Göz sadece
sınırları görebilir
fakat bütün gün
içindeki gerçekliği
ve gerçeğin
tamamını
göremez!
15 Temmuz darbe girişiminin sene-i devriyesini hep birlikte
yaşadık.
Bütün Türkiye’nin tamamını gözlem altına aldığımızda görünen
fotoğraf bize “tek
millet” olma yolunda gerçekçi
adımların atıldığını gösteriyor.
Bir vesile ile sene-i devriyenin hemen ardından
Karadeniz’e doğru yolculuğa çıktım. İlk durak yerim
Sinop Ayancık ilçesine bağlı bir köyün
misafirliğini yapmama olanak sağladı.
Misafir olduğum hanenin 60 yaşın üstündeki ev reisi ile yapılan
sohbet memleket meselelerine geldiğinde sordum; “15
Temmuz sene-i devriyesin de ilçenizde
ve köyünüzde yaşanan tablo
nasıldı?”
Aldığım cevap çok enteresan bir şekilde şaşırtıcı idi.
“Ben Demirel öldüğünde
aynı gece 40 rekat,
Ecevit öldüğünde ise aynı
gece 20 rekat şükür
namazı kıldım. Bu
millet ve vatan Batının
kölesi olmuş bir zihniyetin
iktidarından kurtulduğu için.
15 Temmuz sene-i
devriyelerinde bin rekat şükür
namazı kılınmalı. Kılınmalı
zira bu tarih bizi biz
yapan ve millet
şuurunu yeniden yakaladığımız
gecedir.”
Israrla siyasi görüşünü sormama istinaden aldığım cevap;
“Ak Partiye oy
vermedim kardeş lakin bu
millet Erdoğan’ın
ardından gitmeli bunu
biliyorum” cevabını aldım.
İlk gece sonrasında karşılaştığım bu tablo ve ülkenin bütününde
ki birlik başta da zikrettiğim gibi
“tek
millet” olma yolunda gerçekçi
adımların atıldığını gösteriyor.
Bu önemli bir
başarıdır ve
takdire
şayandır.
Artık bu millet “tek
ümmet” olmanın bilinci ile bütün
dünyaya ve İslam coğrafyasına şahsiyetli duruşun örneğini
sunmalıdır.
Kültür ve siyaset planında gitgide Allah'a
karşı kayıtsız bir tavır takınan toplumun
güç gösterisinin
övünüp yüceltilmesini
esas alan ve değerlerimizden uzak
duruşlardan sıyrılmalıyız.
Batı, Hristiyanlığın Rönesans ile mahvedilip toplumun
tamamının sadece dünya merkezli yaşama itildiği için son virajda
kendisini dört lastik üzerine yeniden düşürmek için gayret
ediyor.
Kültürel dünyanın
etiket merkezli
çekiciliği ve
siyasi mecranın
kapital merkezli
yaşam tarzı bizi
de dinimizden
uzaklaştırıyor!
Dahası bütün ümmetin İslam çatısı altında toplanıp kurallarına
göre geleceğini inşa
edip nesillerini
yetiştirmesi gerekirken Batının
bile vaz geçmeye çalıştığı seküler
yaşantı sahipliği dinimizi
eleştirme cüreti ve hadsizliği göstermemize sebebiyet veriyor!
İbni Haldun “bir milletin
zenginliğini ve ileri olmasını
kıymetli madenleri değil hakk
perspektifinde çalışmasının
oluşturduğunu” ifade eder.
Allah ile ilişkimizdeki yolculuğumuzun gerçekliği ve bütünlüğü
bizi “tek
ümmet” yapacaktır.
Bir vatanın bütün etnik milliyet sahibi bireylerinin aynı
meydanlarda, aynı yollarda
birleşebiliyor olması
toplumun tamamının
kan dolaşım
sisteminin çalıştığını
gösterir.
Çalıştığının ispatını ve delilini hep beraber müşahede
ettik.
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan gençlerin, kültürel, inanç, hedef,
eğitim ve istihdam noktasında kısıtlı imkânların var olduğu
bahanesi ile kendilerini yetiştirmemeleri, gelecek için düşündürücü
bir mesele!
Ama her nedense aynı genç nesli siyasete
payanda yarışında
en önlerde
görebiliyoruz!
Fikir üretebilen
ve medeniyet
inşa edebilecek
potansiyele sahip
her gencimizin
ve bireyimizin
siyasi ve
kültürel mecralarda
olması gerekir lakin hamaset
hapsinde kalanlar ve köşe kapma yarışında olanlar değil.
Bu ülke
sınırları içerisinde
bulunan, bütün
etnik grupların
birliği ile
vifak ve
ittifakın sağlanabildiğini
ispat etti.
Dış güçlerin ve ülke içindeki piyonlarının, kardeşliği engelleme
çabalarının yanı sıra, bahaneler üreterek, gelecek, inanç ve vatan
kaygısı gütmeyen, amaçsız yetişen ve yetiştirilen genç nesil,
“tek
ümmet” yolunda sorun teşkil
edecektir.
Türkiye “tek
millet” olma başarısının ardından
“tek
ümmet” olma başarısını;
vatan,
din, kardeşlik
ve her şeyden
önce Allah
sevgisini iliklerine
kadar nakşederek
sıradaki başarılması
gereken sınav
olarak
görmelidir.
SOSYAL MEDYADA TAKİP
İÇİN: