Davutoğlu Barak'a demediğini bırakmamış!

Abone ol

Dışişleri Bakanı Davutoğlu İsrail'le yürütüen diplomasiyi ve hiç bilinmeyen olayı anlattı.

'Nakış gibi izledik' diyerek vurguladığı İsrail ile diplomasi trafiğini Ahmet Davutoğlu bilineyenleriyle anlattı. Davutoğlu dönemin bakanı Ehud Barak'a telefonda nasıl fırça attığını da açıkladı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 24. Arap Birliği Zirvesi’ne katılmak için gittiği Katar yolunda özür sürecinin ayrıntılarını Akit Gazetesi temsilcisi Yener Dönmez'e anlattı.

Davutoğlu Mavi Marmara olayı sonrası İsrail ile bağların kopmasının ardından nasıl bir diplomatik süreç yürütüldüğünü anlattı.

Davutoğlu medyaya yansımayan bir olayı da anlattı. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Ehud Barak  'ın kendisini aradığını ve aralarında geçen sert konuşmayı ilk kez anlattı.

İşte o röportaj: 

ÖNCESİ VE SONRASIYLA MAVİ MARMARA

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, öncesi ve sonrasıyla “Mavi Marmara’ya saldırı olayı”yla ilgili de şu bilgileri verdi: “Başbakanla birlikte Brezilya’da idik. Sayın Başbakan Şili’ye geçti. Ben Brezilya’da kaldım konuyu takip ediyorum. Ehud Barak (Dönemin Savunma Bakanı) aradı. Ona söyledim. Sakın dokunmayın gemilerin amacı barışçıldır. İsrail karasularına girmeyecekler. Mısır’a gidecekler. Aynı gün Feridun Sinirlioğlu da İsrail müsteşarına bunu söyledi. MİT İsrail tarafına iletti. Bu konular konuşulmuş, yoksa niye gidelim dışarıya. (Amerika da bütün bunları bildiği için bastırabiliyor İsrail’e, haklıyız çünkü.) Bir gün sonrasında da Washington’da Netanyahu ile görüşecektik İsrail-Suriye görüşmelerini nasıl başlatırız diye.”

BARAK’LA ARASINDA GEÇEN SERT DİYALOĞU AÇIKLADI

“Olay üzerine BM Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırdık. Sabahın beşinde aradım Ertuğrul Bey’i. Yolda uçak Hollanda Antilleri’ne inecek. Yakıt alıp devam edecek. Uçakta sürekli Ehud Barak arıyor. Cevap vermedim. Ben BM’ye gidiyorum konuşacak bir şey kalmadı dedim. İndik Güvenlik Konseyi’ne gideceğiz. Ehud Barak’ı şimdi bağlayın dedim. O metin bir gün açıklanır. Üzüntü beyan etti. Üzüntü beyanıyla bundan kurtulamazsınız çok büyük bir suç işlediniz, bunun bedelini ödeyeceksiniz dedim. Biz Türkiye’nin dostuyuz dedi. Dostluk barış zamanında uluslararası sularda vatandaş öldürerek gösterilmez dedim. Ve şartların bir kısmını ilk orada ona söyledim. Derhal tüm yaralılar ve ölülerimiz için uçak göndereceğiz dedim. Biz gönderelim dedi. Hayır onların yanındaki kardeşlerini öldürenlere güvenemeyiz biz. Bırakın yaralıları, ölülerimizin bir tek saç teli dahi İsrail’de kalmayacak dedim.”

O KADAR CANIM SIKILDI Kİ…

“Gece 2-3 gibi Hakan Albayrak’ın eşi aradı. Nerede Hakan diye sordu? Sağ mı ölü mü? Ağlıyor. O kadar canım sıkıldı ki. Ertesi gün Clinton’la görüşmede baş başa size bana gelen bir telefonu anlatayım dedim. Boşnak bir hanım tüm ailesini Bosna’da kaybetmiş. Şimdi eşi gazeteci ve ne durumda olduğunu bilmiyor. Biz de bilmiyoruz. Ne cevap verirdiniz buna? Acınızı çok iyi anlıyorum dedi. Böyle bir durumda bile 15 saat bir karar için sizi ikna etmeye çalıştık dedim. Üstelik müttefikiz. O 15 saat içinde bana gelen telefonları ve baskıları bilseniz dedi. Ama ilk defa İsrail’le ilgili böyle bir karar çıktı.”

BENİMLE GÖRÜŞMEK İSTEYEN OTELİME GELİR DEDİM

“Dennis Ross ve Phil Gordon geldiler, önce otelde İran konusunu açtılar. Onlar ben sizinle bugün İran konuşmayacağım. Beyaz Saray herkese söyleyin, on yıllardır Türk dış politikası için çok önemli, ilk defa vatandaşlarımız öldürüldü ve bunun karşılığı çok ağır olacak. Ne olabilir dediler? Saydım yapacaklarımızı. Hemen ayrıldılar. Clinton’la konuştuktan sonra Beyaz Saray’a gittim Ulusal güvenlik danışmanı o zaman James Jones ile görüşeceğim, baktım arkada Feridun Bey’i tutmuşlar bekletiyorlar. Ne oluyor dedim, normal 11 Eylül’den sonra uygulama bu dediler. Araca tekrar bindim. Benimle görüşmek isteyen otelime gelir dedim. Yanımdaki müsteşarımı kimse bekletemez. Otele döndük 15 dakika sonra yağmurun altında yürüyerek otele geldi. Arkadaşlar hata yapmış vs. dedi. Eğer bu kararlılık olmasa bu noktaya gelinir mi?”

TEK BİRİNİN SAÇ TELİ BİLE KALMAYACAK

“James Jones iyi haberim var sana dedi. 8-10 kişi tutacaklarmış gerisini bırakıyorlarmış dedi. Ben Barak’a söyledim dedim. Orada değil bir Türk’ün tek bir yolcunun saç teli bile kalmayacak dedim. Değil 7-8 kişiyi tutmak. 48 saat içinde herkesi getirdik… Son on yılda ne değişmedi ki, olmaz denilen birçok şey oldu.”

Davutoğlu, MHP ve CHP’nin İsrail’in özrünü ABD’ye bağlamalarını da “aşağılık kompleksi” olarak değerlendirdi.

MUHALEFETİNKİ AŞAĞILIK KOMPLEKSİ

Bakan Davutoğlu “Faruk Loğoğlu yaptığı açıklama mı? İtiraftan da öte bir şey, tebrik edilmesi gereken Sayın Obama imiş. Peki Amerika her toplantıda her görüşmede İsrail’le ilişkilerinizi düzeltin diyor bize. Amerika’ya bu baskıyı yaptırtan kim? Bakın şimdi bu bir aşağılık kompleksi. Kendi ülkesinin hiçbir şey yapamayacağına inandığı için şuur altını dışarı yansıtıyor. Yani bütün kudret Amerika’da. Sonra da dönüp bize taşeron diyorlar. Yani olursa Amerika yapıyor. Peki İsrail saldırıyor vatandaşlarımızı öldürüyor bir özne var ortada bir suç öznesi var. Orada suçlu biziz. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu İsrail basınına demeç vererek suçladığı biziz ama özrü dilendiğinde bir netice hasıl olduğunda bunun öznesi Amerika. Böyle bir kompleks olabilir mi. Yazık yani. Kendisinin bir şey yapacağına inanmayan bir anlayış. Türkiye özne değil onlar için. Başkaları özne, başkaları yapar Türkiye takip eder. CHP’nin aklı başında insanlarının başını iki elinin arasında alıp düşünmesi lazım” dedi.

YİNE KATLİAM YAPARSA YİNE ELEŞTİRİRİZ

Davutoğlu, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesinin “bu ülkeyi artık eleştirmeyeceğiz” anlamına gelmediğini vurgulayarak, “İsrail gider Gazze’de yine aynı katliamı yaparsa yine aynı eleştiriyi alır. Bu ilişkileri yeniden inşa etmek ebediyen bir daha İsrail eleştirilmeyecek anlamına gelmez” diye konuştu.

7 ŞARTIMIZ DA YERİNE GETİRİLDİ

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, özürle birlikte Türkiye’nin 7 şartının da yerine gelmiş olduğunu ifade ederek, bunları şöyle sıraladı:

1- BM Güvenlik Konseyi açıklaması yapılsın. Yapıldı. 2- Bütün yaralılar ve bütün yolcular o gün ya hapishanede ya da hastanedeydi. Bugün unutuldu bunlar. Hepsi serbest bırakılsın dedik, bırakıldı. 3- Geminin serbest bırakılması 4- Uluslararası soruşturma açılması 5- Özür 6- Tazminat 7- Ambargonun kaldırılması.

BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM SÜRECİ YAŞANIYOR

Terör meselesinin çözüm sürecini de değerlendiren Davutoğlu şunları söyledi; “Üzerimizdeki büyük bir yük. Terör olayında değişik hesaplamalara göre 30 yılda harcanılan 300 milyar dolar civarında. Bu kaynak Türkiye’nin kalkınmasına ayrılmış olsa idi ne sonuç verirdi. Türkiye’nin sürekli refleksif bir tutumda kalması terör tehdidine karşı hamle gücünü de zayıflatan bir faktördü. Neçirvan Barzani ile görüşmede tüm bu konular da gündeme geldi. Olağanüstü bir rahatlama var. Benim Diyarbakır seyahatinde de gördüğüm Türkiye içinde de olumlu yönde büyük bir dönüşüm süreci yaşanıyor.”

Günün Önemli Haberleri