Deniz Baykal'ı da tutuklarlar mı?
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal gelişmeler karşısında endişesini şöyle dile getirdi: 'Benim de başıma her an bir şey gelebilir'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup
toplantısında emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınmasını
eleştirdi.
"Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde bile bu olmamıştır" dedi ve hükümete şöyle seslendi:
"Sen tuzak kuruyorsun, iftira atıyorsun, tertip
kuruyorsun. Bunu devlet yapıyor. Eğer bu yapılıyorsa kimsenin
dokunulmazlığı yoktur. Herkese, şey şey, her an başımıza
gelebilir"
İşte Baykal'ın konuşmasından satırbaşları:
EKONOMİNİN DURUMU AYNEN DEVAM EDİYOR
Bu hafta işler çığırından çıktı. Ülkemizin ekonomik tablosu
aynen devam etti. Bugün Türkiye’ye ekonomik tablonuz iyi diye
referans veren kuruluşlar, kriz öncesinde, dünyayı krize sokan
ülkelere de olumlu notlar vermişlerdi. Onlar başka işlerle
meşguldür.
İŞSİZLİKTE DÜNYA İKİNCİSİYİZ
İşsizlikte dünyanın ikincisi olmuşuz, işyerlerimiz kapanıyor,
ekonomimiz küçülüyor, işler azalıyor, kredi kartları ödenemiyor, bu
nasıl iştir diye sakın düşünmeyin. O iş ayrı bu iş ayrı. Onlar
kredilere bankalara bakar, biz çiftçiye halkımıza bakarız,
işsizliğe bakarız. Buna da devam edeceğiz.
ÇİFTÇİNİN BESİCİNİN DURUMU VAHİM
Bu mevsim bizde toprağın gübreyle buluşması gereken mevsim. Tam çiftçinin gübre kullanmak zorunda kaldığı mevsim. Bugünlerde gübre fiyatları, açıklanamayacak ölçüde bir sıçrama kaydetmiştir.
Bursa'da Karacabey'de bir çalışma yaptırdık. Türkiye'nin en zengin olması gereken tarım bölümünde inceleme yapmak üzere harekete geçtik. Gördüğümüz tablo üzüntü vericidir. Devletin çifçilere sel, vs gibi durumlardan dolayı tazminat yükümlülüğü yerine getirilmiyor. İcra takibi yapılıyor. Çiftçi kan ağlıyor. Vur abalıya misali çiftçi eli böğründe, perişan halde. Besicilik yapanlar zaten sıkıntı içinde. Hayvancılığı batırmışlar. Şimdi güya destekliyorlar. 50 tane büyükbaş hayvanı olanı destekiyorlar. Hangi besicinin 50 tane büyükbaş hayvanı var?
YARGI YARGININ KARŞISINA ÇIKTI
Son iki günde yaşananlar Türkiye’de bir ölçüde
alışmaya başladığımız gidişatın temposunun çok yükseldiğini ve bu
gidişin çok tehlikeli istikametine doğru götürmekte olduğu
gerçeğini herkesin önüne koymuştur.
Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca darbeler yaşamıştır, isyanlar
yaşamıştır. Çok acı travmalar, iç çekişmeler yaşamıştır.
İlk kez cumhuriyet tarihinde yargı yargının karşısına
hükümet kararıyla çıkarılmıştır. Kimse bir aldatmacaya
alet olmasın. Bu olayların arkasında sanmayın ki hukuk duyarlılığı
içindeki hukukçular vardır. Bu olay yargının siyasallaşmakta
olduğunu göstermektedir.
İLK KEZ KUVVET KOMUTANLARI GÖZALTINDA
Bunun sonucunda Türkiye’de ilk kez kuvvet komutanları
gözaltına alınmıştır, ordu komutanları gözaltına
alınmıştır. Bir günde 21 amiral ve general, 27 subay, 48
TSK mensubu büyük operasyonla gözaltına alınmıştır.
Bu kadar büyük ve çarpıcı bir operasyon bildiğim kadarıyla hiçbir
demokratik ülkede olmamıştır. Türkiye’nin tarihinde olmamıştır.
Bildiğim kadarıyla herhangi bir başka demokratik ülkede, büyük
olayların yaşandığı ülkeler dahil, böyle olaylar ortaya
çıkmamıştır.
Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde böyle bir tablo
yaşanmamıştır. Demokrasi ve hukuk devleti ön görülebilirlik
rejimidir. Yani herkesin geleceğinden emin olduğu bir düzendir.
"EYVAH GELDİLER" DİYORSANIZ DEMOKRASİ YOK
Yani sabaha karşı 4’te kapınız çalındığı zaman olsa olsa sütçüdür
diyebiliyorsanız demokrasi vardır.
Eğer sabaha karşı 4’te 'Eyvah geldiler' diyorsanız, korku sizin
ruhunuza işlemişse, işte o ülke demokratik bir ülke olmaktan çıkmış
demektir.
48 KİŞİ NİYE TUTUKLANDI?
Bu 48 kişi tutuklandı dün. Doğal olarak vatandaş soruyor niçin?
Bunlar önümüzdeki aylar içinde darbe yapacaklardı da, 1-2-3
ay sonra, geleceğe yönelik bir darbe uygulamasını hayata geçirmek
üzereydiler, şimdi elleri tutuldu, o nedenle gözaltınalar mı
diyoruz?
Aklı başında kimse, bu insanların böyle bir darbe gerçekleştirme
çabası içinde olduklar kanaatinde değil. Bunlar şimdi değil,
geçmişte güç ellerindeyken, geçmişte darbe yapmaya fiilen
giriştiler ve darbeyi yapamadılar bu anlaşıldı, ondan dolayı mı
şimdi onlara bu hesabı sormak üzere gözaltına alıyoruz?
DARBEDEN KOMUTANLARIN BAŞBAKANIN HABERİ YOK MU?
Bunlar geçmişte darbe düğmesine bastılar mı? 2003’te bu insanlar
darbe projesini ortaya koydukları zaman, bunu birilerinden mi
sakladılar?
Neymiş? Bir askeri tatbikat vesilesiyle, aslında darbeye yönelik
bir proje ortaya koymuşlar. 7 yıl boyunca neyi beklediniz?
Her şey ortada. Resmi bir tatbikat uygulaması. Açık bir
olay var. O olay darbe hazırlığıymış. Bunu sadece bu 48 kişi mi
yapmış? Bunlar onu yaparken, bunların amirleri neredeydi?
Onların bakanları, başbakanları neredeymiş?
Neyle meşgulüz, ne yapıyoruz? Bunun arkasında ne var?
Önleyici tedbir almak var mı? Hayır.
DARBE YAPANLARDAN NİYE HESAP SORULMUYOR
Geçmişte gizli bir darbe organizasyonuyla ilgili hesap sorma
var?
O zamanki komutanlar şimdi televizyon seyrediyor. Hesabı şimdi mi
soruluyor? 7 yıl geçmiş aradan, emekliye ayrılmış. Şimdi biriler
hangi ihtiyaçtaysa bu konuda bir dava kararı almışlar. Hiçbir zaman
hukukun gereği budur anlayışı yok.
'PARTİ KAPATMAYA KARŞI GÖZDAĞI VERİLİYOR'
DİYORLAR
Kimisi diyor ki parti kapatmaya karşı gözdağı veriliyor. Kendi
siyasi hesaplarınız için nasıl bunu gerçekleştirebilirsiniz? Bu
kadar ucuz mu?
Şimdi bu insanlar gözaltına alınmış. Niye? Darbeye
dönüştürülebilecek bir tatbikat yapmışlar.
Sen darbe düşüncesiyle tatbikat yaptılar diye 7 yıl sonra hesap
soruyorsun? Fiilen askeri müdahaleyi gerçekleştirmiş olanlara niçin
harekete geçmiyorsun? Bunlar kafalarının arkasında darbe
düşüncesi vardı diye 7 yıl sonra insanlar gözaltına
alınıyorlar.
12 EYLÜL'ÜN HESABINI SORALIM DEDİK
12 Eylül’ü himaye edip, gerçekleşmemiş bir darbe düşüncesi diyerek,
ne görevdeyken, nede ondan sonra gerçekleştirmişler. Ama şimdi
senin böyle bir planın var diye insanları gözaltına alıyorsun.
FİŞLEMEK KİMİN HADDİNE
Bu bir hukuk süreci değildir. Siyasal hesaplaşma düşüncesidir.
Sözlerini okuyorum ve bu çerçevede düşünmenizi istiyorum. Kapalı
bir oturumda samimiyetle anlayışını değerlendirmesini iyi niyetle
bir AKP milletvekilinin ifade etmesidir. Diyor ki:
''Arkadaşlar sakın ha oylarımızı azaltmayın. Biz birazcık
tökezlersek, bu defa çok kötü intikam alır. Oyumuz gerilerse, bu
Ergenekoncular falan çok kötü intikam alır. Yani burada intikam
alma hakkını veriyor. Bizim bu yaptıklarımızın bir cevabı olmalıdır
ve bu cevabı birisi verir diyor.''
Kendi kendine bunun hesabını bizden sorarlar. Çünkü sorulması
gereken bir hesap var demek istiyor ve ekliyor:
Bu memlekette kimin kızının başı örtülüyse hepsini fişlemişler, kim
namazında oruç tutuyor hepsini fişlemişler.
Kim yapmış bu işi? Bizim aramızda namazında niyazında başörtülü
orucunun tutan milyonlarca insan var. Kimin haddine bunu fişlemek.
Vatandaş nasıl istiyorsa öyle yaşar. İster başını örter ister açar.
Bak aramızda başörtülü kardeşlerimiz var. Kim kimi
fişliyor, ne biçim laf bu?
Ve diyor ki:
''Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bize
yaptı, inşallah şimdi sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu
arkadaşlar.''
Bu olayın dürüstçe ifade edilmesidir. Burada geçmişte bize yapıldı
dediği işler kimsenin sindirebileceği işler değildir. bugün yaşanan
olayları hukuktu, demokrasinin işleyişiydi diye izah etmeye
kalkmasın, bunun altında bir hesaplaşma yatıyor.
BAŞIMIZA HER AN HER ŞEY GELEBİLİR
[PAGE]
SANKİ TÜRKİYE'DE DARBE YAPILDI
Ergenekon dediğin de işte budur. Bugün Türkiye manzarasına
baktığımız zaman, sanki Türkiye’de darbe yapıldı. Duymadık,
haberimiz yok. Ama bakınca hemen içimizden gelen düşünce, yahu bir
darbe yapıldığı izlenimi.
Bir defa hükümet bağımsız yargı konusundaki tavrını artık herkesin
görebileceği şekilde ortaya koyuyor. Bağımsız yargı yerine,
tarafsız yargı demeye çalışıyor. Bundan kastettiği de ondan taraf
olması.
KARŞILARINDAKİNİ GERİ ZEKALI SANIYORLAR
Herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Bağımlı yargı hiçbir şart
altında tarafsız olamaz, bağımlı çünkü.
Evrensel insan hakları belgelerinde, hepsinde bağımsız yargı
konuşuluyor. Tarafsız yargı profesyonelliğin gereğidir. Bağımsız
yargının içinde tarafsız olmayanlarda olabilir. Yargı
bağımlı ise, artık tarafsız yargı demek ya bir cehalettir, yada
karşısındakini geri zekalı sanmasıdır.
DGM'NİN YERİNE ÖZEL YETKİLİ SAVCI
Hukuk sistemimizde bir süreden beri, tam yetkili ağır ceza
mahkemeleri, tam yetkili savcılık özel yetkili ağır ceza
mahkemeleri. Yargı bir bütündür. Özel yetkili olan var, özel
yetkisi olmayan var. Bu ayrımı yaptığınız zaman tereddüt girer.
Bunun arkasında DGM var. Bu DGM Türkiye’de genel şikayet hale
gelmişti. Kaldırıldı ama bu defa özel yetkili ağır ceza mahkemeleri
diye ayrı bir kategori imar edildi.
Türkiye’deki yargıyı zaafa uğratan bu sistemdir. Bir ülkede ihtisas
mahkemelerine ihtiyaç olabilir. Uyuşturucu konusunu inceleyecek
mahkemeler olabilir. Terör davaları için olabilir. Bu ihtisas
mahkemesidir. Şimdi özel yetkili dediğiniz zaman iş çığırından
çıkıyor.
Kanunsuz telefon dinlemeleri. Yargıya yönelik oldu mu? Savcılara
yönelik oldu mu? Hakimlere oldu mu? Oldu.
BASKILAR SADECE ONA MI?
Bir süre önce Ergenekon savcısı, ''ben bu davaya bakamam. Üstümde baskı var'' dedi ve çekildi. Diğer hakimler hak verdi.Peki bu baskılar sadece ona mı yapıldı. Hoşa gitmeyen karar alanlara verilen cezalar, uygun davrananlara getirilen ödüller. İncelerseniz görürsünüz
BAŞBAKAN YARDIMCISI SAVCIYI
ARIYOR
Bir başbakan yardımcısının Erzincan’da bir savcıya, soruşturmayı nasıl götürmesine yönelik etki yaptığı ortaya çıktı.
Kimse inkar edemiyor. Sadece orada mı müdahale edildi. Burada gözü pek bir savcı çıktı. Peki çıkmayan yerlerde ne oldu?
Bu öyle bir savcı daha ince de JİTEM ile ilgili iddiaların üzerine cesurca giden bir savcı.
Eğer o savcı 2007 yılında o soruşturmayı başlatmamış olsaydı bunlar onun başına gelir miydi.
İtham edilen suçların tümünün uydurma olduğunu bilmeyen var mı? Adam JİTEM’ karşı mücadelenin öncüsü. Şimdi Ergenekon’un içine katmaya çalışıyorlar.
HER AN BAŞIMIZA BİR ŞEY GELEBİLİR
Suç imal ediliyorsa ve bunu hukuk adına yapıyorsanız orada hukuk devletinden demokrasiden bahsetmek mümkün mü?
HABUR TARTIŞMALARI
Birisi de çıkıp diyor ki Habur’da hakimleri ayarladık. Kimdi diyor İçişleri Bakanı, kime diyor DTP’nin genel başkanına.
Orada ne konuşulduğunu bize bir eski milletvekili söylüyor. Geçiyor mu o gelenler denildiği gibi. Uygulama Türkiye’nin hukukuna aykırı mı? Ortada bir ayarlamanın bulunduğu anlaşılmıyor mu?
Devletin bütün yetkilileri orada, emniyet genel müdürlüğü yetkilileri orada, içişleri bakanlığı yetkilileri orada. Peki adalet bakanlığı yetkilileri orada mı? Ne arıyor adalet bakanlığı yetkilileri orada.
Ayarlamayı kim yapıyor. İçişleri bakanı mı yapıyor?
Delilin yerini imzasız ihbar mektubu aldı. Gizli tanık aldı. İçinde bulunduğu davanın sanığı olan. Mahkemede hüküm giymiş olan insan gizli tanığa dönüşüyor ve davanın seyrini değiştirmeye çalışıyorlar.
Kim bu cinayet işlemiş, yeğenini fuhşa teşvik etmiş, daha birçok pis işe bulaşmış biri.
Dursun Çiçek’le buluştunuz mu diyorlar Savcıya. İnsanlar kendi masumiyetlerini iknaya zorlanıyorlar.
Oysa hukuk masumiyete dayanır. İddia sahibi iddiasını ispata mecburdur.
Bu gerçekten hepimizin ibret alması gereken bir manzaradır.
HÜKÜMET YARGININ DOĞRUDAN İÇİNE GİRMİŞTİR
Hükümet yargının içine doğrudan girmiştir. Hele bu Erzincan soruşturmasından sonra hükümet yargının göbeğinde yer almıştır.
Aklı başında bütün hukukçular hükümetin yanlış istikamette buraya battığını ortaya koymuştur.
Bu tablo karşısında şu gerçeklere dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’de siyasi niteliği ağır basan davalar yaşandı. 12 Eylül dönemindeki kesintilerde olduğu gibi.
12 Eylül’de darbe oldu 100 gün sonra sanıklar yargı karşısına çıktı.
MSP Genel Başkanı tutuklandı, 7 ay sonra iddianame hazırlandı.
3 YILDIR İDDİA VAR MAHKUMİYET YOK
Gelelim bugünkü manzaraya. Ergenekon davası 2007 12 haziranında başladı. Yani 3 yıl tamamlanmak üzere.
Ergun Poyraz diye bir yazar var. 22 temmuz 2007’de tutuklandı hala tutuklu. Silahlı değil, neyle itham edildiği belli değil.
Bir kitap yazdı başbakan hakkında çok ağır sözler içeren. Kitapta bir sorun varsa ona göre harekete geçin.
Ne oldu Ergenekon’dan gözaltına alındı 3 yıldır tutuklu.
Hala iddianamelerin sonu gelmiş değil. Ucu açık iddianame kavramını Ergenekon’la gördük.
Bu oluyorsa her şey olur. Bu oluyor ve bunu hazmettirmeye çalışıyorlar. Dalga dalga insanlar tutuklanıyor. Pek çok insan neyle suçlandığını bilmeden tutuklu kalıyor.
Bu kadar büyük bir dava Ergenekon var diye yola çıkıyor. Öyle bir şey olduğuna dair hiçbir delil yok.
BU HUKUK DEĞİL ZULÜMDÜR
3 yıldır ortada iddia var mahkumiyet yok. İddia ile mahkum ediyorsun. Hükümle değil.
İddia var, tutukluluk var, ölüm var ama hüküm yok. Kimse hakkında yok. Böyle dava olur mu?
Bu zülümdür, hukuk değildir.
Kimsenin imtiyazı yok. Herkes hesap verecek deniyor. Peki sayın Başbakan sen hesabını vermeyecek misin?
Onların dokunulmazlığı yok ama senin dokunulmazlığın var. Mecliste 550 milletvekili var, 608 tane de fezleke var.
Adalet yok, hukuk yok. Bunları lafazanlıkla örtemezsiniz. Sen istediğin kadar nutuk at. Söylediklerinin dirhem değeri olmadığını millet gözünün içine baktığı an fark ediyor.
HESABI ÖDEMEDEN KAÇMAK İSTİYORLAR
Bu milletin dürüst onurlu savcısı en ağır şekilde cezalandırılmak isteniyor. Bu gidişi bakınca nerede duracak diye herkes soruyor. Bilerek kavga gerilim tırmandırılıyor.
Hani lokantaya birileri gelir sofrayı donatırlar yer içerler, garson hesabı yazmaya başlayınca oradaki insanlar ne yapsak da hesabı ödemeden kaçsak diye düşünmeye başlarlar.
Şu andaki Türkiye manzarasına bakınca aklıma bu geliyor. Birileri masadan hesabı ödemeden kaçmanın planlarını yapıyorlar.
Hır çıkarıp dayak yiyecek yiyince de ağlaşacak. Aman sakın ha. Oradaki kavga hazırlığını görün ama sakon kavgaya dahil olmayın.
Sıkın dişinizi bu günler gelip geçer bunların ad hesap vereceği günler elbette gelir.
Sakın ha kavgaya fırsat vermeyin. Sizin dışınızda kavga çıkarsa da katılmayın. Ama kapıyı pencereyi de iyi tutun.
//