Son günlerde sohbetlerin ve köşe yazarlarının birinci
konusu; FETÖ, PKK, itiraflar, mağduriyet,
mahkumiyet v.b. Kimi yazar da 15 Temmuz sonrası aslan
kesilip; ahkam kesiyor, yeni duyumlar ortaya koyuyor. Nasıl olsa
kimse hesap sormuyor, “ya tutarsa” çok rağbette!...
Sabah gazetesi, FETÖ özel haberlerinde –aylardır-
özel gayret gösteriyor, önde gidiyor ve bir çok olayı ortaya
çıkarıyor.
Ahmet Hakan (Hürriyet);
“…..Üçüncüsü olur mu?
Olur.
Kesinlikle olur.
Çünkü bu derece gözü dönmüş güçler, bu işi burada
bırakmazlar.
Ancak...
Nasıl ikincisi, birincisinden çok farklı
olduysa...
Üçüncüsü de ikincisinden çok farklı olacaktır.
Yani demem o
ki...
Aynı yerden ve aynı biçimde gelecek yeni bir darbe
beklemek yerine...
Yeni darbenin nereden gelebileceği üzerine çok
çalışmak, çok kafa yormak, iyi analizler yapmak ve etkili
stratejiler belirlemek...
Vatanın ve milletin geleceği açısından çok daha
faydalı olacaktır.” diye yazıyor.
A.Hakan’ın son cümleleri çok önemli…Hikayelerden
vazgeçip, olayın aslını ve etkilerini çözecek uygulamalara ihtiyaç
var…
Köşe yazarları tarafından; Amerika, Rusya, İngiltere
ve Almanya’ya -en küçük bir olayda- ağza alınmayacak sözler
söyleniyor. Oysa politik olmak gerekli!...
Ali Saydam’ın (Yeni Şafak) yazdığı gibi;
Burada iki tür tavır
alınabilir… 1. Batı zaten bize
karşı önyargılı, deyip kulağımızın üstüne yatar ve bildiğimizi
okuruz. 2. Acaba bu çelişkiyi
'yönetebilecek' bir yol var mı, diye düşünüp aklı devreye
sokabiliriz…”() Peki niye sokamıyoruz?!...
Bölücü terör örgütünün sözde lideri, 28
Belediye’ye atanan kayyumları ve görev yapan öğretmenleri tehdit
ediyor; “Mevcut görevden alınan ya da alınacak öğretmenler şimdiye
kadar maaş karşılığında memurluk yapıyorlardı. Ama Kürdistan’da
öğretmenlik yapanlar Kürt çocuklarına ne öğrettiklerini görsünler.
Soykırım sisteminin kendilerini kullandığını anlasınlar. Maaş
karşılığında kültürel soykırıma hizmet etmek suça ortak olmaktır.
Şimdi bu sisteme karşı mücadele ederek bu durumu telafi
edebilirler. Okula el koymuşlarsa bir evde halkın çocuklarını kendi
diliyle ve kültürüyle eğitmeyi öngörsünler” diyor ve gençleri dağa
çağırıyor…
Aman dikkat!...
Uyanık olma, olaylardan ders çıkarma ve hukuk
kuralları içinde mücadele etme ve sonuca gitme zamanı…
Bir çok kişi gibi, benzer soruları Rauf
Tamer’de (Posta) soruyor;
“Der Spiegel, Türkiye Özel Sayısı çıkarır da bizim
basın acaba neden bir Almanya Özel Sayısı çıkarmaz? Hem de 3-4
dilde...
Gözaltındaki veya tutuklu gazetecilerin “bir kısmı için” özgürlük
isteyen aydınlar, neden “öbür kısmı için” tırnağını oynatmıyorlar,
bizdendir/onlardandır meselesi mi, eğer öyleyse bile bunu nasıl
tefrik edebiliyorlar?
Mağdurları ayıklamak için her ilde kurulacak olan başvuru masası’na
muhalefet partilerinden de acaba birer gözlemci alınamaz mı?”