İki akademisyen arasındaki tartışma son günlerin en popüler
konularından biri: Namı diğer deve idrarı polemiği.
Herkes bu tartışmanın bir tarafından tutup kendine göre sonuç
çıkardı ve çıkarmaya devam ediyor. Olay tamamıyla körlerin fil
tarifine döndü. Kimileri fırsattan istifa Yüce Dinimiz İslama
saldırmaya çalışırken kimileri de kişisel hesaplarını halletme
yoluna gidiyor.
Konunun uzmanı olmadığım için tartışmanın künhüne dair bir şey
söylemekten haya ederim. Bu konu ile ilgili Faruk Beşer Hoca’nın
yazısını şiddetle tavsiye ediyorum.
Bununla birlikte ilimde usulün ne kadar gerekli olduğunu da bu
tartışma sayesinde bir kez daha hatırladığımızı ortaya koymak
gerekir.
Söz konusu tartışmada ilimle uğraşan birçok insan gibi benim de
dikkatimi çeken husus Arapça dahi bilmeyen birinin Arapça üzerine
kurulu olan Hadis İlmi ile ilgili ahkam kesmesi. Kelimenin tek
anlamı ile fecaat..
Bu fecaat belirli zamanlarda güzel ülkemizde karşımıza ne yazık
ki çıkıyor. Yakın tarihten birkaç örnek vereyim. Ünlü siyasi
liderlerden biri başörtüsünün takılması ile ilgili Kuran-ı Kerim’de
geçen bir hükmün olup olmadığı araştırmasını uzmanlık alanı tarih
olan birine ödev olarak vermişti. Sözüm ona bilim adamı olan bu
arkadaş da hiç utanmadan kesinlikle uzmanlık alanı olmayan bu
vazifeyi kabul etmiş ve sonuç raporunu iletmişti: ‘Kuran’da
başörtüsünü emreden hiçbir hüküm yoktur.’
Başka bir örnek de benim uzmanlık alanımdan: Konya Milletvekili
Ahmet Davutoğlu’nun Dış İşleri Bakanlığı sırasında yaşanan Mavi
Marmara Olayı gündemimizi uzun süre işgal etmişti. Dış İşleri
Bakanlığı konu ile ilgili hızlı bire rapor hazırlamış ve İsrail
askerlerinin uluslararası hukukta düzenlenmiş ‘deniz haydutluğu’
suçunu işlediğini belirtmişti. Ancak azıcık Deniz Kamu
Hukuku mevzuatına hakim olan bir kişi devletin deniz haydutluğu
suçu işleyemeyeceğini bilir. Sonradan öğrendiğimize göre
raporu hazırlayan arkadaş Deniz Ticaret Hukukçusu imiş. O da
bilmediği alana girip rapor yazanlar kervanına eklendi.
Bir örnek de en yakından yani referandum döneminden verelim:
Anayasa Referandumu ile yatıp kalktığımız günlerde cahil
cesaretinin türlü ve çok başarılı sunumlarına şahit olduk.
Kimi rejim değişiyor dedi, kimi diktatörlük geliyor. Kimi de ya bir
manyak çıkarsa diyerek ortalığı karıştırmaya çalıştı. Bu
sonuncusuna en güzel cevabı da Süleyman Özışık vermişti o tarihte:
Bu ülke göreceği bütün manyakları gördü zaten. Bundan sonra
kimse korkmasın, çıkarsa yine indiririz! Anayasa
Rerefandumu’nun menfi şecaat arzı açısından en popüler ismi
önerilen sistemde başbakanın olmadığını dahi bilmeyen ve buna
rağmen yeni sisteme karşı çıkan Kılıçdaroğlu idi bence.
Daha fazla uzatmaya gerek yok herhalde bu örnekleri. Ana
argümana geçelim.
Bana göre bilgi ve bilimle uğraşan insanlar bilinen
tarihte hiç bu kadar global şekilde aşağılanmadı. Sosyal
bilimler bu noktada zaten kötü durumda da sayısal bilimler için de
durumun farklı olduğu söylenemez herhalde. İnsanlar ilahiyat,
iktisat ya da hukuk alanında o kadar kolay ahkam kesiyorlar ki
şaşırmadan edemiyorsunuz. Bu durum tıp alanına geldiğinizde de çok
farklı değil diyebiliriz.
Eskiler cahilliğini bilmek alimliğin üçte biridir derlermiş.
Bilmiyorum demek ilimle uğraşan biri için çok önemlidir. O
yüzdendir ki büyük islam alimi İmam Ebu Yusuf kendisine muhtelif
konularda soru yönelten bir kişiye birden fazla kez bilmiyorum
cevabı vermiş ve soruyu soran adamın şu tepkisi ile karşılaşmıştır:
Ne de çok şeyi bilmiyorsun ya imam, bir de devletten para
alıyorsun. Ebu Yusuf’un cevabı muhteşem: Ben devletten
bildiklerim nisbetinde para alıyorum, bilmediklerim için de para
alsaydım eğer devletin hazinesi yetmezdi!
Medya bilginin aşağılanması konusunda günahkardır. İşini doğru
düzgün yapmaya çalışan programcı arkadaşları tenzih ediyorum. Ancak
her bildiğini iddia edeni biliyor olarak kabul etmek ya da sadece
reyting alıyor diye birilerini bir yerlere çıkarıp yazdırmak ve
konuşturmak doğru değil.
Bir de joker akademisyenlere ek olarak joker köşe
yazarlarına da değinelim. İktidara yakın ya da uzak olsun,
çok takipçisi ve okuru olan bazı yazarlar, sırf gündemde kalabilmek
için gündemin ilmi derinlik gerektiren konuları ile ilgili ahkam
kesiyorlar. Kesinlikle tasvip etmiyorum. 2 saatlik internet sörfü
ile ilahiyat, hukuk ya da iktisat alanında bilgi sahibi olunuyorsa
nasıl yapıldığını bize de anlatın lütfen. Sizler Arap
Cahiliyesindeki şairler gibisiniz. Söz söyleme üstadı olmak farklı,
hakiki bilgi ve hakikat farklı. Hakiki bilgiyi ve hakikati
destekleyin yeter.