MİT Tırları’nın durdurulması ile ilgili
davada Enis Berberoğlu 25 yıl cezaya çarptırıldı. Davaya ilişkin
iddianameyi hatırlayacak olursak, Enis Berberoğlu’nun Can Dündar’a
MİT Tırları ile ilgili görüntüleri vermesi ayrıntılı bir şekilde
yer almıştı. Can Dündar görüntülerin kendisine verildiği dönemde
Cumhuriyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni idi.
Berberoğlu’nun söz konusu görüntüleri tedarik
ettiği ile ilgili bilgiyi Can Dündar vermişti. Hem kitabında hem de
mahkeme heyetine verdiği ifadede görüntülerin kendisine solcu bir
milletvekili tarafından ulaştırıldığını belirtmişti. Yetkili
makamlar bu ifade üzerine harekete geçerek Dündar’ın telefon
kayıtlarını incelemiş ve HTS verilerinden 21 saniyelik görüşmenin
Enis Berberoğlu ile yapıldığı sonucuna ulaşmıştı.
Bu hafıza tazelemesinden sonra dünden beri takip
ettiğimiz tabloya bakalım.
Karar CHP’de infiale yol açtı! Türk Milleti
adına karar veren Türk Yargısı’nın kararını tanımadıklarını CHP’li
kurmaylar ilan ettiler. Karar açıklandığı anda CHP’liler meclis
salonunu terk etti. Sonra Özgür Özel kararı faşist olarak
nitelendiren bir açıklama yapmak üzere geri döndü. Ardından hızını
alamayan Kılıçdaroğlu kendini parklara sokaklara vurdu. Son gelen
bilgiler İstanbul’a doğru yürüyüşe geçtiği yönünde. CHP Bursa
Teşkilatı adına açıklama yapan Muharrem Or merkezden aldığı
cesaretle kararı sarayın emrindeki çadır mahkemesinin verdiğini
söyleyerek Türk Mahkemeleri’ni aşağıladı.
CHP’nin artık normal bir siyasi parti gibi
davranması gerekiyor. Her fırsatta hukukun üstünlüğü ve adaletten
dem vuran CHP’lilerin söz konusu tavırları birilerinin belirttiği
üzere kesinlikle histerik ya da anlık tepkilerden oluşmuyor.
CHP planlı bir şekilde dışarıdan talimat alarak
yoluna devam ediyor. 15 Temmuz’da gerçekleşen ihaneti Tayyip
Erdoğan’ın üstüne yıkmaya çalışıyor mesela. ‘Kontrollü darbe’
açıklaması yapan Kılıçdaroğlu’nun bütün niyeti bu. Zaten darbenin
başarısız olduğu anlaşılır anlaşılmaz birileri tiyatro demeye
başlamıştı. Şayet darbe başarılı olsa idi bu sefer de ‘demokratik
darbe’ denilecekti. Bu kavram da nereden çıktı demeyin, ABD’deki
Fetöcü akademisyenler bu kavramı geliştirip önümüze koyabilmek için
senelerdir çalışıyorlar. İsteyen Ozan O. Varol’un Demokratik Darbe
(The Democratic Coup D’Etat) adlı makalesine bakabilir.
Kılıçdaroğlu’nun kontrollü darbe iftirasının
aynısını mahkemelerdeki Fetöcüler dillendiriyor. Mehmet Partigöç,
Mehmet Dişli, Akın Öztürk gibi işin başında olan ve çoğu kamera
görüntüleri ile sabit ihanet saatlerinin başrol oyuncuları da üç
maymunu oynuyorlar. 15 Temmuz’a tiyatro diyenler mahkemelerde oynan
tiyatrolardan habersiz mi? Kesinlikle haberleri var. Daha da ötesi
aynı replikleri farklı cümlelerle kullanıyorlar. Hedef belli. Darbe
girişimini Erdoğan’ın üstüne yıkmak.
MİT Tırları ile ilgili ihanet girişiminde de
aynı tavrı görüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun mahkeme kararının hemen
ardından yaptığı açıklamalar senaryonun kendisini ortaya koyuyor
zaten. Devlet sırrını ifşa etme ile ilgili en ufak bir şey
söylemeyen Kılıçdaroğlu Türk Mahkemeleri’ne dil uzattı. Ve hemen
ardından ekledi: Erdoğan uluslararası mahkemelerde hesap
verecek!
Kılıçdaroğlu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni
(UCM) kastediyor. Can Dündar yurt dışına yeni kaçtığı sıralarda bir
televizyon programında Can Dündar’ın avukatı ile bu konuyu
tartışmıştık. MİT Tırları’nın durdurulmasının Erdoğan’ı UCM’ye
göndermek için yapıldığını söylediğimde karşı çıkmış UCM’ye
Türkiye’nin taraf olmadığını söylemişti. Ben de taraf olmayan ülke
yetkililerinin de yargılanabildiği bilgisinin altını çizmiştim. Ve
bugüne geldiğimizde Kılıçdaroğlu benim söylediğimi doğruladı.
Maksat Erdoğan’ı UCM’de yargılatmak.
Bu noktada damatlar konusu ile bu konuyu da
birbirine karıştırmamak lazım. Damatların hukuka uygun olmayan
sebeplerle tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesini eleştirdik ve
eleştiriyoruz. Bu bir hata. Ancak Devletimizin yargı organlarını
aşağılamak ve demokratik yollarla iş başına gelen Erdoğan’ı
uluslararası mahkemelerde yargılatmaya çalışmak bir ihanet! Hata
ile ihaneti birbirine karıştırmayalım. Sezgin Tanrıkulu’nun
Türkiye’ye yaptırım uygulayın, yatırımları kesin çağrısı aynı
ihanet zincirinin başka bir halkası. Der Spiegel bu açıklamaları
Erdoğan başka dilden anlamaz şeklinde manşete taşımıştı.
Merak etmeyin Erdoğan yaptırım dilinden de
anlamaz. Darbe dilinden anlamadığı gibi. Erdoğan’ın anladığı tek
dil sandık dilidir.
İç karışıklık, ekonomik kriz ve dış baskıdan
medet umanlar derin bir ihanet içindedirler. Demokrasiye, meclise
ve yargıya güvenenler ise doğru taraftadırlar.