Devlerin rekabeti çevreyi batırıyor
Abone olDünyanın en büyük ekonomisi ve kirleticisi ABD, Kyoto Protokolü’nü imzalamıyor. Ancak, Kyoto, ABD’nin itirazına karşın Rusya’nın desteğiyle yürürlüğe girdi.
Kyoto Protokolü bir yandan ABD-Rusya, öte yandan da ABD-Çin
rekabetine sahne oldu. Çin’in emisyonlarını öne sürerek imzadan
kaçan ABD, Rusya’nın Kyoto’ya katılımıyla yalnız kaldı. Kyoto
Protokolü şimdiye dek imzalanmış en geniş kapsamlı çevre işbirliği
anlaşması. Bilimsel felaket senaryoları politik arenada ise yankı
bulmuyor. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER MUAF Gelişmekte olan ülkeler
Kyoto’nun bağlayıcılığının henüz dışında. Gelişmekte olan
ekonomiler, çevre kirlenmesinin çok küçük bir kısmından sorumlu
tutuluyor. Kyoto’nun önlemeyi hedeflediği küresel ısınma ise,
1750’de başladığı varsayılan Endüstri Devrimi esas alınarak
hesaplanıyor. Gelişmekte olan ülkeler ağırlıklı olarak 1980’lerden,
hatta 1990’lardan sonra ortaya çıktıkları için, küresel ısınmada
minimal sorumlulukta sayılıyor. Ancak, Çin, Hindistan ve Brezilya
gibi ülkeler hızla gelişerek, gelecek yıllarda bir tehdite
dönüşebileceği dile getiriliyor. Özellikle zenginleşen Çin’in Batı
tarzı bir tüketim modelini benimsemesi durumunda, dünyaya bir
ABD’nin daha ekleneceği ifade ediliyor. ABD’NİN POZİSYONU ABD’nin
ABD’nin Kyoto’yu ‘tek taraflılık’la suçlaması da bu noktada ortaya
çıkıyor. ABD, hızla endüstriyelleşen Çin ve Hindistan’ın Kyoto’nun
hedef yılı 2012’de dünyanın en büyük kirleticilerinden
olacaklarını, bu nedenle de Kyoto dışında kalmalarının haksızlık
olduğunu savunuyor. ABD’li diplomatlar birçok uluslararası
toplantıda Çin ve Hindistan’ın dışarda bırakılmasının ‘dengesizlik’
yaratacağını vurgulayarak, bu iki ülkeyi bir ön koşul olarak
gündeme getirdiler. ABD, ÇİN’İ ÖNE SÜRDÜ Gözlemciler ise ABD’nin
Çin ve Hindistan’ı öne sürerek, protokolü felç etmeyi hedeflediğini
ve bu şekilde zaman kazanmaya çalıştığını savunuyor. Bush ve
ABD'nin çevreden sorumlu en düzey bürokratı Christine Todd Whitman.
Bill Clinton döneminde ABD, Kyoto’ya imza atmıştı. Ancak, ABD’yi
Kyoto’dan çeken Bush hükümeti oldu. Bush hükümetinin petrol ve
diğer ağır sanayi şirketleri ile yakınlığına vurgu yapan
çevreciler, ABD’yi bu şirketlerin çıkarını gözlemekle ve gelişmekte
olan ülkeleri öne sürerek dünyayı kandırmakla suçluyor. Bir diğer
görüş de ABD’nin Çin’in sanayide ileri gitmesine bir set çekmek
amacıyla, Kyoto’nun kısıtlayıcı çerçevesine dahil edilmesi için
uğraştığını, bu ülke Kyoto’ya girmeyince de, aynı kısıtlayıcı
maddelerden etkilenmemek için kendisinin de dışarda kalmayı tercih
ettiğini savlıyor. Çevreciler, Bush’un Kyoto’nun ABD ekonomisine
zarar vereceğini düşündüğünu ve dünyanın en büyük petrol tüketicisi
olarak piyasalardaki etkinliğini yitirmek istemediğini vurguluyor.
Küresel ısınma ABD’yi kurutacak KİLİDİ RUSYA ÇÖZDÜ Kyoto’nun hayata
geçmesi için, endüstriyel ülkelerin saldığı sera gazlarının 1990
düzeylerine göre yüzde 55’inden fazlasını kapsaması gerekiyordu.
Nisan 2004’te Kyoto’ya imza atan ülkelerin emisyonu, toplam küresel
emisyonun yüzde 44.2’sine denk geliyordu. Bu oran Kyoto’nun
işleyişini riske sokuyordu. Bu esnada Rusya beklenmedik bir hamla
yaparak, uzak durduğu Kyoto’ya imza atmayı kabul etti. Rusya’nın
katılımıyla Kyoto kapsamına giren küresel emisyon hacmi yüzde 59’u
buldu. Örneğin, Avrupa Birliği küresel emisyonunun yüzde 24.2,
Japonya yüzde 8.5, ve Rusya yüzde 17.4’ünü çıkarıyor. SERA GAZLARI
NELERDİR? Sera gazları doğal olarak tarım, bitkiler veya diğer
iklim olaylar yoluya atmosfere salınıyor. Ancak insan eliyle
salınan sera gazları doğanın üretebileceğinin bir hayli ötesinde.
Sera gazları denince akla gelenler; bu buharı, karbon dioksit,
metan, ozon ve gülme gazı diye de tabir edilen nitrous oksit.
Karbon Dioksit (CO2): Katı atıklar, kömür, petrol ve doğalgaz gibi
fosil yakıtların, odun ve benzeri kereste ürünlerinin yakılmasıyla
salgılanıyor. Metan (CH4): Fosil yakıtların üretimi ve
taşınmasında, organik atıkların çürümesi, dev çöp yığınlarında ve
hayvancılıkta açığa çıkıyor. Çöp yığınlarında yaşanan metan gazı
patlamaları gibi. Nitrous oksit (NO2): Tarım ve endüstride katı
yakıtların yakılması, gübre ve fosil yakıtların artıklarından
çıkıyor. Ozon (O3): Ozon normal şartlarda direkt olarak havaya
çıkmıyor, troposfer tabakasında yüksek ısı ve güneş ışığında, azot
oksit ve organik parçacıkların kimyasal reaksiyonu ile
kendiliğinden oluşuyor. Ozona yol açan olaylar, otomotivlerden
çıkan egzoz gazı, fabrika atıkları, kimyasallar olarak sıralanıyor.
Sera etkisi yaratan ancak kendiliğinden açığa çıkmayan diğer gazlar
ise hidroflorokarbon (HFC), perflorokarbon (PFC) ve sülfür
hexaflorid (SF6) de insan eliyle endüstriyel olarak salınıyor.
2012’YE KADAR YÜZDE 5.2 Japonya’nın Kyoto kentinde imzalanan
protokolle, endüstriyelleşmiş ülkeler sera etkisi yaratan 6 gazın
emisyonunu (salınım) 2012 yılında yüzde 5.2 oranında düşürecek.
Kyoto her bir gaz için teker teker emisyon düzeyi sorgulamadan,
tümünün ortalama olarak yüzde 5 düşürülmesini öngörüyor. Sera
etkisi yaratan gazlar protokolde ‘CO2 ve benzerleri’ ifadesiyle yer
alıyor. Yeryüzünün akciğerleri ormanların yok edilmesi, doğanın 5
milyar yıldır biriktirdiği biyoçeşitliliği bir anda siliyor.
ÇEVRECİ POLİTİKALARIN ÖNÜ AÇILACAK Kyoto Protokolü’ne göre, imza
atan ülkeler aşağıdaki hükümlere uymak zorundalar: Küresel ısınaya
neden olan gazların azaltılmasına yönleik projelerin tasarım ve
uygulamaları. Karbon atıklar envanterinin çıkarılması ve geri
dönüşüme yönelik uygulamaların geliştirilmesi. Çevre dostu ‘yeşil’
teknolojilere yatırım, teşvik ve kolaylık uygulanması. Bilim
dünyası ile iklim değişimleri, atık transferi gibi konularda
işbirliği ile dönüşüm stratejilerinin geliştirilmesi. Sera gazı
etkisinin düşürülmesi sadece endüstriyel üretemi kapsamıyor. Bazı
tarım aktiviteleri ve kerestecilikte kontrol altına alınmak zorunda
kalacak. NTV-MSNBC