misyonumuzu tıpkı dönemin işgalcileri gibi fark edememiş
olanlardır.
Bu bakımdan Türkiye'nin milli birliği ve kardeşliğinin devamı için
sergilediğimiz sorumlu ve sağduyulu tutumu ve öngördüğümüz
uyarıları, makam ve mevkii ne olursa olsun hiç kimse bir zaaf
belirtisi olarak görmemeli, sonu ağır olacak hesap hatasına
düşmemelidir. Milliyetçi Hareket, sürece hizmet edenleri günü
kurtarmak adına ihmal ettikleri milli hassasiyetlerimiz konusunda
çok dikkatli düşünmeye ve davranmaya davet etmektedir. Yarın çok
geç olmadan, bunu herkes çok iyi değerlendirmeli ve azami basiret
ve sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir.''
''SİYASİ BEDELİNİ GÖZE ALMAK DURUMUNDA
KALACAKLAR''
Bahçeli, Türk milletinin de üzerine oynanan bütün oyunları, engin
sağduyusu, birlik ve dayanışma ruhu ve geleceğine sahip çıkma
şuuruyla bozacağına inandıklarını belirterek, ''AKP iktidarı ve
işbirlikçileri bu tehlikeli yolda ilerlemekte ısrar ederlerse, bu
sapmanın çok ağır olacak vebalini tarih huzurunda taşımak ve
elbette ki bunun siyasi bedelini de göze almak durumunda
kalacaklarını hatırlatmak istiyorum'' dedi.
''Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurları ile
tektir ve üniter bir devlettir. Türk milleti tarihi ve kültürel
kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen bir bütündür. Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşu, istiklal ve bağımsızlık mücadelemizin
taçlandırılmasıdır.
Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin,
birlik ve beraberliğimizin sembolüdür. İstiklal Marşımız, bu onurlu
mücadelenin kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir
hatırasıdır.
Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek
devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür. Başkentimizin
Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli
marşımızın İstiklal Marşı olduğu belirlenmiş ve Anayasamız
tarafından da güvence altına alınmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinde birleştirici unsur millet bağı ve milli
duygular temelinde oluşmuştur. Atatürk'ün 'Ne Mutlu Türküm Diyene'
vecizesi bu anlayışın tam bir ifadesidir.
Şayet çare arayışında ısrar edilecekse, küresel dayatmalara karşı
aranacak 'fırsat ve çözümler' Erbil'de, Washington'da, Brüksel'de
ve Erivan'da değil, aziz Atatürk'ün bundan 90 yıl önce gösterdiği
yüksek uyanıklığın, stratejik hamlenin, derin şuurun, milli
heyecanın ve ileri görüşün eseri olan Başkent Ankara merkezli milli
ve üniter devletin yol haritasında aranmalıdır.''