Demir, Bahçeli'nin tavrını merak etti
Abone olİsrafil Kumbasar'a düzenlenen saldırı Hasan Demir tarafından da ele alındı. Demir, olayı kınadığı yazısında Devlet Bahçeli'nin ne yapacağını da merak ettiğini dile getirdi.
Hasan Demir, başlıklı yazısında İsrafil Kumbasar'a düzenlenen
saldırıyı ele aldı. Ayrıca Demir, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli'nin tavrını da merak ediyor...
Sokakta birileri tarafından bir kalemin tekmelendiğini görseniz
kaleme mi acırsınız tekmeleyene mi? Kaleme mi kızarsınız, kalemi
tekmeleyene mi? Bu vatan Çanakkale şehitlerinin vatanıdır.
Bu vatan, "Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duran" mübarek
yüreklerin vatanıdır.
Binlerce yıldır her karışına onlarca şehidin, gâzinin kan, et ve
kemikleri karışmış bu topraklar ekilen buğdayın ekmeğini yiyerek
büyüdük, o topraklarda biten otların ürettiği et ve süt ile
beslendik.
İşte bu ekmeğin, bu et ve sütün bize verdiği enerjiyi milleti
müreffeh kılmak ve vatanı müstevliden temizlemek için değil de,
"ille de vatan" ve "ille de millet" diyen şehit ve gazi torunlarını
dövmek, tekmelemek için kullanmak gurur verici bir şey mi, yoksa,
tövbe gerektiren bir ayıp bir günah mı? Dün evlatlarını asker
ocağına, "Vatan için şehit olsun" diye ellerine kına yakarak
gönderen anne-babalar bugün evlatlarını okullara, ocaklara,
derneklere Haçlılarla mücadele etsin, karanlıkla savaşsın, ilim ve
teknoloji ile kuşanıp Türk''ü tarihteki hak ettiği zirvelere
taşısın diye mi gönderiyor, yoksa, kendisi gibi bir başka ananın
vatan ve millet adına bir şeyler yapmak için çırpınan evladını bir
kişi adına hırpalasın, dövsün diye mi? Düşünüyorum da, bu tür
hadiselerin sebep olması muhtemel neticeler karşısında şiddetli bir
irkilme geçiriyorum.
Diyelim ki İsrafil kardeşimiz bu saldırıda başını taşa çarpıp
rahmetli olsaydı, ne olurdu? Kur''an''a göre bu ölüme sebep olanlar
bütün insanlığı öldürmüş gibi bir günaha girer, muhtemelen ebedî
şekilde cehennemlik olurlardı.
Peki, kim ebedî olarak cehenneme düşmek ister? Hangi anne baba
çocuğunun böyle bir akıbete duçar olmasını ister? Hangi arkadaş,
hangi dâvâ adamı arkadaşının, dâvâ yoldaşının cehennemde yanmasını
ister? Yahut olay mahallinden hızla uzaklaşırken bir otomobilin
altında kalarak can verselerdi, Çanakkale''de ruh teslim etmiş gibi
şehit mi olacaklardı? Her iki neticede de o gençleri böyle bir işe
sevk edenler elbette Allah ve tarih huzurunda sigaya çekilecek,
neticesine katlanacaklardı.
İyi de, o gün gelene kadar hadisenin müsebbibi olanlar bu dünyada
vicdan huzuru içerisinde yiyip içebilecekler, gezip tozabilecek ve
rahat uyuyabilecekler miydi? Neyse, sözü fazla uzatmak
istemiyorum.
Bir hareket mazlumlar için, ihtiyaç sahipleri için, haksızlığa
uğrayanlar, güçsüzler, yetimler, iffeti tehlikede olanlar için,
şehit yakınları, gaziler için, vatan ve milleti adına her türlü
fedakârlığı yapmaya hazır olanlar için bir "cazibe merkezi"
olmadıkça, tam tersi, kendisini şiddet ve öfke ile özdeşleştirdikçe
halktan, hakikatten, Allah''ın rızası, milletin ümit ve duasından
uzaklaşıyor demektir.
Şimdi bu realite ışığında şu soruya cevap arayalım bakalım: Farz
edelim ki bütün siyasi parti genel merkezlerine aynı uzaklıkta bir
müessif hadise oldu.
Meselâ bir kapkaççı bir genç kızın elindeki çantaya göz dikti, onu
kovalamaya başladı.
Sizce bu mazlum kızımız hangi siyasi partiye doğru koşar kendini
emniyette hissetmek ve kapısından girdiğinde derdi ile ilgilenecek
birini bulabilmek için? İşte mesele gecenin bir karanlığında bu
mağdur çocuğumuz için sığınacak sıcak, emin ve güvenilir bir
"cazibe merkezi" olabilmekte...
Yoksa insan dövmek hatta adam öldürmekten kolay ne var.
Yazdıklarından hoşlanılmadığı için yazar darp edilir mi? Siz,
beğenmediğiniz bir yemek önünüze konulduğunda tabağı kaldırıp
camdan mı fırlatıyorsunuz? Yazarı okumaz, suç unsuru varsa da
mahkemeye verirsiniz.
Yemeği de yemezsiniz, o kadar...
Bu son müessif olay karşısında Sayın Devlet Bahçeli''nin tavrının
ne olacağını gerçekten çok merak ediyorum.
YAZI: Hasan DEMİR