Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: 2023 seçimlerinden başarı ile çıkacağız
Abone olCumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 4. yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni SABAH'a değerlendirirken ''2023 seçimlerinden başarı ile çıkacağız'' dedi.
Bundan tam 4 yıl önce, 16 Nisan 2017 tarihinde çok önemli bir
referandum yapıldı. Türkiye seçmeni sandık başına giderek
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni kabul etti. Mecliste aylarca
seçilemeyen Cumhurbaşkanları, kurulamayan koalisyonlar, miletvekili
pazarlıkları, hükümet deviren gensorular ve hantal bürokrasi artık
tarihe karıştı. Muhalefet ise seçim vaadi olarak Parlamenter
Sisteme dönüş sinyalleri vermeye devam ediyor. Türkiye'nin yeni
sistemini ve son 4 yılını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile
konuştuk. Fuat Oktay'ın açıklamaları şu şekilde;
Sürekli Türkiye'de çok başlılık tartışıldı
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş düşüncesi öyle bir günde
ortaya çıkmadı. Türkiye'nin en az 50 yılında bu tartışma vardı.
1980 öncesinde yönetilemeyen Türkiye'yi ve koalisyon dönemlerini
düşünün. Fahri Korutürk'ten sonra meclisin aylarca Cumhurbaşkanı
seçemediği dönemi düşünün. Meclis'te yapılan oylama sayısı
hatırlanmıyordu bile, millet hiç ilgilenmiyordu! 80 sonrası dönem.
90'lardaki koalisyonlar ve krizler ve 2000 sonrası… Sürekli
Türkiye'de çok başlılık tartışıldı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işte bu sistem
sorunundan doğdu
Cumhurbaşkanları meclis üzerindeki bir vesayet ile
belirlenebiliyordu. Dahası hükümetlerin oluşturulamaması ve siyasi
istikrarın bir türlü sağlanamaması. Altı oyulan hükümetler icraat
yapamıyor, icraat yapmak yerine, parlamentodaki çoğunluğunu
korumaya çalışıyordu. Refahyol Hükümeti'ni hatırlayın. Nasıl
parçalandı ve ülke istikrarsızlaştırıldı. İşte bunlar hep sistem
sorunudur. Sistemin sorunlarından faydalanan bir vesayet odağı
zümresi oluşmuştu, içeride ve dışarıda. Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi işte bu sistem sorunundan doğdu.
Bunlar son çırpınışlar
27 Mayıs'tan bu yana süregelen bir darbeler süreci vardı. 12 Mart,
12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 17/25 Aralık, 15 Temmuz… Sonuncusu da
işte bu darbe imalı amiraller bildirisi. Bunlar son çırpınışlar.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi fikri, 15 Temmuz FETÖ darbe
girişimi ile daha da önem kazandı. Bu ülke bir daha darbelere geçit
vermemeli. Siyasi irade dimdik durmalı, siyasi istikrarsızlığa asla
izin verilmemeli. Halkta kimin hükümet olacağı konusunda zerre
kadar bir kuşku olmamalı. Vatandaşın oyu üzerinden başka oyunlar
oynanmamalı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, millet iradesinin
yönetime tam anlamıyla hakim olmasıdır. Artık Vatandaş artık
yürütmenin başını kendi seçiyor.
Yeni sistem uzlaşıyı zorunlu kıldı
Bu sistem uzlaşı kültürünü zorunlu kıldı. Seçilen Cumhurbaşkanı
artık temsili bir karakter değildir. Yürütmenin başı olduğu için
son derece dinamik, sahada olan, kararlı, cesaretli, vizyon sahibi
bir lider olması lazım. Milletin önüne böyle bir adayla çıkmanız
gerekiyor. Recep Tayyip Erdoğan'a baktığınızda böyle bir lider
profili görüyorsunuz. Muhalefet böyle bir lider çıkaramadığı için
aday açıklamakta zorlanıyor. Bu da muhalefetin şansızlığı…
Artık siyasi kriz konuşmuyoruz
Olgular ile algıları birbirinden ayırabilirsek, Türkiye'nin bu
sistemle neler kazandığını daha iyi anlayabiliriz. Türkiye siyasi
istikrar kazandı. 16 Nisan 2017 referandumundan bu yana hiçbir
seçim, içeride ve dışarıda yaşanan hiçbir gelişme siyasi krize
neden olmadı. Bir hükümet krizini konuşmadık. Son derece kritik bir
kazanım bu. Türkiye'nin içinde bulunduğu kırılgan coğrafyayı
düşündüğümüzde siyasi istikrarın önemi daha da iyi anlaşılıyor.
Hantal devlet yapısı geride kaldı
Türkiye bu sistemle hızlı karar alma yeteneği ve esnekliği kazandı.
Bunu da Azerbaycan'da gördük, Doğu Akdeniz'de gördük, Libya ile
ilişkilerimizde gördük, Katar'da gördük, pandemi sürecinde gördük.
Ayasofya'yı 86 yıl süren hasretin ardından ibadete açarken gördük.
Yurt içi ve dışında terör örgütlerine yönelik Fırat Kalkanı gibi,
Zeytin Dalı gibi, Barış Pınarı gibi operasyonlar yaparken gördük.
Acil durumların yönetiminde, Türkiye'nin uluslararası alanda
temsilinde bu sistemin kıymetini anladık. Uluslararası
ilişkilerimiz bağlamında da muhataplarımızın karşısında sürekli
hükümetlerin değiştiği, isimlerin değiştiği bir Türkiye yok artık.
Yurt içinde veya dışında ne tartışılırsa tartışılsın, kabinedeki
her bakan arkadaşımız işine devam eder, onun işini aksatmaz.
Türkiye çok şey kazandı. Mesela, vatandaştan talep edilen belge
azaldı, resmi yazışma süreleri kısaldı. Özetle hantal devlet yapısı
ortadan kalktı.
Kuvvetler ayrılığı güçlendi
Kuvvetler ayrılığında ne var; yürütme, yasama ve yargı… Burada yine
olgu ile algıyı birbirinden ayırmak gerekir. Parlamenter sistemde
seçim yapılır, meclis aritmetiği oluşur, yasamanın içinden bir
yürütme oluşur. Ancak Başbakan ve hükümet yasamanın üzerinde tam
olarak bir vesayet unsurudur. Meclisin geçirdiği kanunların yüzde
95'i, Bakanlar Kurulu'nun meclise gönderdiği tasarılardan oluşuyor.
Böyle bir meclis düşünülebilir mi? Bu meclisin, yasama ve
yürütmenin bağımsız olduğunu düşünebilir misiniz? Yeni sistemde bu
çarpıklık ortadan kalktı. Yasama artık kendi işine odaklanacak,
kanun çıkaracak ve denetim faaliyetinde bulunacaktır. Yürütme de
kendi işini yapacak. Eğer yeni bir mevzuata ihtiyaç
duyarsa, bunu yasama ile paylaşacak. Burada da bir uzlaşı
var.
Yargıda bağımsızlık tarafsızlık ilkesi
Yargıda da bağımsızlık yanında bir de tarafsızlık ilkesi getirildi.
Yürütmenin veya yasamanın yargı üzerinde bir vesayet oluşturma
şansı yok. Yargının da her iki erk üzerinde bir vesayet oluşturma
şansı yok. Yargı eski sisteme göre çok daha güçlü ve bağımsız hale
getirildi.
Meclis ve bakanlar daha güçlü
Meclis eskisinden en az 10 kat daha güçlü olacaktır... İhtiyaçlar
belirlendikten sonra, kendi tasarılarını üzerinde çalışan ve bunu
kanunlaştıran bir meclis elbette çok güçlüdür. Bakanlar Kurulu'ndan
gelen kanun tasarılarına el kaldırıp indiren bir meclisten bu güne
geldik. Bakanlar Kurulu'nun seçilebilir olması üzerinden hükümet
üyelerine bürokrat diyenler olabiliyor. Bu hastalıklı, kompleksli
bir zihniyetin dışa yansımasıdır. Bizim kabinemizde böyle bir sorun
asla yok. Herkes görev ve yetkisini çok iyi biliyor. Millet iradesi
ile seçilmiş güçlü bir Cumhurbaşkanı var. Bu Cumhurbaşkanı kendi
kabinesini belirler. Milletimiz buna onay vermiştir. Bütün dünyada
sistem böyledir.
Partili Cumhurbaşkanı birçok ülkede var
Partili Cumhurbaşkanı başkanlık sistemi ile yönetilen birçok ülkede
var. Bakın ABD Başkanı partisiz mi? Peki eski sistemde yürütmenin
başı olan başbakan partisiz miydi? Geçmiş 85 yılda Başbakanlar
sadece kendilerine oy vermiş insanlara mı Başbakanlık yaptılar?
Başbakan olduğunuzda bütün Türkiye'nin Başbakanısınız. Bugün de
icranın başı Cumhurbaşkanıdır. Bir siyasi partinin üyesi olması,
bütün Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olması gerçeğini değiştirmez.
Muhalefet değişime direniyor
Muhalefetin bir projesi yok. Milletin huzuruna bir proje ile
gelemedikleri için sürekli parlamenter sisteme dönüş mesajları
veriyor. Değişim zordur, değişime ayak uydurabilmek kolay değildir.
Bizim muhalefet değişimin önünden gitmek yerine, geçmişe özlem
duymaktadır. Muhalefete çağrım şu; eskiye özlem duymayı bırakın
ileriye bakın. Artık Türkiye eski koalisyon dönemlerine dönmeyecek.
Muhalefet hala koalisyonlu yılların özlemi içinde. Eski koalisyon
pazarlıkları, hükümetlerin altını oyma girişimleri artık geride
kaldı. Millet koalisyon dönemlerinden, iç çekişmelerden çok
kaybetti.
Artık çok hızlı hareket eden Türkiye var
Biz önümüze bakıyoruz. Önümüzde çok önemli fırsatlar var. Bize
tehdit gibi görünen birçok uluslararası gelişmeyi fırsata
dönüştürdük. Bakın, Doğu Akdeniz'de bizi olta atamaz hale
getireceklerdi. Bu sistemin hamleleriyle oyun kurucu ülke haline
geldik. Kıbrıs'ta duruşumuz son derece net. Karabağ olayı bunun çok
net bir sonucudur. Karadeniz'de suların ısınmaya başladığı ortada.
Cumhurbaşkanımız gibi bir liderin varlığı bu tür gelişmelerde
ortaya çıkıyor. Parlamenter sisteme göre hareket etseniz, Başbakan
ile konuşacaksınız, Bakanlarla konuşacaksınız, onlar kurulları ile
konuşacak. Bakanlar Kurulu'nda tek bir bakan imza atmasa o karar
çıkmıyor. Onlar karar alacak ve Cumhurbaşkanı'nın önüne gelecek.
Tekrar gelecek, tekrar gidecek. Şimdi Türkiye çok hızlı hareket
ediyor ve sonuç alıyor. Her alanla yerlileşme ve millileşme yönünde
bir değişim var. Sadece savunma sanayinde, sağlık sektöründe, yerli
otomobilde değil her alanda bunu görüyoruz ve görmeye devam
edeceğiz.
Her olumsuzluktan yeni sistem sorumlu
tutuluyor
Son 4 yıl içinde dışarıdan gelen birçok saldırı yaşadık. Bu
saldırılar hiç durmadı. Dünyadaki bütün olumsuzlukları getirip
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilişkilendiriyorlar. Algı
böyle oluşturuluyor. Biz bu kadar kırılgan bir bölgede hala güvenli
bir liman olarak varlığımızı sürdürebiliyorsak, bundan en
büyük pay Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nindir. Tedarik
zincirinin Çin'in hakimiyetinden çıktığı, bölgesel aktörlerin
sahneye çıktığı bir dönemdeyiz. Bizim için bu büyük bir fırsat.
Bakın sanayinin bütün çarkları dönüyor. Tam kapasite çalışan,
talepleri karşılayamayan, yeni yatırımlar yapan bir sanayimiz var.
Hizmet sektörü bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de
etkilendi.
Recep Tayyip Erdoğan herkesin görüşünü alır
Peki, tüm dünyayı etkileyen bu pandemi sürecinde Türkiye nasıl
dinamik kalabiliyor? Bu, yeni sistemin getirdiği siyasi istikrarın
bir sonucudur. Hızlı karar alma, tüm kurumları ile birlikte
çalışabilme… "Ülkede Recep Tayyip Erdoğan kimseye sormadan her şeyi
yapar". Bu çok yanlış bir algı. Recep Tayyip Erdoğan istişare eder,
tüm kurumların görüşlerini alır, tüm analizleri toplar ve karar
verir. Bunları yaparken çok hızlı hareket eder ve taviz vermez.
Böyle de olması gerekir. Bu kadar saldırıya rağmen dimdik ayakta
duran bir Türkiye var. Bunu görmezden gelemeyiz.
2023 seçimlerinden başarı ile çıkacağız
Muhalefetin yapacağı bir şey olmadığı için sürekli seçimi gündeme
getiriyor. Bizim yapacağımız çok iş var ve işimizde gücümüzdeyiz.
Türkiye'nin seçim tarihi belli ve erken seçimlerle kaybedecek vakti
yok. Cumhurbaşkanı'mızın millet iradesi konusunda hiçbir tereddüdü
hiç olmamıştır. 1994'ten beri milleti ile arasında kurduğu bir
gönül bağı var. Halkı ile bir araya geldiğinde mutlu olan bir
lider. Bu yüzden her seçimde başarılı oluyor. Yaptıklarımızı ve
yapacaklarımızı daha çok anlatmamız gerekiyor.