Çin işi işkence
Abone olİnternethaber yazarı Nazım Alpman, ucuz Çin mallarının ardındaki trajedik öyküyü kaleme aldı.
Çin’de işçilerin üretim dramı
Ucuz Çin mallarının ardındaki trajedik üretim koşullarını anlatan
Çinli işçi hakları savunucusu Han Dongfrang “günde 12-14 saat
çalışan işçiler hafta tatili bile yapmadan üretiyorlar ancak üç
ayda bir gün dinlenebiliyorlar” diyor.
Ucuzluk cennetlerinin, sihirli ürünleri olan “Made in China”
damgalı malların baş döndürücü cazibesi dünyayı yıkıp geçiyor. Çin
malları sayesinde Türkiye’de yeni bir iş kolu oluştu: 1
Milyoncu!
Söz konusu dükkanların reyonlarında satılan her şeyin fiyatı, 1
milyon lira üzerinden işlem görüyor. Ucuzluk ayininden eli kolu
dolu çıkan vicdanlı tüketiciler, “azıcık para ile ne kadar çok şey
aldım” demek yerine akıllarına Çinli emekçiler düşüyor:
-Yahu, bu malları üretenlere acaba kaç para veriyorlardır?
Bu soruyu yanıtlayabilecek en doğru insanı Dünya Demokrasi
Hareketi’nin 4. Toplantısı’nda buldum: Çin Emek Platformu
temsilcisi Han Dongfang!
İşçi hakları savunucusu olan Dongfang, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nda
Manga Komutanlığı’na kadar yükselmiş bir rütbeli. Kargo trenlerinde
bakım işçisi olarak çalışmış bir emekçi. Şu anda Hong- Kong’daki
Özgür Asya Radyosu’nda işçi ve sendika hakları üzerine program
yapıyor. Yaklaşık 40 milyon dinleyici kapasitesine sahip etkin bir
aktivist. Aynı zamanda Çin Çalışma Bülteni isimli bir de gazete
yayınlıyor.
Han yukarıdaki sorumu “hafif bularak” sözlerine başlıyor:
-Sizin sorununuz üzerine bir soru daha eklemek istiyorum. Bu insan
ucuza tükettiğiniz ürünleri hangi koşullarda üretiyorlar?
-Evet üretim koşullarından başlayalım.
-İnsanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Çin’de
işçilerin toplu sözleşme hakları bulunmuyor. Sendikaları da yok.
Önümüzdeki 20-25 yılda da Batılı işçi sınıfının elde ettiği haklara
sahip olamayacaklar gibi de görünüyor.
-Çin de işçilerin günlük ve haftalık çalışma süreleri ne kadar?
-Güney Çin’de batılı firmaların tesislerinde günde 10 saat üzeriden
haftada 6 gün çalışıyorlar. Çin ölçülerine göre bu ‘insani’ kabul
edilebilir.
-Peki Çin’e göre ‘normal’ koşullar nedir?
-Günde 12- 14 saat çalışılıyor. Üç ay süreyle hiç tatil günü
olamıyor. Çin’in genelinde bu koşullar söz konusu. İşçilerin yüzde
80’i bu durumda.
Han, bu zalim koşulların Çin’deki özelleştirme hamlesiyle birlikte
başladığını söylüyor. Eskiden kamuya ait olan işletmeler
özelleştirilerek Çinli müteşebbislere devrilmeden önce işçiler
devlet yönetiminde olan fabrikalarda daha iyi üretim koşullarına
sahipmiş. “Ama” diyor Han:
-Buradan da “yabancı yatırımcılar iyi, Çinliler kötü gibi de bir
anlam çıkartmamak gerekiyor, Çin’de işçilerin çalışma şartları çok
kütüdür.
Çin’de sanayi işçileri bu kadar ağır koşullarda çalışarak ne kadar
ücret alabiliyorlar. Han, bunun için bir ramak vermekte zorlanıyor.
Çünkü o kadar farklı ücretlendirmeler varmış ki, “şu kadar dolar”
demek mümkün değilmiş:
-Her bölgede, hatta aynı bölgenin değişik yerlerinde bile değişik
asgari ücret uygulamaları var.
Her herde miktarı farklı ama adı hiç değişmiyor: Asgari ücret!
İşçiler Çin’in her yerinde “en az ücret” ile çalışmak zorunda
kalıyorlar. Düşük asgari ücret, en düşük asgari ücret, pek düşük
asgari ücret diye uzanıyor bahtsızlık çizgisi…
Han, “bütün bunlardan daha önemlisi” diyor:
-Çin’de işçilerin sorunlarını dile getirebilecekleri bir örgütsel
yapı yok!
-Peki Çin Komünist Parti’sinin işçileri kapsayan bir yapılanması
yok mu?
-İşçilerin haklarını kısıtlayan en önemli kuruluş zaten Çin
Komünist Partisi! Artık o kapitalist bir yapıya dönüştü. İşçiler
partilerin dışında bağımsız sendikalarını kurmak zorundadırlar. Çin
Komünist Partisi’ne bağlı bir sendika var. Ama buradaki
sendikacılar Çinli işçilerin haklarını kısıtlamaktan başka bir işe
yaramıyorlar. Çünkü sendikacılar işletmelerin yönetim kurullarında
görev alıyorlar. Ve sadece üretimi ve kâr etmeyi düşünüyorlar.
Çalışma koşulları onları ilgilendirmiyor.
Han’a işçi hakları savunuculuğu ve radyoculuk faaliyetlerini
Hong-Kong dışında Çin’in başka kentlerinde örneğin Pekin’de
sürdürme imkanının bulunup bulunmadığını soruyorum. “Pekin değil
ama” dedikten sonra şöyle devam ediyor:
-Çin’in başka kentlerinde bu çalışmalarımı yapmak isterdim. Şu an
için bu mümkün değil, belki 4-5 yıl sonra olabilir.
Han Dongfang ile sohbetimize tanık olan, Mao etkisiyle yetişmiş
devrimci bir arkadaşımla sessizlik içinde birbirimize bakıyoruz.
Bugün dünyanın en ucuz mallarını üreten sistem , bundan 57 yıl önce
paha biçilmez bir devrimle yola çıkmıştı. Bu tespitten sonra finali
şöyle yapıyor:
-Ne diyelim, Çin işçi sınıfına geçmiş olsun!
Nazım Alpman