Demirtaş'tan ilginç iddia AK Partili bir yönetici...
Abone olHDP Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş, 7 Haziran seçimlerine 1 hafta kala AK Partili bir yöneticiyle ilgili ilginç iddia...
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AK Partili
bazı üst düzey yöneticilerin HDP'nin barajı geçmesi için dua
ettiğini ileri sürdü.
Demirtaş, "Samimi söylüyorum, uçakta yan yana
oturuyorum, ‘İnşallah bir kaza bela olmaz, barajı
geçersiniz’ diyorlar. Belki de oy verecekler" diye
konuştu.
Zaman gazetesine röportaj veren Demirtaş'ın açıklamalarının
detayları şöyle:
“Tayyip Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinden arzu ettiği sonucu alır ve
tek adam olmayı garantilerse, bütün sahalarda temizlik operasyonu
başlatacak. Bunu öyle duyum olarak, bir dedikodu olarak
söylemiyorum. Şu anda tüm güçlerini buna göre koordine etmişler.
Zaten şu anda bankaya el koyuyor, medyaya da el koyabilir. Anayasa
Mahkemesi, RTÜK, YSK, Danıştay, Sayıştay, Parlamento… Hiç kimse onu
denetleyemiyor. Bir de başkan olduğunu düşünün; yapamayacağı hiçbir
şey yok.
BİR AK PARTİLİ YÖNETİCİ...
O nedenle bazı AKP’li üst düzey yöneticiler bile dua ediyorlar,
HDP’nin barajı geçmesi için. Belki de oy verecekler. Samimi
söylüyorum, uçakta yan yana oturuyorum, ‘İnşallah bir kaza
bela olmaz, barajı geçersiniz’ diyorlar. Çünkü öbür türlü olacak
şeyi tahmin bile edemiyorlar, ürküyorlar. Bizden daha iyi
tanıyorlar çünkü kendi reislerini, patronlarını…”
ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN’IN DERDİ BARIŞ DEĞİL OY
Çözüm süreci, Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasında. Yalçın Akdoğan, bu konuda zurnanın son deliği. Süreç şu anda donmuş durumda. ‘Çözüm süreci tümüyle bir aldatmaydı’ demek yanlış olur. Çözüm sürecinde çok iyi şeyler yapıldı. Toplum bunu destekledi. Ama hükümet arkasında duramadı. Tayyip Erdoğan masayı yok saydı, çözüm sürecini yok saydı, Kürt sorununu yok saydı, ‘taraf yoktur’ dedi, ‘Dolmabahçe yoktur’ dedi. Barış AKP’nin, HDP’nin ihtiyacı olan bir şey değil, toplumsal bir ihtiyaç. Anketler geldi baktılar Dolmabahçe onlara oy getirmiyor, anında çark ettiler. Cumhurbaşkanı orda hata yaptı. Burada ortaya çıktı ki cumhurbaşkanının derdi barış değil oydu. Seçimde oy getiriyorsa, barış kıymetlidir.
AKP, bizi seçimlere bağımsız girmeye zorladı. Kamuoyu baskısı
yarattılar. Amaçları da bedava iktidarı garantilemekti. Bağımsız
olarak girseydik, güçlü bir şekilde tek başına iktidar
kuracaklardı. CHP ve MHP, AKP’yi durduramaz. AKP’nin toplumda
inandırdığı belli bir çevre var, ‘tam Türkiye’yi
huzura çıkarırken, dış güçler bir araya geliyorlar, karanlık
odaklar bir yerlerde bir araya geliyorlar ve Türkiye’yi felakete
sürüklüyorlar’ diye. Toplumda bu söyleme inanan geniş bir kesim
var.
MHP DE İKTİDAR OLSA BARIŞ SÜRECİ DEVAM EDER
Sürecin kolay kolay sıfırlanacağını düşünmüyorum. AKP iktidarda
olsa da olmasa da çözüm süreci bir şekilde ilerleyecek. İktidarda
kim olursa olsun, toplumun büyük barış beklentisini görmezden
gelemez. MHP’nin de bunu görmezden gelebileceğini düşünmüyorum.
Çünkü MHP tabanı da bunu istiyor. AKP artık bunu görmeli yani. ‘Ben
olmazsam barış olmaz’ havalarından çıkmalı. Barışı rehin alan AKP,
barışa en büyük zararı verdi. Tüm partilerle biz bir araya gelip
barışı kurabiliriz. Türkiye buna hazırdır.
BARAJI GEÇERSEK, KİMSE BAŞKANLIĞI AĞZINA
ALAMAZ
Türkiye’nin geleceğinden çok umutluyum. İnsanların içinde biraz
umut varsa, ‘ya bu çılgınlık durabilir kardeşim’ diyorsa, HDP’nin
varlığından dolayıdır. 8 Haziran sabahı Türkiye nefes alacak, buna
inanıyorum. 7 Haziran akşamı başkanlığın Türkiye’nin gündeminden
kesinlikle düşeceğine inanıyorum. Barajı geçmişsek kimse artık
başkanlığı ağzına bile alamayacak. 8 Haziran’da kimse ondan
(Erdoğan) bile başkanlık lafını duymayacak. O da gündemini
kapatacak. Normalleşme başlayacak. HDP’nin güçlü bir şekilde
Meclis’e girmesi Kürt sorununun silahsız şekilde çözümünü
güçlendirir.
KOALİSYONDAN KORKMAMAK GEREKİR
Seçim sonrası koalisyon tablosu çıkarsa, siyasi kriz olmaz. Biz AKP
ile içeriden veya dışarıdan koalisyon kurmayacağız, bu konuda
netiz. Onun dışında koalisyon seçenekleri mümkündür. Koalisyon CHP,
AKP, MHP içinden çıkar. Bu bir kriz değildir. Türkiye’nin önü
açılabilir bu şekilde. Asıl kriz, tek başına güçlenmiş ve
çılgınlaşmış bir AKP’nin olmasıdır. Koalisyondan korkmamak lazım.
Bence artık Türkiye buna yavaş yavaş alışmalı.
KIZ KARDEŞİM DE BAŞÖRTÜSÜ MAĞDURU
İnsan hakları mücadelesinden geliyorum. Çok uzun yıllar İslami
kesimle birlikte insan hakları alanında, başörtüsünde eğitim ihlali
ile ilgili konularda ortak çalışma yürüttük. Dindar bir ailede
büyüdüm. Kız kardeşim başörtülüdür. Okulu ilk bitirdiğinde
öğretmenlik yaptığı yıllarda çok zorluk çekti. Atamasını
yapmadılar, çalıştığı okulda başını açmak istediler. Ben hiçbir
zaman da çıkıp ‘benim başörtülü bacımı öğretmen
yaptırmadılar’ diye bunun mağduriyetini yapmadım. Zaten
binlerce kadın mağdurdu. Hepsi için mücadele ettim. Başını da
açmadı ve hiç de geri adım atmadı. Amerika’ya da göndermeye
niyetimiz yoktu!
BEDİÜZZAMAN’IN HAYATI ÇOK ETKİLEYİCİ
Ali Şeriati’yi okuyorum. Bediüzzaman’ın külliyatını okudum diyemem
ama ilgiliyim, bir sürü şeyini okudum. Çok net bir duruşu vardır.
Etkileyici bir yaşam tarzı var. Yazdıklarından çok yaşamı,
mücadeleci kişiliği mirastır. Hazreti Peygamber’in de öyledir. O
yüzden ben Diyanet’i ve bugünkü siyasetçileri de en çok oradan
eleştiriyorum. ‘Biz Müslüman’ız’ diyorsunuz, bunu
yaşamınıza göstermek zorundasınız. Beni eleştiriyorlar; yaşamımı,
‘şurada şunu yaptı, kardeşi şunu yaptı’ diye. Ben
siyasal İslamcı değilim ki, İslam’ı temsil ediyorum iddiasıyla
ortaya çıkmadım. Siz çıkmışsınız, hadi temsil ettiğinizi gösterin.
Lüks, israf gırla gidiyor değil mi? ‘Hazreti Peygamber’in
izinden gidenleriz’ diyorsunuz. Allah aşkına O da bir
devletin başkanıydı ve peygamber olduğu gün nasıl yaşadıysa
vefatına kadar da öyle yaşadı. Ne o dönemin lüksüne israfına
meyletti ne de evi öyleydi ne de günlük yaşamı öyleydi. Vefatından
sonra da ardında miras bırakmadı.
İSLAM’A ZIT BİR ANLAYIŞ HAKİM KILINMAYA
ÇALIŞILIYOR
Bir devlet kurumu olarak bana Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Milli
Eğitim Daire Başkanlığı’ndan farkını söylesinler. Niye kutsal
olsun? Bir defa İslam’da ruhban sınıfı yok. Bunlar ruhban sınıfı
yaratıyorlar. Özel uçağı, zırhlı Mercedes’i Sağlık Bakanlığı’nın
dört kat bütçesi, dokunulmaz tartışılmaz eleştirilmez. Ruhban
sınıfı İslam’ın ruhuna özüne aykırı… Şu anda İslam’a zıt bir İslam
anlayışı Türkiye’de hâkim kılınmaya çalışılıyor. Biz ‘İslam
özgür kalsın, din âlimi hür kalsın, devletin egemenliğinden
emrinden kurtulsun’ diyoruz. Diyanet İşleri Başkanı
Allah’ın emrinden başka hiçbir emri tanımaz, tanımamalıdır. Ama şu
anda en az riayet ettiği şey Allah’ın emri. Cumhurbaşkanı’nın emri
onun için önceliklidir. Din adamı devletin emrinde ise din devletin
emrindedir.
BANA 'DİNSİZ' DEYİP GÜNAHA GİRİYORLAR
İslam’da yalan ve iftira çok büyük bir günahtır. Kaç defa dedim,
‘Elhamdülillah ben bir Müslüman’ım’. Başka bir şeyden eleştir beni.
Bana dinsiz, İslam düşmanı deme, başka bir şey söyle. Niye bana
bunu söylüyorsun? Günahkâr olabilirim, o seni ilgilendirmez. Sana
ne, benimle Allah arasında. Günahımın hesabını sana mı vereceğim?
Ama bana din düşmanı deme, bak sen dinden çıkıyorsun! Dinimize göre
öyle yapman senin dini inancını, imanını zorlar. Diyanet İşleri
Başkanı’na soruyorum: ‘Ey hocam ne diyorsun, dinimiz ne
diyor bu konuda? Bu adamlar bana dinsiz diyor, bir şey de’
diyorum, çıt çıkmıyor. Onların emrinde, özgür olsa çıkar,
derdi.
İ