Ülkemizi derinden sarsan darbe
teşebbüsü, çok şükür ki atlatıldı. Ancak; bu teşebbüse kimlerin
gerçekten destek verdiği/katıldığı, kimlerin duruma göre vaziyet
aldığı, kimlerin bu durumdan yararlanmaya çalıştığı v.b. sorular
mutlaka delilleri ile ortaya konulmalı ve suçlular/görevini
yapmayanlar/bilipte gözünü kapatanlar/uyuyanlar v.b. hukuk
kuralları çerçevesinde gereken cezayı almalıdırlar.
"Devlet memurlarının görev ve
sorumlulukları" başlıklı 11. maddesinde "...Devlet memuru
amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik
hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri
verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile
yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine
getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir. Konusu suç
teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren
kimse sorumluluktan kurtulamaz..." hükmü mevcuttur.
(23.07.1965 tarih ve 12056 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu)
Herkes kabul ediyor ki; cuma
akşamı, Sn. Cumhurbaşkanımızın CNN Türk’e çıkıp, halkı meydanlara
davet etmesi –ki kıvrak bir zeka ürünüdür- ve “ben de
İstanbul’a geliyorum” demesi ve halkın çağrıya uyarak
sokaklara inmesi ile darbe teşebbüsü çökmüş, darbenin
durumunu gözetleyen kişilerin devlete dönmesini
sağlamıştır.
Ancak;
Cuma akşamı 16.00 ile 20.00
arasındaki iletişim eksikliği, açıklanmalıdır?
Bu paralel darbe teşebbüsüne
kim destek verdiyse delilleri ile ortaya
konmalıdır…
Cuma sabahına doğru –darbenin
başarısız olacağını görüp- devletin yaındayız mesajları ve
duyurularını yapanlara dikkat edilmelidir?
Üst/kritik görevde olup, devletin
imkanlarını kullanan ama bihaber olan, darbeyi
görmeyenler/duymayanlar bir dakika bile görev de
kalmamalıdır?
Paralele destek verip,
akamete uğrayınca şimdi devletin yaınında gözükenlere dikkat
edilmelidir…
Paralele destek verip, görevlerini
kurtarmak için meydanlarda gözükenlere/bildiri yayınlayanlara,
yürüyüş yapanlara dikkat edilmelidir…
Gazeteci ve AK parti MV Sn.Şamil
Tayyar’ın, Beyaz TV ekranlarında ve güvenlik uzmanı Sn. Mete
Yarar’ın söyledikleri yabana atılmamalıdır!...
Bu yazımızda akademisyenleri
yakından ilgilendiren YÖK kararlarını bir araya getirmek ve
yorumlamak istiyoruz. Çünkü; YÖK, bazı kararlarda acele davranmış,
sonra düzeltme yoluna gitmiştir. Kararları acele etmeden,
mağduriyet yapılmadan almak gerekir... Akademisyenleri temsil eden
YÖK’ün; daha dikkatli, sakin ve olumlu/uygulanabilir kararlar
alması beklenmektedir.
1/ YÖK, önce darbe teşebbüsüne
hayır bildirisini rektörler toplantısı ile açıkladı; “Yüce
milletimizin iradesine karşı düzenlenen, demokrasi tarihimize kara
bir leke olarak geçecek bu girişimi şiddet ve nefretle kınıyoruz.
Demokrasinin en önemli savunucularından olan üniversitelerimiz için
gün, demokrasiye sahip çıkma günüdür. Bütün akademik camiamız
milletin iradesine saygı ve demokrasiye sahip çıkma noktasında tek
vücut halindedir.” (16.07.2016) Bu karara; vatanını seven, sağduyu
sahibi, paralele bulaşmamış her akademisyen
katılmaktadır.
2/ YÖK, tüm üniversite
rektörlüklerine (Devlet / Vakıf) bir yazı göndererek
üniversitelerindeki Paralel Devlet yapılanması ile bağlantılı veya
söz konusu örgüte destek ya da yardımcı olma durumu olan akademik
ve idari personelin (Rektör yardımcıları, Enstitü ve Yüksekokul
Müdürleri, Bölüm Başkanları, Şube Müdürü ve üstü, öğretim
elemanları - yabancı uyruklular dahil olmak üzere - ve diğer
çalışanlar) durumlarının ivedilikle değerlendirilerek, ilgililer
hakkında işlem yapılmasını ve sonuçları hakkında 05.08.2016
tarihine kadar YÖK’e bilgi verilmesini istedi. PDY / FETÖ terör
örgütüne destek ya da yardımcı olduğundan şüphelenilen personeller
hakkında (daha önceden de talep edildiği üzere) derhal işlem
yapılması istendi. Ayrıca bu kişiler yükseköğretim kurumlarında
yönetimsel zafiyet oluşturabilecek bir mevkide görev yapıyor iseler
beklemeksizin görevden alınması talep edildi. YÖK’ten konuya
ilişkin tüm üniversite rektörlüklerine gönderilen yazı: “Paralel
Devlet yapılanması ile bağlantılı veya söz konusu örgüte destek ya
da yardımcı olma durumu olan üniversitenizdeki rektör yardımcıları,
enstitü ve yüksekokul müdürleri, bölüm başkanları, şube müdürü ve
daha üst görevde bulunan yöneticiler ile öğretim elemanı (yabancı
uyruklular dâhil) ve diğer çalışanların durumlarının ivedilikle
değerlendirilerek, ilgililer hakkında işlem yapılması ve sonucundan
05.08.2016 tarihine kadar Başkanlığımıza bilgi verilmesini önemle
rica ederiz.” (19.07.2016)
Sonuç: Bazı rektörlerin paralele
destek verdikleri, yeni eleman aldıkları biliniyor. Bu durumda bu
rektörler kimleri tesbit edip YÖK’e bildirecekler?!. Verdikleri
bilgiler doğru olacak mı? Rektör yardımcıları dahi değerlendirme
kapsamına alınmıştır ve söz sahipleri rektörler
olmaktadır…
YÖK, biraz acele etmiş görünüyor;
neden yeni atamaları yapmadan bu yazıyı gönderdi?.. Dekanların
istifası zaten alındı!...Yeni rektör atamalarına normal
olarak 10 gün kalmıştı ve atamalar öne çekilebilirdi ki YÖK
zaten rektör mülakatlarını hafta başında bitirdi. Bu günlerde ilk
3’ü belirleyen listelerin Sn.Cumhubaşkanı’na sunulması
bekleniyor.
3/YÖK bir açıklama daha yaptı.
“Gazi, Dicle, Yıldız Teknik ve Yalova Üniversitelerin rektörleri
yürütülen bazı soruşturmaların selameti açısından açığa
alınmışlardır.” (20.07.2016)
Sonuç; Bilindiği gibi, 38
üniversitede Temmuz ayı’nda rektör seçimleri yapıldı.
Soruşturmaların selameti açısından görevden alınan
rektörlerin 2. dönemi bitmek üzereydi. Bu arada paralel
üniversitelerin rektörleri ve paralele destek veren rektörler
iş başındalar. Paralelin sadece 8 üniversitesine kayyum atanmış
durumda. Bu da ilginç karşılanıyor!… Bu konuda MEB çok hızlı ve
paralelin 1000’e yakın okulları kapatıldı.
4/ YÖK, bir açıklama yaptı;
“1176’sı devlet, 401’i vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 1577
fakülte dekanının istifalarına ilişkin rektörlük teklifleri
Başkanlığımıza iletilmiş, bu talepler YÖK Genel Kurulu’nda kabul
edilmek suretiyle karara bağlanmıştır. Devletimizin bekası ve milli
iradeye saygı noktasında tek vücut olan tüm üniversitelerimize bu
konuda göstermiş oldukları işbirliği dolayısıyla teşekkür ederiz.
Devlet ve Vakıf üniversitelerimizde en kısa süre içerisinde yeniden
dekan ataması işlemleri gerçekleştirilecektir.
“(20.07.2016)
YÖK, üniversitelere bir yazı daha
gönderdi; “Rektörlerimizce Başkanlığımıza iletilen talepler dikkate
alınarak; Rektörün uhdesine tevdi edilen dekan vekillikleri ile
ilgili olarak; bu vekâletlerin tarafınızca gereken incelemelerin
titizlikle yapıldıktan sonra uygun görülen öğretim üyelerine
verilmesi ile ilgili talebinizin Kurulumuz Başkanlığına
gönderilmesi halinde değerlendirilebileceğine dair bilgilerinizi
rica ederim.”(22.07.2016)
Madde 8. a) Atanması: Fakültenin ve
birimlerinin temsilcisi olan dekan, rektörün önereceği, üniversite
içinden veya dışından üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulunca
üç yıl süre ile seçilir ve normal usul ile atanır. Süresi biten
dekan yeniden atanabilir.
(Resmi Gazete Tarihi: 18.02.1982 Resmi
Gazete Sayısı: 17609)
Sonuç: Yeni rektör
atamaları ile zaten değişecek olan dekanların görevden alınmaları
–üstelik okullar tatilken- ile, vekil atama ile ne
kazanılacak, bilinmiyor?!. Malum, dekanların eleman alma
yetkileri/tasarrufları da yok…
5/ YÖK, bir yazı ile bütün
akademisyenlerin izinlerini iptal etti; “İkinci bir yazımıza kadar,
2547 sayılı Kanunun 39. maddesinin son fıkrası* hariç olmak üzere,
rektörler de dâhil anılan Kanun maddesi uyarınca yurt dışına
öğretim elemanı görevlendirilmemesi, bu madde kapsamında veya
uluslararası anlaşmalar gereği halen yurt dışında görevli bulunan
öğretim elemanlarının durumlarının bilimsel olarak
değerlendirilerek yurt dışında bulunmasında bir zorunluluk
görülmeyenlerin en kısa sürede yurda dönüşlerinin sağlanması
hususunda gereğini önemle rica ederiz.”(19.07.2016)
Oysa akademik çalışma ve sempozyum
için yurt dışında olan akademisyenler vardı. Apar topar ülkeye
döndüler, çünkü ortalık toz dumandı ve kurt puslu havayı
severdi.
Birkaç gün geçmeden YÖK bu kararda
geri –doğru- adım attı; “YÖK, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun
39. maddesi uyarınca Rektörler dahil öğretim elemanlarının yurt
dışına görevlendirilmemeleri ve yurt dışında bulunanların geri
çağrılması konusundaki 19.07.2016 tarihli genelgesinde değişiklik
yaparak; yükseköğretim kurumlarımızın uluslararası bilimsel
faaliyetlerindeki temsiliyetinin kesintiye uğramaması ve öğretim
elemanlarının bilimsel faaliyetlerinin sürdürülebilirliği açısından
39. madde kapsamındaki yurt dışına görevlendirme yetkisini
üniversite Rektörlerine bırakmıştır. Buna göre öğretim elemanları;
yurt dışında gerçekleştirilecek olan kongre, konferans, seminer
benzeri ve meslekleri ile ilgili diğer toplantılara Rektörün uygun
görmesi halinde katılabileceklerdir. YÖK, Rektörlerin yurt dışına
görevlendirilmemeleri konusundaki genel hükmünü devam
ettirmiştir.(22.07.2016)”
Sonuç: Akademisyenlerin yaptığı
masraflar “ortada”, toplantılar “yarım” kaldı. YÖK’ün bu
konuda neden acele ettiği anlaşılamadı ve akademisyenler mağdur
oldu…
YÖK’ün; “yükseköğretim kurumlarımızın
uluslararası bilimsel faaliyetlerindeki temsiliyetini kesintiye
uğratmayan ve öğretim elemanlarının bilimsel faaliyetlerinin
sürdürülebilirliğini amaçlayan” kararlara imza atması
beklenmektedir.
Friedrich Nietzsche, demiş
ki;
“Bana yalan söylediğin için üzgün
değilim, beni üzen bundan böyle sana inanmıyacak olmam “
Bu sözü paralelcilere
uygulayabilirsiniz.!..
SON DAKİKA:
"OHAL’de ilk kanun hükmünde
kararname yayınlandı. Kanun Hükmünde Kararnameyle, 35 sağlık
kurum ve kuruluşu, bin 43 özel öğretim kurum ve kuruluşuyla özel
öğrenci yurdu ve pansiyonu, bin 229 vakıf ve dernek, 19 sendika,
federasyon ve konfederasyonla 15 vakıf yüksek öğretim kurumu
kapatıldı. İşte kapatılan üniversiteler:
1- Altın Koza (İpek) Üniversitesi
(Ankara)
2- Bursa Orhangazi Üniversitesi
(Bursa)
3- Canik Başarı Üniversitesi
(Samsun)
4- Selahattin Eyyubi Üniversitesi
(Diyarbakır)
5- Fatih Üniversitesi (İstanbul)
6- Melikşah Üniversitesi (Kayseri)
7- Mevlana Üniversitesi (Konya)
8- Şifa Üniversitesi (İzmir)
9- Turgut Özal Üniversitesi
(Ankara)
10- Zirve Üniversitesi (Gaziantep)
11- Kanuni Üniversitesi (Adana)
12- İzmir Üniversitesi (İzmir)
13- Murat Hüdavendigar Üniversitesi
(İstanbul)
14- Gediz Üniversitesi (İzmir)
15- Süleyman Şah Üniversitesi (İstanbul)"
(Basından)
VE..... YÖK'ün AÇIKLAMASI...
"23/7/2016 tarih ve 29779 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 667 Karar Sayılı “Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname”nin 2
inci maddesi ile aşağıda yer alan vakıf yükseköğretim kurumları
kapatılmıştır. Söz konusu kararnamenin 2 inci maddesinin 4üncü
fıkrasında yer alan “Kapatılan yükseköğretim kurumlarında kayıtlı
öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu tarafından Devlet üniversitelerine
veya vakıf üniversitelerine yerleştirilir. Bu şekilde yerleştirilen
öğrenciler, mezun oluncaya kadar vakıf yükseköğretim kurumlarına
ödemeleri gereken ücretleri ilgili üniversiteye ödemeye devam
ederler. Bu fıkranın uygulanması ile ilgili olarak usul ve esasları
belirlemeye, uygulamayı yönlendirmeye, her türlü tedbiri almaya ve
ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Yükseköğretim Kurulu
görevli ve yetkilidir” hükmü uyarınca öğrencilerin mağdur olmaması
için Kurulumuz tarafından gerekli çalışmalar başlatılmış olup en
kısa sürede kamuoyu ile paylaşılacaktır.(23.07.2016)