Davutoğlu’ndan barış çağrısı
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, “Anastasiades’e sesleniyorum: Gelin bu barışı bir an önce, yarın değil bugün, gelecek hafta değil bu hafta, gelece...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Anastasiades’e sesleniyorum: Gelin bu
barışı bir an önce, yarın değil bugün, gelecek hafta değil bu
hafta, gelecek yıl değil bu yıl yapalım. İleriye ertelene her çözüm
aslında her çözümsüzlüğü derinleştirir. Ertelemeyelim. Her konuyu
masaya koyalım ve bu çerçevede adımlar atalım. Bu akşam ve yarın
yapılacak müzakerelerde artık geçmişi reddetmeden yola çıkalım”
dedi.
Başbakan Davutoğlu, KKTC’deki temasları kapsamında KKTC
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile bir araya geldi. Davutoğlu,
görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında
gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına, bir kez daha KKTC’yi ziyaret etmekten mutluluk ve onur
duyduğunu dile getirerek başlayan Davutoğlu, “Ziyaretimin üç ana
çerçevesi boyutu var. Birincisi; bütün Türkiye Cumhuriyetleri
Hükümeti gibi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanları gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden güvenoyu aldıktan sonra ilk
ziyaretimizi Lefkoşa’ya gerçekleştiriyoruz. Bunun sembolik önemi
çok yüksektir. Bu şu demektir; kim ne derse desin Türkiye
Cumhuriyeti, KKTC’yi devlet olarak tanımakta ve her düzeyde devlet
olarak tanımanın getirdiği ilkelere, saygı göstermektedir. Geçmişte
olduğu gibi bugün de geçmişte de yarın da gelecekte de TBMM’den
güvenoyu almış her başbakan, KKTC’yi evveliyetle ve öncelikle
ziyaret edecektir. Tabi buna bağlı olarak ikinci boyut KKTC’nin ve
Kıbrıs halkının esenliği, güvenliği ve refahıyla ilgili olarak
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve 77 milyon kardeşinizin bağlılık ve
taahhüdünü adaya getirmektir” dedi.
Kıbrıs meselesinin 50 yılı aşkın bir süredir sürdüğüne dikkat çeken
Başbakan Davutoğlu, “Hep KKTC’nin ve Kıbrıs halkının yanında olduk
ve olmaya devam edeceğiz. KKTC aslında 40 yıllık mücadelede 30
yıllık devlet tecrübesinde bir çok ülkede görülmeyecek kadar güçlü
bir şekilde demokratik olgunlaşmaya ve kurumsallaşmaya ulaşmıştır.
Birçok seçimler birçok demokratik yolla ortaya konan süreçlerle
olgunluğunu göstermiştir. Yine ekonomik olarak da son 12-13 yılda
bizim iktidarlarımız döneminde gayri safi milli hasılasına da ciddi
iyileşme sağlamıştır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC arasındaki
yakın ilişkiden doğan unsurdur. Birlik ve beraberlik doğrudan bu
konularla ilgili bakanlarımla birlikte gelip KKTC ile Türkiye
arasındaki ilişkileri daha derinleştirilmek için ne yapılması
gerekiyorsa yapacağımızın da bir anlamda mesajını da getirmiş
olduk” şeklinde konuştu.
“HAYAL DENİLEN PROJE GERÇEKLEŞİYOR”
İlişkilerin daha da derinleştirilmesinin simgesel yansımalarından
birisinin 80 km uzunluğundaki borularla KKTC’ye sulama ve içmesuyu
aktarılmasını sağlayacak barış suyu projesi “KKTC İçmesuyu Temini
Projesi” olduğunu söyleyen Davutoğlu şöyle konuştu:
“Herhalde 10 yıl önce, bırakınız 50 yılı Anadolu’yla Kıbrıs
arasında Anavatan’la Yavruvatan’ın deniz altından geçen su boruları
ile birleşeceğini ve Anadolu’nun saf, berrak ve helal suyunun
Kıbrıs’la kucaklaşacağını söyleselerdi bu bir hayal proje derlerdi.
Fakat birçok hayali hayata döndürdüğümüz gibi inşallah bu senenin
sonuna kadar Toroslar’dan ki benim diyarımdır aynı zamanda
Dışişleri Bakanımızın da diyarıdır, oradan geçen her suya artık
köyler, köylüler, yürükler, yayladakiler, ‘Selam olsun Yavruvatana’
diye selam gönderecekler. Bu Ferhat ile Şirin’in aşkı gibi dağları
nasıl Ferhat delmişse, Anadolu’dan Kıbrıs’a, Anavatandan yavru
vatana engel tanımayız denizleri derinden aşarız, anavatanın suyunu
yavru vatana getiririz. Ve bunu da kimse engelleyemez. Bu çünkü
Ferhat’ın duyduğu aşk gibi bir sevdadır bizim için ve ilelebet
sürecek bir sevdadır. o sevda oldu mu burada en ufak bir sizi olsa
77 milyonun kalbi yanar. En ufak bir sevinç olsa 77 milyonun kalbi
sürur ile dolar. Bu mesajı iletmek için buradayız.”
“İSTEDİK Kİ KIBRIS ADASI BİR ‘BARIŞ ADASI’ OLSUN”
Müzakere süreci konusuna da değinen Başbakan Ahmet Davutoğlu,
Türkiye ve KKTC’nin son 14 yılda Annan Planı çerçevesinde ve daha
sonra her zaman iyi niyetini gösterdiğini ifade ederek şunları
söyledi:
“İstedik ki Kıbrıs adası bir ‘Barış Adası’ olsun. İstedik ki
Kıbrıs’ta sağlanan barış üzerinden Doğu Akdeniz’e barış, huzur,
refah gelsin. İstedik ki Türkiye, Yunanistan, KKTC ve Kıbrıs Rum
Yönetimi aynı masa etrafında otursun ve Doğu Akdeniz’e nasıl barış
havzası haline getiririz diye düşünsünler. Ama biz ne kadar güçlü
irade kullanmışsak maalesef istediğimiz ölçüde mukabele görmedik.
Bu Annan Planı reddedilmesinde de böyleydi son dönemlerde özellikle
sizin ısrarlı çabalarınızda Kıbrıs Rum Yönetimine ve Sayın
Anastasiades’e, ‘Süreci hızlandıralım bir an önce netice alalım
zamana uğramayalım’ çağrılarınız çerçevesinde yaptığınız çabalarda
da böyleydi. Ben Dışişleri Bakanı olarak, daha önce Başbakan Baş
Danışmanı olarak, daha önce akademik hayatta Kıbrıs meselesini
bütün boyutlarıyla inceleme bizzat süreçleri yaşama imkanı buldum.
Her geldiğimde Kıbrıs’tan bir çağrıda bulunuyorum. Bu zamanlama
önemlidir, gelişinizin zamanlaması. Çünkü 7 Temmuz’dan sonra ilk
defa bugün akşam Anastasiades ile buluşacaksınız ve benim de dostum
olan eski Norveç Dışişleri Bakanı olan Sayın Eide ilk defa Birleşik
Milletler temsilcisi olaral bu toplantıya iştirak edecek.
Dolayısıyla güzel bir başlangıç yapma imkanı var. Bizim Sayın Ban
ki-Mun’a ve onun görevlendirdiği tüm ekibe güvenimiz tamdır. Sayın
Downer da dostumuzdur, Sayın Eide de barış yönünde çabaları ile
bilinen kıymetli bir diplomattır. Norveç Dışişleri Bakanı olduğu
dönemde de yakın ilişkimiz olmuştur. Şimdi harekete geçme
zamanıdır.”
“GELİN BU BARIŞI BİR AN ÖNCE YAPALIM”
Konuşmasında Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiades’e
çağrıda bulunan Davutoğlu, “Gelin bu barışı bir an önce yarın değil
bugün, gelecek hafta değil bu hafta, gelecek yıl değil bu yıl
yapalım. İleriye ertelene her çözüm aslında her çözümsüzlüğü
derinleştirir. Ertelemeyelim. Her konuyu masaya koyalım ve bu
çerçevede adımlar atalım. Bu akşam ve yarın yapılacak müzakerelerde
artık geçmişi reddetmeden yola çıkalım. Sayın Talat ve Sayın
Hristofyas arasında oraya konan yakınlaşma kağıtları Sayın Eroğlu
tarafından da benimsenmiş ve sürdürülmüştür. Bu devlet
sürekliliğinin bir gereğidir. Ama maalesef aynı yakınlaşma
kağıtları Sayın Anastasiades tarafından aynı ölçekte
benimsenmemiştir” ifadelerinde bulundu.
“ARTIK SEÇİM AYARLI MÜZAKERELERİ TERK EDİN”
Gerek geçen Aralık ayında gerekse Şubat ayında KKTC’ye yapılan
ziyaretlerde bütün siyasi liderlerle Eroğlu liderliğinde bir
yemekte bir araya gelindiğini hatırlatan Davutoğlu, “Her şeyi
konuştuk ve müzakere çerçevesine ulaşmamız kolay olmadı. KKTC’de de
değişik görüşler var. Ama bu değişik görüşler bir masa etrafında
görüştüler, iktidarı ile muhalefeti ile, sol kanadıyla sağ
kanadıyla bütün bir ekip olarak bu müzakere metnine onay verdi.
Fakat maalesef yöntemde öyle bir sıkıntı var ki Kıbrıs Rum Yönetimi
tarafında ulusal konsey diye bir mekanizmanın sürekli devrede
olması karar almayı geciktiriyor. Hiçbir ülkede hiçbir süreçte
herkesin mutabık olduğu bir müzakere süreci yürüyemez. Hele hele
iktidar ile muhalefet arasında mutlaka görüş farklılıkları olur.
Buna dayalı olarak müzakerelerin gecikmesi zaman kaybıdır. Artık
seçim ayarlı müzakereleri terk edin” dedi.
Davutoğlu şöyle devam etti:
“Biz buraya geldiğimizde Türkiye’de iki seçim vardı önümüzde ama
ısrarla gerek kurumlara gerek Yunanistan’a gerek İngiltere ve
Amerika’ya, ‘Bir an önce seçim istiyoruz, her türlü riski de göze
alıyoruz’ dedik. Ama maalesef bir çok sebeplerle bu süreç uzadı.
Sayın Anastasiades ümit ederiz ki bu akşam başlayan sohbeti yemeği
bir dostluk yemeğine dönüşmesine yardımcı olur. Ama sadece bir
dostluk yemeği değil, ekip yemeği, ortak bir gelecek inşa edecek
iki lider olarak ortak bir anlayışı geliştirecek bir yemek daha
sonra bu ortak anlayışa dayalı yarın müzakereler yürütülür.”
EİDE’YE ÇAĞRI: “ADADA DAHA ÇOK BULUNUN, TARAFLAR ARASINDA MEKİK
DİPLOMASİSİ YAPIN”
BM Genel Sekreterinin yeni atadığı Kıbrıs Özel Danışmanı Espen
Barth Eide’ye çağrıda bulunan Başbakan Davutoğlu, “Sayın Downer’ın
bıraktığı yerden bayrağı aldınız bunu artık nihai hedefe götürmek
konusunda çabalarını arttırarak devam ettirmenizde fayda var. Adada
daha çok bulunun, taraflar arasında daha çok mekik diplomasisi
yapın, BM’yi daha çok devreye sokun. Önümüzde BM Genel Kurul’u var.
Bu kurulda tarafları bir daha bir araya getirin. Gerekiyorsa bir
odada günlerce tutun ama artık bu adaya barış, Doğu Akdeniz’e huzur
ve istikrar gelsin” diye konuştu.
“HANGİ DÜZEYDE OLURSA OLSUN GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ”
Yunanistan’a da komşu bir ülke olarak seslenmek istediğini ifade
eden Davutoğlu, “Geçen sene Sayın Venizelos’la görüşerek çok güzel
bir girişim de bir arada New York’ta karar vermiştik, çapraz
ziyaretler. Yani ilk defa bütün 50 yıllık tarihte bir KKTC
müzakerecisi Atina’yı, Güney Kıbrıs Rum Müzakerecisi de Ankara’yı
ziyaret etti. Çok güzel bir başlangıçtı bunu devam ettirelim.
Mümkünse bunun seviyesini arttıralım. Biz hazırız. Bunu bakan
seviyesine çıkarırsanız yine hazırız. Başbakan seviyesine
çıkarırsanız yine hazırız. Hangi düzeyde olursa olsun görüşmeye
hazırız. Ben görüştüğüm her Yunanistan Dışişleri Bakanı’na her
seferinde, ‘Gelin beraber adaya gidelim’ diyorum. Buradan da
söylüyorum; ‘Yunanistan Başbakanı hazırsa birlikte önce Güney’e
gidelim, birlikte çay içelim sohbet edelim. Sonra Kuzey’e gelelim
yine birlikte olalım. Bu Akdeniz bir çok medeniyetlerin bir çok
milletlerin ortak denizi olmuştur. Gelin beraber burada barışı inşa
edelim” ifadelerinde bulundu.
İNGİLTERE, AMERİKA VE MÜTTEFİK ÜLKELERE: “MÜZAKERE BİLGİ
ÇERÇEVESİNE SAHİP ÇIKIN”
İngiltere, Amerika gibi özellikle müzakere sürecine katkıda
bulunmuş müttefik ülkelere de çağrıda bulunan Başbakan Ahmet
Davutoğlu, “Müzakere bilgi çerçevesine sahip çıkın orada sizin de
emeğiniz var, hepimizin emeği olduğu gibi. O müzakere çerçevesi
üzerinde bir barış inşa edelim. Ortadoğu ve çevre bölgeler çeşitli
krizlerle ve etnik bunalımlarla çalkalanırken gelin güzel bir örnek
teşkil edelim. Kıbrıs’ta o müzakere belgesi üzerine oturmuş ciddi
ve takvimlendirilmiş bir müzakere çerçevesinde yoğun bir müzakere
ile barışı inşa edelim. Başka krizlere de örnek teşkil etsin” diye
konuştu.
“AYNI ÇAĞRI BM İÇİN DE GEÇERLİ”
Davutoğlu, aynı çağrının BM için de geçerli olduğunu belirterek,
“Ama bunlar olmayacaksa, yapılmayacaksa herkes de dürüstçe
pozisyonu ortaya koysun. Sayın Anastasiades bunu yapamayacaksa,
yapamayacağını söylesin ya da diğer aktörler. O zaman da gelin hep
beraber son derece gayri insani bir şekilde sürmekte olan
ambargoları kaldıralım. Kıbrıs Türk halkı üzerinde uygulanan
ambargoların hiçbir insani, hukuki, siyasi gerekçi yoktur.
Birilerinin zihninde böyle bir gerekçe var ise bu gerekçe 2014’teki
referandum da ölmüştür. Hala bu ambargonun sürüyor olması hiçbir
gerekçeyle izah edilemez. Ya gelin beraber çözümü bulalım ya çözüm
iradeniz yoksa ambargoları kaldıralım gerekiyorsa altına çözümü
birlikte düşünelim. Ama Türkiye kim ne derse desin, kim ne tavır
alırsa alsın bu ziyaretle bir kez daha göstermiş olduğumuz gibi
KKTC’nin yanındadır. Nasıl Anadolu’nun saf suyu Kıbrıs’a gelmiş ve
buradan gerekirse Rum Kesimi’ne de hayat dağıtmışsa Anadolu’dan
Kıbrıs’a sadece barış gelir, huzur gelir, istikrar gelir ve dostluk
mesajları gelir. Ve hiçbir zaman da KKTC’yi ve Kıbrıs Tük Halkı’nı
yalnız ve kaderine terk edilmiş bir şekilde bırakmayız. Mesajımız
budur” dedi.
“DOĞAL GAZ BORUSU DA DÖŞENEBİLİR”
Türkiye’den su taşınması için inşa edilmekte olan yapının, doğal
gazın nakledilmesi için de düzenlenip düzenlenemeyeceği sorusuna
karşılık Davutoğlu, su borularının su yüzeyinde asılı olacağı bir
sistem inşa edilmekte olduğunu, Ada’da varılacak bir çözüm
sonrasında su borularının yanına doğal gaz borusu ve elektrik
kablosu da çekilebileceğini kaydetti.
Davutoğlu, “Nasıl ‘aziz suyu Rum tarafı ile paylaşabiliriz’
demişsek doğal gazı da buradan dünyaya pazarlayabiliriz ve Rum-
Türk herkes bundan istifade eder” dedi.
Kıbrıslı Türkler’in adanın güneyinde bulunan doğal gaz kaynakları
üzerinde hakkı olmasına rağmen, söz konusu kaynakları Kıbrıslı
Rumların tek başlarına işletme niyeti bulunduğunu, Türk tarafının
doğal gazla ilgili komite kurulmasını önerdiğini ancak Kıbrıs Rum
tarafının bu öneriyi ret ettiğini anlatan Davutoğlu, “Barışa teşvik
edeci olacaksa Türkiye’nin kudreti yeter. Biz oradan borularla
doğal gazı alırız sonrada tüm dünyaya dağıtırız” dedi.
SU ÜZERİNDE ÇALIŞILAN MODEL
Başbakan Davutoğlu, KKTC’nin ekonomik ve sosyal olarak da sürekli
olarak kendisini yenilemesi gerektiğini kaydetti ve “Hiçbir toplum
statik kalamaz” dedi.
KKTC’de rasyonel, etkin ve üretken bir ekonomik yapı kurulması
gerektiğini kaydeden Davutoğlu, KKTC’ye su getirme projesine atıfta
bulunarak, gelecek olan suyun idaresi konusunda, profesyonel bir
yapı kurulması gerektiğini, bu amaçla Türkiye Doğal Kaynaklar ve Su
Bakanı Veysel Eroğlu’nun KKTC’yi geniş bir ekiple ziyaret edeceğini
kaydetti.
TÜM KANALİZASYON VE SU ALTYAPISININ YENİLENECEĞİ BİR MODEL
Türkiye’nin 1,3 milyar dolarlık su yatırım projesinde bir beklenti
içerisinde olmadığını belirten Davutoğlu, tüm bölgelerin içme ve
kanalizasyon altyapısının düzenlenmesini içeren bir model üzerinde
çalıştıklarını ifade etti. Davutoğlu, “Merkezi yönetime ciddi bir
vergi kaynağı bırakacak, Belediyelerin tüm altyapılarının bu yolla,
şirketler tarafından düzenleneceği, kanalizasyon atık su sistemi
dahil olmak üzere tüm alt yapının yenileneceği, belediyelere bir
hisse ile kaynak aktarılacağı da dahil olmak üzere bir model
üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Ada’da bir çözüm bulunması halinde Türk yetkililerin adaya
ziyaretleri konusunda bir soru üzerine Davutoğlu, dönüşümlü
başkalık kabul edildiği takdirde çözümden sonra ilk diplomatik
ziyareti adaya yapmaya hazır olduğunu belirtti.
Davutoğlu, Bosna Hersek’in de Türkiye’nin çok yakın bir dostu
olduğunu ancak Bosna Hersek ziyaretleri gerçekleşirken
Cumhurbaşkanlığı konseyi başında Boşnak mı Hırvat mı olduğuna
bakmaksızın bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerini söyledi.
YENİ BİR KKTC’NİN DOĞMAKTA OLDUĞUNUN İŞARETLERİ
KKTC’de demokrasinin çok renkli olduğuna inandığını kaydeden
Davutoğlu, son dönemde gerçekleştirdiği ziyaretlerde, iktidardaki
partiler ile muhalefet partilerinin ilişkisinden duyduğu
memnuniyeti dile getirdi. Davutoğlu, “Ortak yemek ve toplantılarda
gördüğüm atmosfer bu konuda yeni bir KKTC’nin doğmakta olduğunun da
işaretleri. Görüş ayrılıkları masa etrafında konuşulur, siyaseten
görüş ayrılıkları devam etse de, ortak çıkarlar ve hedefler
doğrultusunda bir araya gelinir” dedi.
Uygulanan ambargolara da atıfta bulunan Davutoğlu, “Hiçbir ambargo
bir ülkenin çalışkanlığından daha fazla etkili olamaz” dedi. Onur
ve bağımsızlık mücadelesi veren bir milletin taştan suyu
çıkarttığına inandığını kaydeden Davutoğlu, Türkiye’nin savunma
sanayisinin 1970’lerde Kıbrıs dolayısıyla Türkiye’ye ambargo
uyguladığı dönemde başladığına işaret etti.
“TÜRKİYE ÇERÇEVE BELGEYİ DESTEKLİYOR"
Türkiye’nin Kıbrıs’ta nasıl bir yapıyı savunduğu sorusuna cevaben
ise Davutoğlu, Türkiye’nin çerçeve belgesindeki içeriği
desteklediğini ve söz konusu belgenin çözüm için gerekli her şeyi
içerdiğini dile getirdi. Davutoğlu, “Söz konusu belgede her şey
vardır, kısa, direkt, kapsamlı ve çok uyumlu bir şekilde. Söz
konusu belge tüm taraflarca müzakere edilmiştir ve bizim duruşumuz
söz konusu belgede nettir” dedi.
Müzakerelerdeki vatandaşlık ve toprak konularında Rum tarafının
aşırı taleplerinin anımsatılması üzerine Davutoğlu, vatandaşlık
konusuna atıfta bulunarak müzakerelerde kimsenin KKTC’ye fikir
empoze etme hakkı olmadığını belirtti. Vatandaşlık konusunda Güney
Kıbrıs’ın yaptıklarının da dikkate alınması gerektiğini belirten
Davutoğlu, KKTC’de yasalara göre en az beş yıl yaşamış Türkiye
kökenli birine vatandaşlık verilmesinin çözüm sürecinde sorun
olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, toprak konusunun
da ancak son aşamada ele alınabileceğini ifade etti.
"BÖLGEDEKİ KATLİAMLARIN EN BÜYÜK SORUMLUSU ESAD REJİMİ"
Bir gazetecinin “Suriye ve Irak’ta ayrımcı faaliyetlerde bulunan
IŞİD’in KKTC’de de faaliyette bulunacağın iddia edildiğini”
belirtmesi üzerine Davutoğlu, KKTC’yi tehdit eden bir durumun
bilgilerine gelmediğini ancak KKTC’nin bekası, geleceği, huzuru ve
güvenliğinin Türkiye’nin garantisi altında olduğunu ifade etti.
İŞİD’in Türkiye için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı sorusu
üzerine Davutoğlu, bölgede faaliyet gösteren tüm radikal örgütlerin
bölge için nasıl tehdit teşkil ediyorsa Türkiye için de aynı
şekilde tehdit teşkil ettiğini belirtti.
Türkiye’den gençlerin IŞİD altında savaşmak için Suriye ve Irak’a
geçtiği iddialarının anımsatılması üzerinde Davutoğlu, yabancı
basın tarafından Türkiye hakkında yanlış haberlerin yapıldığını,
bugüne kadar Türkiye’ye 1,2 milyon Suriyeli’nin sığındığını ve
Türkiye’nin 4 milyar doların üzerinde para harcadığını, anacak
uluslararası toplumun bu insani kriz konusunda herhangi bir şey
yapmadığını söyledi.
Türkiye’nin farklı ülkelerde IŞİD’e katılımları engellemek için
elinden geleni ortaya koyduğunu ifade eden Davutoğlu, “Suriye’ye
giden Avrupa ülkelerinden gençlerin sayısı (Suriye’ye geçen)
Türkiyelilerden fazla” dedi.
Bölgedeki katliamların en büyük sorumlusunun Suriye’deki Esad
Rejimi olduğunu, bunun radikal eylemlerin büyümesine yol açan en
büyük neden olduğunu kaydeden Davutoğlu, uluslararası toplumun
IŞİD’in güçlenmesini engellemek için Suriye ve Irakla işbirliği
yapmaktan kaçındığını söyledi.
(İHA)