Ülkemizde bazı yasalara enine boyuna anlam verilemediği gibi,
kimi emniyet mensubu da işgüzarlık yaparak bazı saygın kimseleri
rahatsız etmek için pusuya yatmış gibidirler.
Geçen hafta Yargıtay'ın akıl almaz bir kararını daha duyduk;
bundan 3-4 yıl önce akli dengesi yerinde olmayan bir bayan
kocasından boşanmak için dava açıyor, iki çocuk annesi bu bayan
ayrıldıktan sonra düzensiz olarak bir yabancı bayanın evinde
kalıyor.
Bu durumu fark eden eski kocası kayınbabasını arayarak diyor ki;
“Baba haberiniz olsun kızınızın açtığı dava boşanmayla
sonuçlandı, ancak yabancı bir bayanın evinde kalıyor bence orada
durması uygun değildir”
Bunun üzerine kadının babası iki çocuğuyla birlikte kızı almaya
gidiyorlar dönüşte Elazığ cıvarında emniyet mensuplarına
“Beni zorla alıkoyuyorlar” deyince olay mahkemeye
intikal ediyor, mahkeme mahkeme derken baba ile iki oğul üçer
yıldan fazla ceza alıyor.
Üstelik bu arada kadın ifadesini değiştiriyor, bir ara akli
dengesi bozulunca da bir ay akıl hastanesine yatıyor, sonrasında
iki üç evlenme ve boşanma bile, yaşamış bile.
Yani "bir deli bir kuyuya bir taş atmış kırk akıllı
çıkaramıyor" bu olsa gerek. Birde bu fırsattan yararlanmak
için fırsat kollayanlar var.
Yargıtay kararı, daha düzeltmeyi beklerken, kızın babası olan
Hatip Yıldız işin vehametini devletin en tepesine intikal ettirmek
için Cumhurbaşkanı Külliyesi'ne çıkmak istiyor.
Bir numaralı ziyaret/kontrol noktasında Hatip Yıldız hocamızın
GBT’sine bakılıyor, “2012 yılında bir tutuklama kararı
hakkınızda vardır” denilerek tutuklanıyor, bu kararın
gereği olarak o zaman tutuklanıp bırakıldığı anlaşılınca da, nasıl
olsa cezanız Yargıtay kararıyla kesinleşmiş denilerek Karşıyaka
karakolundan Sincan Cezaevi'ne gönderiliyor.
Üstelik Hatip Yıldız hocamızın bir yıldan daha az bir süre
emekliliğine kalmıştı, bunun düşününce "acaba bunun içinde
bilemediğimiz bir komplo mu var?" sorusu akla geliyor.
Yani soruyorum acaba bu apar topar tutuklama Seyda Hatip
Yıldız’a mıdır? Yoksa Cumhurbaşkanımıza saygısızlık mıdır?
Bu işgüzar emniyet mensupları iyi bir işi yaptıklarını
sanmasınlar. Bu değerli ilim erbabı Diyarbakır’da imam ve hatiptir,
şimdiye kadar aranmadı. Uçakla geldi sıkıntı olmadı, Diyanet
reisini ziyaret etti bir terslik oluşmadı, TBMM’yi ziyaret etti
yine bir sorun oluşmadı.
Herkeste bir yanlışlık var da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin
polisleri mi doğrudurlar yani?
Toplumun varlığından huzur ve emniyet aldığı bir insana terörist
muamelesini yapmayı reva görmekle ne kazandınız? Bu iş burada bitti
sanmayın. Bir köşe yazarı olarak ben bu işin en ince detayına kadar
takipçisi olacağım.
Hiçbir haklı tarafı olmayan ama yasa gereği Seyda Hatip Yıldız
ve iki çocuklarının aldığı bu ceza, ne insanidir ne de İslami’dir.
Bu kararı veren her kimse ya kafası hoş ya da içi boştur. Malumunuz
yargı usulümüzde takdir yetkisi ekseri hakimin kararına
bırakılmıştır. Bu kadar tuhaf bir durumda hakimin takdir yetkisi
nereye kayboldu?
Bu nasıl karar ki bir baba ve iki oğlu akli dengesi yerinde
olmayan kız kardeşlerine sahip çıktıkları için bu kadar sıra dışı
bir cezaya çarptırılıyor? Hani millet adına bu kararlar
veriliyordu, halbuki karar vicdanları sızlatıyor. Daha zamanı
gelmeden yakalama/infaz usulü de bu cezanın kabalığını daha da
büyütüyor.
Ey Cumhurbaşkanım size sesleniyorum. Külliyenize gelip bu
şekilde bir muameleye tabi olan Seyda Hatip Yıldız’dan haberiniz
var mı? İşi takip ettirmenizi tüm samimiyetimle bekliyorum.
Ben hem Karşıyaka karakolunu hem de Sincan Cezaevi'ni aradım ama
açık bir cevap alamadım. Şüphem daha da arttı.
İlgi gösterip bu mağdur ilim erbabı baba-oğul üçlüsüne sahip
çıkmanız dileğiyle.
Saygılarımı sunarım.