Demirtaş'tan ilginç zamanlama sorusu
Abone olBDP Grup Başkanı Demirtaş Silvan olayı ile özerklik ilanının aynı saate denk gelmesiyle ilgili eleştirileri yanıtladı, özerklikle ilgili bir taahhütte bulundu
13 askerin şehit olduğu gün açıklanan demokratik
özerklik ilanıyla ilgili DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk'un ardından
BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş da "Keşke öyle bir güne
denk gelmeseydi" dedi, ancak aynı soruyu devlete
yöneltti:
"Peki Valilik açıklamayı niye o saatte yapıyor? Öğlen
saatlerinde ölümler gerçekleşti. Niye o saatte açıklanmadı?
Birileri zamanlama hatası arıyorsa orada arasın"
"Özerklik, bir savaş ilanı değil, barış ilanıdır"
diyen Demirtaş, bir de taahhütte bulundu: "Biz bölünme diye
bir şeyi tarihi olarak bitirdik. Kürtler, özerklik ilan etmekle
birlikte yaşamanın taahhüdü altına girmiştir"
Demirtaş'ın Milliyet'e verdiği röportajdan dikkat çeken bölümler
şöyle oldu:
AÇIYORUM AÇACAĞIM...:Değişimi yanlış yöneten AKP,
bütün meselelerin sorumlusudur. Türkiye’de bahsettiğim şekilde bir
demokrasiye karşı çıkan kim olabilir? Ama öyle bir proje koymak
yerine, Ağustos 2009’dan beri, “Açıyorum açacağım. Yapıyorum,
yapacağım. Kardeşiz, amca çocuğuyuz...” diyor. Onun dışında bir şey
yok. Diyeceksiniz ki Kürtler’in hiç sorumluluğu yok mudur? Bizim
eksiğimiz şudur. Biz projelerimizi kamuoyuna doğru anlatamıyoruz.
Geçmişten kaynaklı, devraldığımız bir ağırlık, yük var. Kürt
siyaseti ortaya çıktığında ortada bir şiddet vardı. 84’ten beri
devam eden bir çatışma hali... Kamuoyunda oluşmuş yükü peşinen
devraldık. Türkiye’nin batısında Kürt siyasetiyle ilgili oluşmuş
bir önyargı var zaten.
ÜLKENİN GELECEĞİNİ BAŞBAKANIN KİŞİLİĞİ BELİRLER Mİ?: Çok toptancı bir yaklaşımı var. “Ya beni tam desteklersiniz, ya da benden değilsiniz” diyor. Bir ülkenin geleceğini başbakanın kişiliği belirler mi? Bizde belirler gibi geliyor. Başbakan’ın ruh hali, ekibiyle çalışma tarzı, ülkenin gidişatını çok etkiliyor. Demokrasi karşıtı güçlere beraber mücadele edelim ama bizim de siyasi bir kişiliğimiz, tavrımız var, bunlar ne olacak dediğinde “olamaz” diyor. Kürtleri Kürtlerden, Alevileri Alevilerden, işçileri işçilerden, kadınları kadınlardan kurtarma fikri var. Ona uymayan her düşünce tehlikeli. İşte tıkanma noktası bu.
MECLİS'İ TERK ETMEDİK: Biz Meclis’i terk etmiş değiliz. En nihayetinde aşılacak. Koşullar olgunlaştığında yine biz karar veririz. Bu iş AKP’nin iznine, icazetine bağlı değil. Halktan icazeti aldık. Koşullar olgunlaştığında Meclise dönüş kararı alırız. BDP parlamentoda olacak. Bunun koşulları oluşacak, ama bu da AKP’nin bize sunduğu nimetler değil. Sosyal, psikolojik ve siyasal koşullar oluşacak. Evet, parlamentoyu güçlendirmek, dışarıdaki gerilimi azaltır. İnsanlar bize oy verirken ülke bölünsün ya da savaş devam etsin diye vermiyor. Tam tersine, demokratik çözüm için veriyor. Ama AKP’nin çözümüne razı olun, boynunuzu bükün de demiyorlar.
ELEKTRİĞİ ALDIKTAN SONA YEMİN MESELE DEĞİL: Biz
şunu görmek istedik: Siz böyle bir değişim sürecine açık mısınız?
Bizim yemin krizimiz yok, ille de her şeyde uzlaşacağız diye bir
şey yok. Ama bu meseleleri konuşmaya açık mısınız? Heyetlerin
yaklaşımında olumsuz bir şey yoktu. Bu mutabakata da yansıdı zaten.
Fakat aynı metinde uzlaşamadık. Yani biz o elektriği aldıktan sonra
yemin mesele değil. 1 Ekim’i beklemeyebiliriz, şart değil. Ama o
zihniyeti göremezsek 1 Ekim’den sonra da tutumumuzu
sürdürebiliriz...
SİYASİ STATÜ OLACAK AMA TÜRKİYE BÖLÜNMEYECEK: Hem
Kürtleri, hem Türkleri tatmin edecek şey budur: Siyasi statü olacak
ama Türkiye bölünmeyecek. Gelin bunu birlikte tartışalım. AKP, MHP,
CHP ile bir araya gelelim. Diyelim ki “Kürtleri nasıl tatmin ederiz
ama aynı yerde bir arada yaşamaya nasıl devam ederiz? Tedbirlerini
idari olarak nasıl alırız? Hak ve yetki dağılımını nasıl yapalım ki
bir arada yaşamanın koşulları oluşsun. Bunları tartışalım
dediğimizde, kıyamet koptu. Madem öyle, neden geçen yıl bildirge
çıktığında “tartışılmaz” denmedi? Ama daha ilk noktayı koyan
başbakan oldu.
BÖLÜNMEYİ TARİHİ OLARAK BİTİRDİK:
Milletvekillerine yolladık kitapçıkları, geri gönderdiler. Sorsan
500 vekile özerklik nedir diye, bilmez. Kafasındaki tek şey “vatan
bölünmez, tek bir dilimiz vardır, buna da
dokunulmaz.” Eleştirenler çok ciddiyetsiz. Kimse kusura
bakmasın ama biz tek dili, tek ırkı tartışmayız. Başka alternatif
bir modeli olan varsa onu sunsun. Hem belki bizi ikna eder? Belki
projeleri daha iyidir... Bize deniyor ya, dayatmadır... Asıl bunun
tersi dayatma. Tek dil, tek ırk, tek millet, dayatmadır. Özerklik,
bir savaş ilanı değil, barış ilanıdır. Aynı zamanda bütün
Türkiye’ye taahhüttür: Biz bölünme diye bir şeyi tarihi olarak
bitirdik. Kürtler, özerklik ilan etmekle birlikte yaşamanın
taahhüdü altına girmiştir.
BAŞBAKAN TONY BLAİR'İ HATIRLASIN: Doğru.
Şiddeti bitirecek formül de çok basit: Öcalan çağrı yapacak. PKK
onun sözünü dinleyeceğini söylüyorsa Başbakan da bu işi bitirir.
Tony Blair’i hatırlasın biraz.
KEŞKE AÇIKLAMA O GÜN OLMASAYDI: Aysel Hanım da
açıklamış. Keşke öyle bir güne denk gelmeseydi. Fakat bizim
demokratik özerkliği gündeme alan bir toplantıya katılacağımız
günler öncesinden açıklandı... Aysel Hanımın kameranın önüne geçme
anıyla bu olayı duymamızın arasında 1 dakika kadar vardı. Daha önce
duymuş olsak, kesinlikle bu ilan meselesini önümüzdeki bir zamana
bırakabilirdik. Ben de bundan üzüntü duyuyorum.
Valilik açıklamayı niye o saatte yapıyor? Öğlen saatlerinde ölümler
gerçekleşti. Niye o saatte açıklanmadı? Birileri zamanlama hatası
arıyorsa orada arasın. Bakın, illa kötü niyet vardır demiyorum. Ama
zamanlamayı keşke tartışacak fırsatımız olsaydı. Böylesine acı bir
olayla, böylesine siyasal bir gelişme örtüşünce oradan pozitif algı
çıkmadı. Demokratik özerklik, çatışma gelişsin diye ilan edilmedi.
Ama gündemle öyle bir algı oluştu.