Cübbeli'den Taraf muhabirine zorbalık!
Abone olTaraf muhabiri Fırat Alkaç'ı bürosuna davet eden Cübbeli Ahmet Hoca önce kayıt cihazına el koydu sonra tehdit etti.
Cübbeli Ahmet Hoca, kendisinin de adının geçtiği İsmailağa
Cemaati içindeki çekişmeyi görüşmek için çağırdığı Taraf muhabiri
Fırat Alkaç'ı tehdit etti...
İsmailağa Cemaati içinde son günlerde tırmanan rekabetle ilgili
haber yapan Taraf muhabiri Fırat Alkaç,
"Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut
Ünlü tarafından "Yüz yüze görüşelim." diye davet
edildiği Arifan Dergisi bürosunda tehdit edildi. Önceki günkü
görüşme sırasında cemaat içindeki liderlik çekişmesinin
taraflarından birisi olan Cübbeli Ahmet Hoca'nın yanında bulunan
"basın danışmanı" Barış Sezek ile korumaları tarafından etrafı
sarılan ve korkutmaya yönelik davranışlara muhatap olan Taraf
muhabiri "Bu seferlik bir şey yapmayacağız."
tehdidine maruz kaldı.
Büroya davet
Taraf muhabiri olarak tehdit edilmemle ilgili olay şöyle
gelişti:
İsmailağa Cemaati'nin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun
yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'yla yaptığım röportaj önceki hafta
Taraf 'ta yayımlandı. Ustaosmanoğlu konuşmasında "Cübbeli Ahmet
Hoca" lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü hakkında ağır eleştirilerde
bulundu. Haberin ardından telefonla ulaştığım "basın danışmanı"
Barış Sezek'e, hakkındaki iddialara dair görüşlerini almak için
Cübbeli Ahmet Hoca ile röportaj yapmak istediğimi söyledim. Bu
görüşmeden yaklaşık bir hafta sonra 28 Şubat günü akşam
saatlerinde, Sezek beni aradı ve Cübbeli'nin benimle görüşmek
istediğini söyledi. Adres olarak da Eyüp Defterdar Mahallesi No:8
adresinde bulunan Arifan Dergisi'ni verdi. Ertesi gün foto
muhabirimiz Celal Yıldız'la birlikte verilen adrese gittik.
Derginin bekleme odasında oturduğumuz sırada gelen Cübbeli Ahmet
Hoca dergi bürosunun giriş kapısının karşısında bulunan, sadece
korumaların ellerindeki kumandalarla otomatik olarak açılan çelik
kapılı odaya girdi.
Korumalar daha sonra bizi çağırdı ve Celal ile birlikte içeri
girdik. Cübbeli, röportaj vermeyeceğini sadece tanışmak için beni
çağırdığını söyledi. Ben kendisiyle görüşme yapmak için geldiğimi
söyledim ama Cübbeli'nin sözleri ve odada kalabalık bir koruma
grubunun bulunmasından işlerin yolunda gitmediğini anladım.
Hakkındaki iddialarla ilgili bilgi verebileceğini belirterek "Ancak
açıklamalarınızın yayımlanmasını istemiyorsanız buna saygı duyarım.
Yazmam" dedim.
Bu konuda mutabakata varmamızın ardından bizimle birlikte odada
bulunan dört kişinin oturduğum koltuğun etrafını kuşatmaları beni
şüphelendirdiyse de hazırladığım soruları yöneltmeye başladım.
Yasaklandığı için herhangi bir fotoğraf çekmedik ve anlaştığımız
üzere ses kayıt cihazlarımızı çantamızdan bile çıkarmadık. Sezek
ise kendi ses kayıt cihazını açarak Cübbeli ile aramızda bulunan
masanın ortasına koydu. Yaklaşık bir saat süren konuşma sırasında
foto muhabiri arkadaşım Celal Yıldız, önceden kararlaştırılmış bir
iş randevusu nedeniyle ayrılmak zorunda kaldı.
Korumalar devrede
Bu sırada Barış Sezek'e telefon geldi. Bize dönerek Saadettin
Ustaosmanoğlu'nun "Deşifre" programına çıkacağını söyledi. O andan
sonra bulunduğumuz ortam gerildi ve Cübbeli konuşmalarını
sertleştirmeye başladı. Bana, Ustaosmanoğlu ile taraflı röportaj
yaptığımı ve oyuna getirildiğimi söyledi. Ben bu iddiayı reddederek
tarafsız haber yaptığımı görüşlerini almak için kendisine de
ulaşmaya çalıştığımı ancak başaramadığımı anlattım. Bugün
kendisiyle görüşmeye gelmiş olmamın da tarafsızlığımın bir işareti
olduğunu söyledim.
Bu açıklamalarım üzerine Cübbeli'den "Yaptığınız bu
haberlerle Ergenekonculara yardım ediyorsunuz. Onların oyunlarına
gelmeyin. Ustaosmanoğlu önemli biri değidir." dedi. Bu
sırada hemen karşımdaki koltukta oturan Sezek ayağa kalkıp bana
yönelerek "Sana şimdi gerçek Cübbeli Ahmet Hoca'nın kim
olduğunu göstereceğim" dedi. Sağımda bulunan kişi de
yerinden kalkarak sol tarafıma geçti. Konuşmanın başından beri
ayakta yakınımda duran diğer "koruma" da bana doğru yaklaştı. Bu
hareketlenme üzerine Cübbeli'ye buraya kendisinin daveti üzerine
geldiğimi hatırlattım. Cübbeli bana "Seni sevdim. İyi
çocuksun" dedi. Kalkmam gerektiğini söylediğimde
konuşmanın başından beri yanımda duran koruma, Sezek'in kulağına
eğilerek sessizce ama benim duyabileceğim şekilde "Bir şey yapmıyor
muyuz" dedi. Sezek de ona aynı şekilde "Bu sefer bir şey
yapmıyoruz" dedi. Bu korkutmaya yönelik tehditlerden sonra dergi
bürosundan ayrıldım.