Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Amerika'ya çok net F-16 mesajı! "Başımızın çaresine bakacağız"
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan PBS kanalına konuştu. Erdoğan, ''F-16 konusunda eğer biz Amerika’dan istediğimiz neticeyi alamazsak ne yapacağız? Başımızın çaresine bakacağız.'' ifadelerini kullandı.
Rusya-Ukrayna savaşında şu an hangi tarafın üstün olduğu"
sorusuna Başkan Erdoğan, "Doğrusu bir lider olarak 'Rusya mı daha
etkin, Ukrayna mı daha etkin' arayışı içerisinde değilim. Tek
arzumuz bu savaşın barışla son bulmasıdır. Gerek Sayın Putin'e
gerek Sayın Zelenskiy'e benim ricam, tavsiyem bu olmuştur.
İnsanların ölümüyle neticelenen bir savaşın kazananı olmaz."
karşılığını verdi.
Tahıl koridorunu açmak için çok çaba sarf ettiklerini ve İstanbul'daki anlaşmayla bunu gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "Oradan 2 milyon tonu aşan, 3 milyon tona yaklaşan tarım ürünlerinin ihracı gerçekleşti. Şimdi yeni bir etap, özellikle Rusya'daki ürünlerin de dünyaya açılması. Tabii burada benim tek arzum, gelişmiş ülkelere değil, az gelişmiş veya fakir ülkelere buradan ürünlerin sevkiyatını sağlamaktır. Bunu başarabilirsek fakir ülkeler, az gelişmiş ülkeler hiç olmazsa bu ürünlerle şöyle kendilerine gelmiş olurlar." ifadesini kullandı.
"Putin de bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti
içerisinde"
Rusya-Ukrayna savaşının hızlı bir şekilde
bitmesinin nasıl mümkün olabileceği sorusu üzerine Erdoğan, burada
ağırlıklı olarak Rusya'nın tavrının çok önemli olduğunu
belirtti.
Özbekistan'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile etraflıca
görüşmelerinin olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Kendilerinin de
aslında bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti içerisinde
olduğunu anladım. Bu gidişin sıkıntısı büyük. Bu noktada, örneğin
şu anda 200 rehinenin takası konusunda bir mutabakat sağlandı. Bu
güzel bir gelişme. Çünkü bu rehinelerle birlikte orada çok çok
önemli bir adım atılmış oluyor. Şu anda onun teknik boyutunu da
arkadaşlar yürütüyorlar. Bununla birlikte güzel bir gelişmeyi
sağlamış olacağız. Diğer taraftan tarım ürünleri olayını yine
tespit ettiğimiz arkadaşlarımız, teknik kadrolar etraflıca
yürütüyorlar. Bunlar da tabii güzel gelişmeler ama burada
Ukrayna'nın da Rusya'yla aynı anlayışta olması lazım ve artık
karşılıklı olarak bu çatışmaların, bu savaşın durdurulması
noktasında kararlı olmak lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, eğer Rusya-Ukrayna arasında bir barış sağlanacaksa, burada alınan yerlerin iadesinin büyük önem arz ettiğini belirterek, "İstenen, beklenen zaten bu. Bu konuda Sayın Guterres'in attığı adımlar da var. Bizim attığımız adımlar da var. Bu adımlarla birlikte beklediğimiz bu iadelerin sağlanması hakikaten işimizi kolaylaştır." dedi.
Rusya Devlet Başkanı Putin'den 2014'ten itibaren Kırım'ı da sahiplerine vermelerini rica ettiklerini anlatan Erdoğan, "Bunlar aynı zamanda bizim soydaşlarımız. Eğer bu adımı atarsanız bizi de rahatlatırsınız, Ukrayna'yı da rahatlatırsınız, Kırım Tatarlarını da rahatlatırsınız.' dedik. Ama maalesef o günden bugüne orada bir adım atılamadı." diye konuştu.
"Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'ben yanlış yaptım'
demez"
"Sizce Putin, Ukrayna halkının kendini savunma
iradesini küçümseyerek aslında yanlış hesap yaptığının farkında
mı?" şeklindeki soru üzerine de Erdoğan, şunları söyledi:
"Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'Ben yanlış yaptım.' demez. Bunu görmek lazım. Tabii bunu söylerken aynı şeyi Ukrayna için de düşünmek lazım. Acaba Sayın Zelenskiy böyle bir adımı atarken 'Ben yanlış yaptım.' diye düşünüyor mu veya düşündü mü? Tabii liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır. Şu anda sadece Polonya'da 3 milyonu aşkın Ukraynalı mülteci var. Avrupa'nın birçok ülkelerine, bize dahi gelen Ukraynalı göçmenler var. Bunların tümünü ele aldığımız zaman, 5 milyona yakın göçmen şu anda Ukrayna'dan çıkmış vaziyette. Tabii bu konuda bir liderin bu işe dayanması, yani 35-36 milyon nüfusu olan Ukrayna'dan bu kadar insanın çıkmış olması kolay bir iş değil. Bir liderin de bunu anlatması kolay bir iş değil. Ama liderler bu konuda kolay kolay pişmanlık duymuyor."
Erdoğan, "Sizce bu işgal, Rusların gerekçelendirebildiği
bir işgal miydi?" sorusunu yanıtlarken ise şunları
kaydetti:
"İşgallerin hiçbirisinin gerekçesi olmaz. Bir
işgal noktasında bunun sebep netice ilişkisinin ne olduğunu en iyi
anlatabilecek olan bizden ziyade gerek Sayın Zelenskiy gerekse
Sayın Putin'dir. En iyi onlar bunun gerekçelerini bilir. Bu
gerekçeleri değerlendirdiğimiz zaman, denge politikalarını gözeten
bir ülke olarak Türkiye, burada her iki tarafı da dinlemekten yana.
Onun için ısrarla bu liderleri bir araya getirme arzumuz var. Bir
araya getirelim, bizzat kendilerinden bunu hep dinleyelim istedim.
Henüz bunu başarabilmiş değiliz ama ümitsiz de değilim." diye
konuştu.
"En ideal cevabı bm, yapacağı çalışmalarla ortaya
koymalı"
Rus birliklerinin çıktığı yerlerde toplu
mezarlar bulunduğunun hatırlatılmasının ardından "Sizce bundan kimi
sorumlu tutmak lazım?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bu konuyla ilgili en ideal cevabı bana göre Birleşmiş Milletler, yapacağı çalışmalarla ortaya koymalı. Şu anda Birleşmiş Milletler yaptığı veya yapacağı çalışmaları ortaya koymadıktan sonra, bu konuda bir tespit yapmak veya böyle bir açıklamaya girmek bizi denge politikası sürdüren bir ülke olmaktan, tarafgir bir ülke konumuna düşürür ki bunu bu şekilde cevaplamak doğru olmaz."
"BM soruşturma yaptığında bu zulümleri Rus askerlerinin yaptığı kanıtlanırsa acaba Putin sorumlu tutulmalı mı?" sorusu üzerine ise Erdoğan, şunları kaydetti:
"Böyle bir durum ortaya çıktığı anda zaten Putin de bununla ilgili olarak gerekli tavrını ortaya koyacaktır. Yani Putin'i bu noktada tamamıyla farklı bir insan olarak görmek doğru olmasa gerek. Çünkü o da ülkesinin menfaatlerini birinci derecede savunan ve bunun da mücadelesini veren bir ülke konumunda. Biz şu anda bu iki ülkenin savaşında, Sayın Putin'le de Sayın Zelenskiy'le de etraflıca görüşmeler yapıyoruz. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy'le görüşmelerini sürdürüyor. Bu ne demektir? Biz eğer bir neticeye varacaksak, bir liderin tarafında olmakla değil, her iki liderle de görüşmeleri yaparak neticeye varmanın gayreti içerisinde olmamız lazım. Yalnız şunu da görmek lazım, sadece Ukrayna tarafında insanlar ölmüyor, Rusya tarafında da çok insanlar öldü."
Program sunucusunun "Ama Rusya işgal gerçekleştirdi"
yorumu üzerine Erdoğan, şöyle devam etti:
"O ayrı bir
konu. O yapıldığı gibi, tabii daha bu savaş başlamadan önce bunlar
olmuştu ve savaşla birlikte daha da gelişti. Son zamanlarda biraz
gerileme de oldu. Ama dediğim gibi burada özellikle Birleşmiş
Milletler'in üzerine düşen görevi süratle yerine getirmesi lazım,
neticeyi açıklaması lazım. Bu netice üzerinden de bizlerin
tavrımızı ortaya tam manasıyla koymamız gerekir. Onun içindir ki
mesela biz şimdi rehine krizini çözmek için çalışıyoruz, adımlar
atıyoruz ve belli bir yere de geldik. Öbür taraftan işte tahıl
koridoruyla ilgili adımları buna dayanarak attık. Belli bir
neticeye orada da varmış bulunuyoruz. Dolayısıyla birisini tamamen
bir kenara at, öbürünü bir kenara koy; öyle olmaz. Netice alacaksak
neticeye oynamamız lazım ve şu anda ben Türkiye olarak bu neticeye
oynamanın gayreti içerisindeyim."
"Dünyanın tüm ülkeleriyle görüşürüz"
"Şangay
İşbirliği Örgütüne katılma niyetiniz var. Bu örgütte Rusya, Çin,
İran var. Bu, NATO'dan çok farklı değer ve hedefleri olan bir
örgüt. Siz ülkenizin doğunun parçası mı olmasını istiyorsunuz
batının parçası mı?" şeklindeki soruya karşılık Erdoğan, şu
açıklamayı yaptı:
"Şunu çok açık net söylemem lazım, biz dünyanın parçasıyız; ne doğunun ne batının… Bizim için ülkemizin coğrafi olarak büyük bir kısmı doğuya aittir. Batıya ait olan kısmı ayrıdır. Ama Avrupa Birliği 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır. Avrupa Birliği, 52 yıldır bizi ne yazık ki hala üye yapmamıştır. Avrupa Birliği içinde bizim durumumuzda olan bir başka ülke yok. Hala da oyalamaya devam ediyorlar. Halbuki NATO ülkesiyiz. NATO ülkesi olduğumuz halde NATO ülkeleri dahi Avrupa Birliği süreci içerisinde bizi oyalamaktadır. Biz NATO'nun içerisinde verdiğimiz desteklerle ilk beşin içerisinde yer alan bir ülkeyiz. Bizim NATO'da böyle de bir konumumuz var.
Böyle güçlü bir konumu olan Türkiye'nin böyle oyalama taktikleriyle bir kenarda tutulması şüphesiz ki bizim için çok çok manidardır. İster istemez farklı arayışlar içerisine girme durumunda da olabiliriz. Avrupa Birliği 52 yıldır bizi tutacak, bizi yanına yaklaştırmayacak ve ondan sonra da 'Niçin şurayla görüştü, niçin burayla görüştü?' diyecek. Görüşürüm. Bu görüşmeleri yaparken de biz Avrupa Birliği'ne bu noktada hesap verecek değiliz. Biz dünyanın tüm ülkeleriyle görüşürüz. Ben Sayın Şi'yle de görüşürüm, Sayın Putin'le de görüşürüm, Sayın Modi'yle de görüşürüm. Bütün ülkelerle görüşmelerimi yaparım. Çünkü hepimiz bu dünyanın birer parçasıyız. Avrupa Birliği üyesi ülkelerle görüşmeler yaptığımız zaman bize 'Niçin onlarla görüştünüz?' diye bir soru gelmedi. Biz şu anda özellikle Şanghay İşbirliği Teşkilatında olan ülkelerle nasıl bir tutum içindeysek onlarla da aynı tutum içerisinde süreci işleteceğiz."
"İsveç terörün adeta bir kuluçka
yuvasıdır"
"Türkiye olarak İsveç ve Finlandiya'nın
NATO'ya üyeliğini daimi olarak engellemek gibi bir niyetiniz var
mı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Şunu bir defa görmeniz lazım, burada
özellikle İsveç terörün adeta bir kuluçka yuvasıdır."
değerlendirmesinde bulundu.
İsveç'te teröristlerin parlamentoya varıncaya kadar
sızdığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sürekli,
Stockholm caddelerinde, teröristbaşının paçavralarını,
pankartlarını taşıyarak teröristlerin yürüyüşler yaptığını ve
İsveç'teki bizim samimi saf Türklere saldırılar düzenlediğini biz
belgelerle defalarca İsveç tarafına verdik. 'Finlandiya böyle mi?'
derseniz, İsveç gibi değil. Onlar bu noktada daha sakinler ve
duruma hakimler. Ama İsveç'te böyle bir hakimiyet yok. Bize sürekli
bir gerekçeyle karşılık veriyorlar. Diyorlar ki 'Anayasamızın amir
hükmü sebebiyle bu, özgürlükler kapsamında değerlendirilir.' Ben de
diyorum ki, terörün özgürlükle alakası olmaz. Terörün özgürlük
tanımı içerisinde yeri olamaz. Dolayısıyla da bu teröristlere karşı
mücadelenizi eğer ortaya koyarsanız, bir mücadele verirseniz, biz
bu konuda her türlü desteği veririz. Tabii bununla ilgili de nihai
karar merci bizim parlamentomuzdur. Nihai kararı parlamentomuz
verir.
Burada bir şeyi daha ifade etmekte fayda görüyorum, biz bu görüşmeleri yaptıktan sonra yine Stockholm caddelerinde maalesef bu teröristlerin devamlı yürüyüşlerini izledik. Bu ara bir seçim geçirdiler. Yeni kazanan parti bunlara müsaade etmeyeceğini söyleyerek iş başına geldi. Temenni ederim ki bu teröristlere İsveç'te müsaade edilmez, biz de elimizden gelen kolaylığı kendilerine gösteririz."
"Eğer İsveç ve Finlandiya sizin onlardan istediğinizi yapmazsa, o zaman NATO üyeliklerini durdurma, engelleme konusunda kararlı mısınız?" sorusunu Erdoğan, "Bu konuda NATO üyelerinden herhangi birisinin olumsuz cevap vermesi zaten bu girişi engeller." sözleriyle yanıtladı.
Yunanistan'ın NATO'ya tekrar girişine o zaman iktidarda olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin destek verdiğini hatırlatan Erdoğan, "Eğer 'ret' deseydi, bugün Yunanistan NATO'da olamayacaktı ama olumlu yaklaştığı için şu anda Yunanistan tekrar NATO'ya girme imkanını yakaladı. Şimdi burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Eğer bu dediklerimiz yerine getirilecek olursa biz olumlu yaklaşımda bulunuruz. Ama burada terör faaliyetleri devam ederse olmaz." dedi.
"Asla ayrım yapmayız, yapmadık"
NATO'nun
terör örgütlerinin yanında olan değil, tamamen terörle mücadele
eden bir kuruluş olduğuna işaret eden Erdoğan, "NATO'nun beşinci
maddesi, özellikle üyelerinin müşterek korunmasına yönelik bir
maddedir ve biz bunu da tabii bekliyoruz. Çünkü biz 40 yıldır
terörle mücadele ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Başkan Erdoğan, "Sadece İsveç ve Finlandiya'da değil,
Suriye, Irak ve kendi ülkeniz içinde de Kürtler konusu var. Bu konu
sizce nasıl çözüme ulaşır?" sorusuna şu yanıtı
verdi:
"Bir defa önce şunu belirleyelim, olayı
Kürt-Türk meselesi olarak ele alırsanız yanılırsınız. Olay bir
Kürt-Türk meselesi değildir. Olay tamamıyla terörist ve terörist
olmayanlar meselesidir. Şu anda Suriye'nin kuzeyinde Kürt de var,
Arap da var. Bizim tarafa geçtiğiniz zaman bu boylarda Kürt var,
Arap daha çok var. Benim partimin içerisinde Kürt yönetici
arkadaşlarım var, Kürt milletvekili arkadaşlarım var. Kendi
içimizde herhangi bir sorun söz konusu değil. Kaldı ki şu anda
ülkemin güneydoğu, doğu bölgelerinde biz ikinci parti konumundayız
ve buralardan ciddi bir oy alabiliyoruz. Buralarda ağırlıklı olarak
Kürt vatandaşlar yaşıyor. Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bu
bölgelerden AK Parti olarak biz bu kadar yoğun bir oy alıyoruz.
İktidar olarak da biz bu bölgelere çok ciddi yatırımlar yaptık.
Yani 'Burası Kürtlerin yaşadığı bölgedir, buraya yatırım
yapmayalım' diye bir şey bizim felsefemizde yok, bizim
programlarımızda yok. Türkler de benim vatandaşım, Kürtler de benim
vatandaşım, Araplar da benim vatandaşım. Biz bunların arasında asla
ayrım yapmayız, yapmadık. Şu anda da aynı konumdayız. Bizim bütün
vatandaşlarımıza yaklaşımımız aynıdır. Bundan sonra da aynen böyle
devam edecektir."
"Bu konu en çok bizi rahatsız
ediyor"
Erdoğan, "Milyonlarca Suriye vatandaşı
ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı. Bunların pek çoğu sizin
ülkenizde yaşıyor. Siz bu Suriye savaşı nereye doğru gidecek diye
düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine de "Tabii bu konu en çok bizi
rahatsız ediyor. Zira 4 milyon Suriyeli bizim ülkemizde, ki
bunların büyük kısmı Arap'tır, biz bunları misafir ediyoruz."
dedi.
Türkiye'de vatandaşlık verilen Suriyelilerin olduğunu,
bunların içinde doktor, mühendis, hukukçu, ebe, hemşirenin
bulunduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu
kadar vasıflı insanlar sizden bir şeyler bekliyorlar ve biz bu
insanları yol ortasında bırakmadık. Elimizden gelen desteği onlara
da verdik. Fakat biz şimdi yeni bir adım attık. O da şu, özellikle
Suriye'nin kuzeyinde belli bir bölgeyi şu anda briket evlerle inşa
ediyoruz. Bu briket evler 2 artı 1 şeklinde. Banyosu, tuvaleti her
şeyi içerisinde var. Altyapılarını yaptık. Hedefimiz ilk etapta 100
bin konut yapmak ve bunu artırarak devam ettirmek. Peki niçin
bunları yapıyoruz? Bizdeki Suriyeliler tekrar kendi topraklarına
dönsün diye bunu yaptık. Orada, o yaşanmaz çadırların içerisinde bu
insanların insanlık dışı bir yaşama mahkum edilmesine katlanmak
mümkün değil. Biz bununla ilgili de Avrupa Birliği'nden olsun
birçok yerlerden destekler istedik. Ama maalesef bu destekleri
alamadık. Birçok liderle benim özel görüşmelerim oldu. Fakat öyle
de olsa böyle de olsa Türkiye kendi milli bütçesinden ve STK'ların
gayretleriyle bu konutları yaptı. Hedefimiz şimdi 250 bin briket
eve bunu ulaştırmak ve şu andaki bizde bulunan Suriyeli
misafirlerimizi yavaş yavaş kendi topraklarına göndermek."
Erdoğan, Türkiye'deki Suriyelilerin dönüşlerinin başladığını, burada hedefin ilk etapta 1 milyonu yakalamak olduğunu söyledi.
"Büyümede ikinci sıradayız"
Erdoğan,
"Türkiye'deki enflasyon sorununun nasıl çözülebileceğine" ilişkin
soruya karşılık da şunları söyledi:
"Enflasyon aşılamaz
bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde
8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde
80 var. Biz şu anda 250 milyar dolar ihracatı yakalamış bir
ülkeyiz. Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Ama Amerika'da
bile bugün raflar boş, Fransa'da raflar boş, Almanya'da raflar boş.
Benim vatandaşım şu anda istediği her türlü ürünü marketlerde
bulabiliyor. Örneğin şu anda yeni bir adım attık. O da şu, Tarım
Kredi Kooperatiflerimizde ürünler çok çok ucuz fiyatla satılıyor.
Bunlar diğer zincir marketlerden çok daha düşük fiyatlı. Bizim için
şu anda enflasyon bir sıkıntıdır ama yılbaşından sonra biz
enflasyonda da bu sıkıntıyı aşacağız ve yolumuza kararlılıkla devam
edeceğiz. Şu anda Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 7,6. Dünyada şu
anda ikinci sıradayız büyümede. Bu da bir şeyi gösteriyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'de 2023'te yapılacak seçimlere" dair soruya, "Bizim şu anda seçimleri kazanma noktasında bir endişemiz yok. Ben meydanların dilini iyi bilirim. Şu anda yaptığım toplu açılışlarda, meydan mitinglerinde eğer on binleri meydanlara toplayabiliyorsam, bu halkımın bize olan teveccühünü göstermektedir. Halkımızın bize olan bu teveccühü devam ettikçe, bizi kimse tutamaz. Çünkü alternatif yok." dedi.
Attıkları adımlarla Türkiye'nin savunma sanayisinden
sağlığa, eğitime kadar her alanda Batı ülkeleriyle kıyaslanamayacak
noktada olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam
etti:
"Keşke gelseniz de bizim sağlık sektörünü yerinde
inceleseniz, bizim eğitim sistemimizi yerinde inceleseniz. Hepsinde
Batı'yla mukayese edilemeyecek derecede bir performansı olan
ülkeyiz. Onun için alternatifsiziz. Şu anda biz öyle bir konumdayız
ki inşallah bu seçimleri de bizler kazanacağız. Ben yüzde 52 ile
Cumhurbaşkanlığını kazandım. Şimdi önümüzdeki seçimlerde bizim
hedefimiz tabii aynı şekilde kazanmak. Biz başkanlık sistemine
geçtik. Ama bizim muhalif kanat, Türkiye'de başkanlık sistemi
değil, parlamenter sistemi savunuyor, ki o parlamenter sistemde
Türkiye yıllar yılı 7 ayda, 8 ayda, 10 ayda, 13, 14, 15, 16 ayda
bir seçime gitmiş, hükümetler bozulmuş. Böyle bir ülkede istikrar
olur mu? İstikrar olmadığı için de ne oldu? Türkiye hep geride
kaldı. Biz ise dedik ki başkanlık sistemine geçeceğiz ve başkanlık
sistemine geçtik. Amerika'daki sistemi de kısmen baz aldık.
Başkanlık sistemiyle beraber de Türkiye çok daha farklı bir
yürüyüşe geçti ve bu farklı yürüyüş içerisinde de gayet güzel bir
yere ülkemizi getirdik."
"Sizce şu an Türkiye-ABD ilişkileri ne durumda?" sorusunu ise Erdoğan, "İdeal bir konumdadır diyemem. Çünkü bizim şu anda Amerika'yla dış ticaret hacmimizin buralarda olmaması lazım. Bizim Sayın Trump döneminde de belirlediğimiz bir rakam vardı, '100 milyar doları bulmalıyız' demiştik. Ama maalesef şu anda çok çok gerilerdeyiz." diye yanıtladı.
Türkiye-ABD ticaret hacminin 20, 25, 30 milyar dolar olmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Bizim bunları aşmamız lazım." diye konuştu.
"Yaptırım, iki dost ülke için çok yanlış bir
şey"
Başkan Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkilerinin savunma
sanayisinde de istenilen yerde olmadığını belirterek, şu
değerlendirmede bulundu:
"Savunma sanayini iyi bir yere taşımamız lazım. İşte mesela bizim F-16 meselemiz var. Biz sizden F-16 almışız. Şimdi sizden F-16 aldığımıza göre bunun gerisinin gelmesi lazım. Ama burada siyasi yaklaşımla karar vererek F-16 konusunda Türkiye'ye hala bir yaptırım uygulama yoluna gitmek iki dost ülke için çok yanlış bir şey. En son Sayın Biden, bunu çözme noktasında bana söz verdi. Şu anda Biden'ın buna olumlu baktığını biliyorum. Hatta Cumhuriyetçilerle de görüşmelerimiz oldu, onlar da buna olumlu bakacaklarını söylediler. Şimdi F-16 konusunda eğer biz Amerika'dan istediğimiz neticeyi alamazsak ne yapacağız? Başımızın çaresine bakacağız. Siz kalkıp da Yunanistan'a F-16 konusunda her türlü desteği vereceksiniz, orada üsler kuracaksınız ama Türkiye gibi NATO'daki dost ülkeye ve ilk 5 içerisinde NATO'da her türlü desteği veren ülkeye bu desteği vermeyeceksiniz. Bu durumda Türkiye'nin yapacağı iş de başının çaresine bakmaktır. Yoksa bunun dışında bizim Amerika'yla sıkıntımız yok."